parasol'e özel arama kutusu

14.5.10

anadolu yakası avrupa yakasını döver!!

sevgili dünyalılar diyemiyeceğim, sevgili istanbul'lular diyeceğim. bunu okuyorsanız bir panelde olduğunuzu bilmelisiniz. panelimizin konusu "anadolu yakası avrupa yakasını döver". inceleyeceğimiz konu hiç avrupa yakası olmasaydı bir hafta sonu anadolu yakasında ne kadar şahane zaman geçirilirdi. bu blogu harbi harbi takip edenler benzer paneller ile karşılaşmışlardır. onlardan özür dileriz. 

eveeeeeeeeeet, canlanın, sanki herkes baygın gibi!!

neyse, şimdi mesela bu hafta sonu hiç avrupa yakası yokmuş;

cuma: hava oldukça sıcak, iş çıkışı eve gidip üzerimize rahat bir şeyler alırız, bir sigara yakarız (opsiyonel), çıkırt diye bir bira-cola- gazoz açarız. radyomuzu da açarız. hava serinleyene kadar evde takılırız. sonra karnımız acıkır. kadıköy'de çiya nın yolunu tutarız. orada çeşit çeşit yöresel yemekler yeriz. hava sıcak olduğu için yağlı yemeklere pek bulaşmayız. sonra üstüne bir zahter içer midemizi rahatlatırız. saatlerimiz 22.00 civarına gelince tirp'e doğru yola çıkarız. bu akşam bence eklektik müzik yapan cembak'ın playlistini dinleriz. (görseli çaldım diye cem kızmaz umarım). kadıköy'de mekanlar 2'de kapanır (yani galiba) bu sebeple uslu anadolu yakası çocukları olarak evimize doğru yola çıkarız. tabii isteyen "ayy dur bi de karga'ya bakalım, ay dur bi arkaoda'ya da girelim" diyebilir.gecenin sonunda "drink responssibly" der, kadıköy'de uygunsuz park etmiş taksilerden birine atlar evimize yollanırız.


cumartesi: oooooh hava mis gibi, hemen evden peynir, zeytin, domates, biber, bir kaba koyar güzel bir karışım hazırlar, yolda komşu fırın'dan kepekli simitleri alır, moda çay bahçesinin yolunu tutarız. orada saatlerce denize kuşbakışı oturur, dergilerimizi, gazetelerimizi, herşeyimizi okuruz. sonrası serbest plan (tüm günü yazsam uzun olucak okunmıycak) isteyen kadıköy çarşıda dolaşsın biraz. sonra akşama doğru sanat aktivitesi mi istedi canınız hemen çat mtaar'a gidersiniz. orada "yerel illüstratörler 2" sergisi var. ona gider biraz güzellik görürsünüz. mesela bant dergisinin has illüstratörü sadi güran'ın işleri gibi ...  sonra yine akşam olur. eğer para harcamak kaygınız yok ise moda'daki cibali kapı balıkçısına gidersiniz ve harika yemekler yersiniz, eğer kaygınız varsa da kadiköy'ün ara sokaklarındaki balıkçılarda balık yersiniz. sonra gece yaklaşır. arkaoda'da bant'ın "kulaktan kulağa" serisi kapsamında KHAN konseri var ve ayrıca bant dj'leri çalıyor. bence güzel olabilir ona katılırsınız. 
                                                                                                                                                                                        SADİ GÜRAN









              KHAN

pazar: nerde kahvaltı yapmalı?? adalar? moda kırıntı? çiftehavuzlar saray? balkon? vallahi hepsi de harika alternatifler. nerede olursa olsun açıkhavada olsun!! kahvaltıdan sonra yine muhakkak gazete mütalaaaası şart. sonrasında serbest zaman veriyorum:) bağdat caddesine mi gidersiniz, bir avm'ye mi gidersiniz bilmiyorum. günün ilerleyen saatlerinde plak alışverişi yapmak isterseniz yeni yerine taşınan "vintage records" a uğrayabilirsiniz. adres -Dr. Esat Işık Cad. No:4 Kadıköy- (bu görseli de çaldım diye de kızmazlar umarım!) benim planım ilk plağımı satın almak olucak. o plak da bir bruce sprinsteen albümü ya da 45'liği olucak.sonrasında bu pazar trip'te şuradaki blog sahibi çalıyor. sarhoş olmak ve özlediğimiz şarkıları dinlemek istersek kendimizi trip'e atabiliriz. (galiba hayatımda ilk olmasa da 2.kez pazar gecesi sarhoş olabilirim. kimbilir.) 

işte sevgili istanbul'lular, sıkışık trafiğe, karmaşaya, betona girmek istemeyenler anadolu yakasına gelsin. ne varsa asya da var. söyleyin bakalım: "anadolu yakası avrupa yakasını döver mi dövmez mi?"

panelimiz panel olamadan kapanmıştır. iyi hafta sonlarıııııııııııııııııııııııı.

sizi hangi kutuya koysunlar??

bu marc johns'a bayılıyorum! bazen komik, bazen düşündürücü,  bazen de hem komik hem düşündürücü. geçtiğimiz günlerde parasol'de bu çizimine "marc johns" köşesinde yer vermiştim. insani ilişkiler kapsamında da çok beğenmiştim. şimdi marc johns burada ne diyor? insanları, kutularda tasnifliyor.uz diyor aptal, sıkıcı, takılası, kaybeden, karar veremedim, uza! oldukça ağır bir liste aslında ama benim de sormak istediğim soru şu; "siz hangi kutuda olmak istersiniz?" ya da "siz hangi kutuda olduğunuzu düşünüyorsunuz?" ben kendimi analiz ettiğimde 3 kutuda olabileceğimi düşünüyorum;



 yani ortası olmayan bir durumdur. hangi kutuda olmak isterdim derseniz. bazıları için gerçek arkadaş, bazıları için yanına yaklaşılmaz, bazıları için ise çözemedim kutusundaaaaaaaaaaaa..... buradan çıkarılacak sonuç: arkadaş canlısı olmadığımdır bence:(

13.5.10

MAYIS'DA NELER NELER OLACAK DİZİSİ- 1

ay sevgili dünyalılar, bir seyahate gittim feleğim şaştı. neyse şimdi yavaş yavaş rutine dönmeye başlıyorum. bu arada tarsus-mersin ellerinden size selam getirmişem!! tabii şehir seyahat filan dinlemez, dört nala koşar gider. mayıs'ın gelmesi ile birlikte şehrimizde fecii acayip şeyler oluyor. şimdi sizlere benim gidilesi bulduğum bir kaç sanat olayından bahsedicem. sonra da aslında daha da heyecanlı olan başka şeylerden ama sonraaa.

1- botero > aman harika bir sergi zira botero hep tombiş insanları resmediyor. çok da güzel yapıyor. gitmek isteyenler şuradan bilgi alabilir. sergi 18 temmuz'a kadar devam ediyor, epey zaman var.

2- julian opie > daha önce de çok bahsettim, julian opie ingilizlerin gözde çağdaş sanatçılarından biri. bence hiç kaçırılmaması gereken bir sergi. gitmek isteyenler işte buracıktan bilgi alabilir. aman acele edin sadece 29 mayıs'a kadar.

3- nazif topçuoğlu > ülkemizin önde gelen fotoğraf sanatçılarından biri olan nazif bey çoğunlukla ergen kızları fotoğrafladığı için sexist olarak eleştirilmektedir. ben fotoğraflarını beğeniyorum. bunun için de oracıktan bilgi alabilirsiniz. bu sergi de 29 mayıs'a kadar!!

4- starter > belki duymuşsunuzdur, ülkemizin ileri gelen koleksiyonerlerinden ömer koç, beyoğlunda 4-5 katlı bir çağdaş sanat galerisi açtı, adı "arter". buradaki ilk sergi, kendisinin koleksiyonundan parçalara yer verilen "starter" adlı sergi. bir çok sanatçının eseri yer alıyor. sergiyi de merak ediyorum ama galeriyi daha da çok. henüz galiba web adresi yok, ama istklal caddesi no 211'de yer alıyor ve 8 eylül'e kadar da sergi devam ediyor. no need to rush yani!

5- david lynch'in baskıları > filmlerini ya çok sever ya da sevmezsiniz, ben bayılırım aslında david lynch'i insan olarak çok seviyorum çünkü o tam bir sanatçı, hem de yaşına rağmen feci karizmatik! işte onun baskıları artane'de sergileniyor. geniş bilgi için buraya tık tık. aman dikkat bu sergi de 29 mayıs'da sonlanıyor!!

bu sergilerin hepsi beyoğlu civarında ve ben cumartesi günü gezmeyi planlıyorum. siz de gelirseniz, görüşemeyiz ama olsundu!!

11.5.10

perfect strangerzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzz

iş gereği farklı şehirlerdeki farklı ofislerde bulunmam gerekiyor ya hani, işte bu gezilerde tabii ki bir sürü insan profili ile karşı karşıya geliyorum ama en belirgin özelliği, önce bekar sonra evli sonra da çocuk doğuran  kadınlar gösteriyor. bu kadınlar bekarken şıkşıkıdım, pür makyaj, kikirdek tiplerken, evlendiktan sonra bir pantolon bir bluz, düz ayakkabı giyip sıfır makyajla işe geliyorlar. mesela bir ziyaretimde bu hatunlar hayatının en güzel günlerini yaşıyor gibi gözüktürken, bir sonraki ziyarette hepsinin feleği şaşmış (buna halk dilinde bir şeyleri dağıtmış denir ama ben terbiyeli olmaya çalışan bir kız olduğum için açıkça ifade etmeyeceğim), sanki sanırsınız evde koca dayağı yemiş gelmiş gibi görünüyorlar. hele ki bir de bu hatunların hayatında 3.aşama var ki, sormayın, bu aşamadan sonra artık imajı topla toplayabilirsen > çocuk doğurmaaaaa!!! çocuk doğurduktan sonra bu hatunlar sanki 1.aşamadan hiç geçmemiş gibi oluyorlar, seksapel yerini analık durumlarına bırakıyor. bol bir etek, bol t shirt, terlik vari ayakkabılar ve no makyaj. ben bu durumları gördükçe üzülüyorum zira kendine iyi bakmak ve özen göstermek diye bir şey varsa bu her daim vardır. adamlara yüzüğü taktıktan sonra bu durum değişiyor ise burada bir riyakarlık olduğundan bahsedebiliriz. velhasıl;

eyyyy hatun kişiler, eğer siz de bu aşamalardan geçiyor iseniz hemen toparlanın ve 1.aşamaya dönüş yapın, kocanız ve çocuğunuz olsa dahi!! hadi hadi hadi move your assssssssssssssssssssssseeeesssssssssssssssss!!

not: kocayı koluna, çocuğu eline taktıktan sonra kabak çiçeği gibi açan dişilerde var ama bu şu an konumuz değildir.
bu ülkenin bir gün yaşamaktan mutluluk duyacağınız bir ülke olacağına inanıyor musunuz??
ben şüpheliyim!!

10.5.10

yiorgos'a veda edemedim...

yıllardır dışa vuramadıklarımı dan dan dan tepe tepe dışavurduğum bu blogda, kendi çapımda her hafta bir sanatçının işlerini blog fotoğrafım yapıyorum. geçtiğimiz hafta da komşumuzdan bir fotoğrafçı olan yiorgos korkadis'i seçmiştim ama görüyorum ki bu hafta kendisine veda edemeyeceğim ve kendisinin beni derinden etkileyen fotoğraflarına devam edeceğim. tabii ki bu kimi ne kadar ilgilendiriyor o da tartışılır! 

yanıbaşımızdaki yunan adalarınıa yolunuz düştü mü? benim bir çoğuna düştü. evet, hepsi de çok güzel; bozulmamış, sessiz, sakin, kendi halinde, hatta anakaralarından uzak oldukları için midir nedir, yalnız ve 80'lerden kalma bir halleri var. ayrıca bizim ege sahillerimizin de eski masumiyeti ve yalınlığı var.  yiorgos kordakis'in bu fotoğrafları nerelerde çekilmiş bilmiyorum ama sanki bana adalar gibi geliyor. silik ve uçuk renkler, görüntüler, sahiller, deniz, plaj... neşeli olması gerekirken sanki daha çok hüzün barındırıyor ... galiba ben bu aralar nostaljik bir ruh halindeyim. çocukluğumun denizini, yemeklerini, arkadaşlarını ve anılarını özlüyorum. yiorgos'da bana bunları hatırlatıyor. veda edemedim. bir hafta daha devam...

9.5.10

anane

anneciiim seni ben
çiçeklerden yemişten
sarı saçlı bebekten
canımdan çok severim

bugün anneler günü de, nasıl bir gün olması gerektiğini ben henüz kestirebilmiş değilim. neden bugün var? annemize olan sevgimizi hediye alarak ya da yemeeee götürerek ya da ne bileyim istediği şeyleri yaparak gösterelim diye mi??? vallahi eğer bunları göstermek için sadece bir  gün varsa, vay annelerin haline. ben anneme hergün bunları gösteriririm, anneler günü de neymiş!!! yok yok şaka şaka, ben iyi bir çocuk değilim, geçmişten günümüze biraz yol katetsem de (bu nasıl yazılıyor yahu??), geçmişte çeşitli sebepler ile anneme bir çok kez kurdeşen döktürtmüşlüyüm vardır, ayrıca unutulmamalı ki annemiz bizim kakalarımızı da temizlemek zorunda kalan biridir. bu sebepler ile ben annemi çok üzmüşümdür. bu yüzden şimdilerde ona iyi davranmalıyım!! herkes kutluyor, biz de kutluyoruz, annemizi yemeklere götürüyoruz, ben bugün alternatif anneler günü yapalım mesela pazartesi kutlayalım böylece bugün oluşan annelerin sokaklardaki kaotik iktidarını bertaraf edelim dedim, kabul görmedi. uzun lafın kısası diyeceğimi unuttum, ama çocuklarını bir nedenle kaybetmiş olan anneler için zor bir gün, bir de annelerini ya da ananelerini kaybedenler için.

anane, benim için anneler günü seninle moda'da oturduğumuz gündür ve seni çok çok çok özledim, iyi ki senin sevginle büyümüşüm, iyi ki de sen vardın, umarım seni hiç üzmemişimdir ve sen benim biricik, tekicik ve kıymetlim emily'msin.