ara ara bana kitap alma krizi geliyor. duruyorum duruyorum sonra birden bire 6 kitap kolumun altında eve geliyorum. bir ara internetten- pandora dan- alıyordum kitapları ama o zevk vermedi. şimdi suadiye deki remzi yi seviyorum ama sonra kimi severim bilinmez. nick hornby var ya. ingiliz yazar. ben onu çok seviyorum. öyle ağdalı karmaşık metinler yazmıyor, düz- basit ve eğlenceli. günlük hayat. hani biliyorsunuz high fidelity. müthiş film, sıkıldıkça izlediğim film. işte onun yazarı. velhasıl geçen gün onun hece cümbüşü adlı kitabını okudum biraz. kitapta hornby nin aylık olarak aldığı ve okuduğu kitaplar var. ben de dün remzi ciğime gittim. önce hece cümbüşünü buldum oradan gözüme kestirmiş olduğum kitaplardan birini buldum ve dahası da işte şunları aldım;
* franny and zooey- j.d. salinger (hornby tavsiyesi üzerine)
* villa meçhul- tom robbins (kensidini sevdiğim için)
* yaban koyununun izinde- haruki murakami (kendisine bayıldığım için)
* istridye çocuğun hüzünlü ölümü- tim burton (hem kendisine hayranım hem de altıkırkbeş kitabı)
* büyük sanatçıların gizli hayatları- elizabeth lunday (magazin olsun eğleneyim diye)
son yazdığım kitabı sevin okyay çevirmiş. ben de kitapları aldıktan sonra remzinin kafesinde oturdum aldıklarımı okuyup kek yemek için. aaa bir baktım sevin okyay geldi, bir börek bir kek yedi. şimdi bunları neden yazdım, ben de nick hornby olmak istiyorum.
hava kapadı, ben de şimdiden sonbaharı özlediğimi düşündüm. tam sinema havası değil mi? sinema zevkimizde hiç oldu. eskiden kadıköy de sinemaya giderdik şimdi rezil avm sinemaları bizi kolumuzdan tutup içine çekiyor. hüüüüüüüüüp..
1 comment:
internetten alınca zevk vermiyor kitap gerçekten.
Post a Comment