parasol'e özel arama kutusu

20.7.07

insanlar bi kere sizinle ilgili bir karar verdiyse ne yapsanız bunu değiştiremiyosunuz galiba. önyargı konuşmayı engelliyor, soru sormayı engelliyor, doğru iletişim kurmayı engelliyor.. sonunda her sorduğunuz soruya ve belirttiğiniz her fikre tepkili cevaplar, sinirli çıkışlar, alaylı yazılar gelmekle bitmiyo. görünen köy kılavuz istemiyo. sadece kendi doğruları olmak ve karşısındaki herkes için "benim için ne düşünürse düşünsün, umrumda diil" demek çok kolay, zor olan her türlü ilişkinin sorumluluk doğurduğu.. whether u like it or not.. zaman geçtikçe dediğim dedik çaldığım düdük (ne şeker) tavrı ile hiç bi yere varılamayacağı görülüyo. aman geç olmadan vaz geçelim bu işlerden..

bi de insanları cezalandırarak günlerini gösterme sistemini sevmiyorum. gereksiz yere kırıcı olmaktan başka bi sonuca ulaşmıyo.

love, love in a trash can...ay ay..

19.7.07

bu sıralar, her sabah deniz kıyısında bi yerde uyandığımı hayal ediyorum. işe gitmek gerekmediğinde saat 7 de pıt diye gözlerim açılıyo ya, işte, uyandığım yerde de öyle oluyo.. kahvaltıdan önce hop diye denize atlıyorum. sonra yumurta, beyaz peynir, zeytin domates ve ev yapımı reçel ile donatılmış kahvaltı masasına oturuyorum.. sonra masmavi denizin yanıbaşındaki şezlonga kurulup önce gazete sonra kitap sonra araya dergi yapıyorum. gölgede olmak gibi bi derdim yok güneş beni istediği kadar yakabilir. yarım saatte bir serin denize kendimi atıp yüzüyorum.. bi de dibe dalıyorum. çok seviyorum dalmayı.. imkan dahilinde dipten deniz kabuğu ve ölmüş deniz kestanesi kabukları çıkarabilirim.. her bi deniz sonrası bikini değiştiriyorum.. bikinilerimi de çok seviyorum ... belli aralıklarla i-pod da o sıralar takıntılı olduğum şarkıları defalarca dinliyorum... öğlen yemeğinde zeytinyağlı yemekler ya da karpuz peynir.. sonra akşam 7 ye kadar deniz keyfine devam.. sonra duş ve guzellik.. sonrası farketmez. yeter ki günüm denizde geçsin. gölköy de "kiraz", ayvalık da "ortunç", kaş da "bilal in yeri " karışımı bi hayal oldu. hadi hayırlısı...

16.7.07

KAHVE

londra dan 1 haftalığına vatana dönen sunay ve onun bi arkadaşı ile cmts günü beyoğlunda o dükkandan bu dükkana gezerken kahve falı baktırma fikri ile hedef değiştirdik. geçen yaz 2-3 seferlik girişimlerim dışında hayatımın hiç bi döneminde ne kahve falı ne de benzeri bi şi ile alakam olmadı ama baktım ki sunay dünyanın çeşitli yerlerinde bu tür iş yapan insanlara gittiğinden bahsediyo, ee bi de istanbul un fal ortamına bi göz atsın die kendimizi melekler kahvesinde bulduk. ben o sokağa ilk kez gidiyorum ama belli ki orası falcılar sokağı.. her mekan da fal ve tarot bakılıyo. biz de oturduk kahvelerimizi söyledik. içtik, soğuttuk ve sonra 22-27 yaş aralığında bi kız gelip teker teker bizi "fal odası"na aldı ve de gördüklerini söyledi.. genelde olduğu gibi bazı dedikleri tuttu bazıları çok alakasız kaldı filan... bu kafelerde fal baktırma kültürü ne zaman peydah oldu da bu kadar mekan bu işi bu kadar çok müşteri ile yapmaya başladı ben kaçırmışım ama ;

1- günde 20-30 kişiye 7.5 ytl ye bakılan faldan hayır gelir mi?
2- fala inanma falsız kalma ne demek?
3- ofiste öğle yemeğindan sonra içtiğim kahve ve kadıköyde zencefilli limonata ile birlikte içtiğimiz kahve gibisi yok..

her şeye rağmen 3 kızın birlikte kahve falı baktırmaya gitmesi ve sonra birbirlerine "falcı güzeli"nin söylediklerini anlatması çok zevkli, şimdi de canım kahve istedi..

"geleceğinizi bilmek ister miydiniz?"

ben bilmek istemem neler olacağını... hayat sürprizler ile dolu olsun...