parasol'e özel arama kutusu

8.1.10

hey guyyzzz!! nasıl doğuracağımıza kim karar vericek, hoop!!

kadınların daha dikkat çekici, daha güzel, daha sofistike, daha kırılgan, daha incelikli, daha kurnaz daha daha olması sebebi ile erkekler kadınları aşşırı kıskanıyor!! bu sebeple bizi yönetmeğe, kapatmaya, sindirmeye çalışıyorlar. işte herşeyin sebebi bu!!


neyse bu konu çok uzun irdelenebilir de, benim geleceğim şey şu.;haberiniz var mı? tüm erkek sağlık bakanları, tüm erkek millet vekillleri, tüm erkek kadın doğum doktorları sezeryan ile ilgili bir karar almak üzere!! efendim, artık sağlık problemi nedeni olmaksızın sezeryan yapan doktorlar ceza alacakmış, "haydi kadınlar normal doğuma" kampanyası başlayacakmış... bu kararı veren herkes erkek yahuu.. bırakın da nasıl doğuracaklarına kadınlar karar versin... size mi düştü tasası??? bizim acı çekmemizi istiyosunuz di mi?? siz sünnet oluyosunuz die biz de normal doğum yapalım.... yok ööleee.. kimse benim nasıl doğuracağıma karar veremez..  işte bu kadaaaaaarrrr....yo yo yo yo yooooo...(sakın bana "ama şekerim normal doğum daha sağlıklııııı" demeyin.. olabilir, biliyorum, olsundu- varsındı)

not 1: şimdi siz demeden ben diyim, evet ben her fırsatta avrupalıları örnek verip onlara imreniyorum ya, işte bu konuda imrenmiyorum. eğer bi gün bu dünyaya bir insan  ekleyecek olursam beni turk doktorlarına emanet edin, pliiiiiiiz, aman diyim!! (nasıl olsa yasa masa bize vız gelir, bi kolayı bulunur ayol)

not2: eyy erkekler bizi boşuna kıskanmayın, günün sonunda, bizim yaşlılığımız sizden daha kötü oluyo, siz kırışmıyosunuz biz kırışıyoruz, siz yaşlandıkça daha da yakışıklı olabiliyosunuz biz olamıyoruz, bknz sean connery vs brigitte bardot... bu yüzden keyfinize bakın, don't mess  with us!

ay aklıma şu black eyed peas'in "my love my love, you love my lady lumps" adlı gerçeğin daniskası şarkısı geldi!! (öyle pop mop ama aslında doğrucu bi şarkı!!)
bazı şeyleri  "post it" gibi üstümüze yapıştıramayız sevgili dünyalılar... 

imaj hiçbirşey susuzluk herşeydir.. 


içteniçteniçteniçteniçten gelmeli 
herşey doğal olarak gelmeli....

7.1.10

PROTESTO KÖŞESİ, AĞLAMA DUVARI

yani ben protesto edip de ne yapabilirim ki şu halimle. bi örgüte üye diilim, bir sivil toplum kuruluşuna üye diilim, bir partiye üye diilim, greepeace'ye hiç üye diilim, tek üye olduğum şeyler mağazaların indirim kartları, iksv'nin üyelik kartı, moda blogları, sosyalleşme siteleri ve bi de müzik siteleri. velhasıl benim protestom da bakın işte şu kadar ya da bu kadar ya da aha o kadar olur:

bir- bir demet roka'dan yapılan roka salatasına 22 tl, 1 bardak çaya 5 tl çakan nam-ı değer divan pub'ları

iki- yaya kaldırımına park eden ve böylece mahalleliyi tilt eden nadide şirketimin nadide makam arabasını

üç- twitter'da, herkesin ortasında, karşılıklı chat eden küçük köşe kadılarını

dört- hala sabahın köründe ya da olmadık zamanlarda heavy metal çalan radyo ekseni

beş- birbirlerinin özgürlüklerini hiç eden ve sanki birbirlerinin sahibiymiş gibi davranan çiftleri

altı- beğenmediği şeyleri cart diye eleştiren, giydiğiniz kıyafete acımadan laf eden, saçınızı beğenmeyen ama kendileri hiç bir şeyden anlamayan tipleri

yedi- düşünmeden karar veren, şirket binasını yapay çiçek ile süslemek isteyen yöneticileri

sekiz- hiç utanmadan bakışları ile bizleri taciz eden süzücü hem cinslerimi


dokuz- ters yola giren ve sonrada haklıymış gibi davranan tüm insan evlatlarını

on- 2 yıldır her yılbaşında fransızca öğrenmeye söz veren ama öğrenmeyen, hala istediği işi yapamayan ve grafik tasarımı kursuna gidemeyen kendimi

protesto ediyoruuuuuuuuuuuuuummmmmmm. yuuuuuuuuuuuuuh. kırmızı kart çıkardım haberiniz olsun!!!

not: akşam akşam hayırdır kuzum denirse, etrafımız sarıldı kaçış yok artık derim!

yaşadıklarından saklanmak için kırmızı bir kutunun içine girmeği çare olarak seçen bir insan, bunun sonuçlarına katlanmalıdır!!
bence en iyisi yüzleşmek, sindirmek, geçmişte bırakmak ve yürümeye devam etmek...

6.1.10

AVATAR: sürüp gitsin bu rüya uyandırmaaaaayıııııın!!


avatar'ı izlediniz mi? izlemediyseniz muhakkak izleyin. bir hayal, bir ruya, bir ekip çalışması, bir mükemmeliyetçilik, bir azim, bir makyaj, bir prodüksiyon,  bir hayagücü nasıl gerçekleştirilir görmek için... senaryo zayıf diyenler var... tabii onlar eminim çok çok çok filmbilen bilirkişilerdir. hikaye her zamanki hikaye, iyi ile kötünün savaşı, insan ile doğanın savaşı, bir de aşkın gücünün hikayesi.

gözlüklerimi takıp da filmin sonuna gelene kadar başka bir dünyaydaydım. pandora'da na'vilerin dünyasında. büyüleyici, hayran edici, özendirici bir dünyada... geçen saatler boyunca, sıradan bir seyirci olan ben, aklıma senaryonun sıradanlığını getiremeyecek kadar afyonlanmıştım, bu yüzden hayret ettim filmi eleştirenlere... herşeyin ötesinde james cameron 15 yıldır hayalini kurduğu bir şeyi gerçekleştirmiş, siz hayallerinizi gerçekleştridiğinizde sizi kimse eleştirebiliyor mu? sanmiyorum... tabii ki seyire açık bir iş yapıldığı için eleştiri de doğal olarak geliyor ama ben cameron'un hayalgücüne ve hayalini bu mükemmellikte gerçekleştirmiş olmasına saygı duyuyorum, özeniyorum, imreniyorum, hayran oluyorum, önünde eğiliyorum, öpücüklerimi yolluyorum, beni asistanın yapar mısın demek istiyorum...

filmi seyretmekle kalmayıp, na'vi olmak istiyorum, ikranlara binmek, james'in sevgilisi olmak (burada yönetmen kendini kahramanımız ile özdeşleştirmiş mi?)  :) gökyüzünde süzülen dağlarda hoplayıp zıplamak, inandığım şeylere tutunmak, azmetmek, elde etmek.. filmin basit senaryosunda aslında alınacak çok mesaj var, anlayana!!  ben şahsen bi tur daha yapar, james cameron'a da buradan rüya isimli şarkıyı gönderirim;

sakın dokunmayın bana, rahat bırakın
sürüp gitsin bu rüya, uyandırmayın...

4.1.10

eksen'in ilk 20'sini yorumluyorum

hani böyle ülkemizde müzik adamları var, twitter da var, web de var, ne bileyim partilerde var işte onlar böyle herşeyi yorumluyorlar... albümleri, şarkıları, yılları... bense kısır müzik sistemimiz içinde yokluk sebebi ile, tutunduğum tek radyo olan eksen'in 2009'un en iyileri listesini yorumluyorum.  gelin tutun elimi birlikte yorumlayalım;

1.YEAH YEAH YEAHS - HEADS WILL ROLL- harika şarkı, duyduğum anda çıldırmak isterim, aferin çocuklar, çok yerinde bi seçim olmuş, şaşırdım ho hoyyyttttt

2.MARIANNE FAITHFULL - HOLD ON HOLD ON- yok ben sevmedim, 2.sıraya yakıştıramadım...

3.ARCTIC MONKEYS - CRYING LIGHTNING- 1.de olsan olurdu be şarkı, harika, parasol'de zamanında hakettiği övgüyü almıştı, özellikle albüm görseli ile!!

4.PAOLO NUTINI - PENCIL FULL OF LEAD- ben candy i biliyorum, bu hangi şarkı??

5.SPARKLEHORSE - LITTLE GIRL- bu güzel bak, 5 olmalı mıydı bilmiyorum ama....


6.MORRISSEY - I'M THROWING MY ARMS AROUND PARIS- offff çocuk şarkısı yaa, parasol de yine zamanında yerden yere vurmuştum, bak yine gelmiş buraya oturmuş, tabii ki morrissey e saygım sonsuzda yaaniiiii bu şarkı olmadı bee abicim!!

7.MADNESS - THAT CLOSE- madness bu sene küllerinden doğdu, ilk 10 içinde her yerde olur bence, yakışır... 

8.PEARL JAM - THE FIXER- bak bak bak, huysuz çocuklar bu sene olgun erkek moduna geçti, bi de bizi düzeltiyolar, pearl jam in pozitif enerji yayması garibime gidiyo ama şarkı harika, edved açıkçası;  i luv u..

9.MANDO DIAO - DANCE WITH SOMEBODY- e biz bunu aylaaaaaaar önce söyledik, trip te bağıra çağıra söyledik... sesimizi duymasaydınız ayıp ederdiniz... doğru seçimi aferin kızım !!

10.PATRICK WOLF - DAMARIS- bilmiom

bundan sonrasını kısa geçicem.

11.MUSE - UPRISING- ayyy sevmiyorum muse'yi kızanlar çok kızsın ama benim gerçeğim bu!!
12.BONNIE PRINCE BILLY - I AM GOODBYE- güzel şarkı da 12.olmaya değer mi bilemedim..
13.COLDPLAY - LOVERS IN JAPAN- ayy sıkıldım artık hüzünbaş coldplay şarkılarından, chris martin dünyanın en yakışıklısı sensin amaaa, değiştir!!
14.THEM CROOKED VULTURES - NEW FANG- newfangnewfangnewfaangg, ofofofofof müthiş ne denebilir ki, bence onlar şöyle diodur; "kurt cobain iyi ki bizi terk ettin yoksa dave grohl nirvana da hala tiki tiki gitar çalıyo olucaktı!!
15.PETE DOHERTY - LAST OF THE ENGLISH ROSES- seni her zaman sevdim pete ama the libertines'i senden biraz daha fazla!! 15 biraz çok olmuş!!
16.BOB DYLAN - MUST BE SANTA- bence bu şarkı jüri özel ödülü filan almalı, herhangi bir sıralamada olmamalı, kült şarkı olmaya aday, ne de olsa bob dylan'ı bir daha kim noel baba kıyafeti içinde görebilir?
17.ECHO & THE BUNNYMEN - DRIVETIME- işte budur aslanlar- kaplanlar. seneler sonra harika bir şarkı yaptınız, daha önce de dediğim gibi çaya bekliyorum!!
18.KAREN O AND THE KIDS - ALL IS LOVE- ne ne neee???
19.ALICE IN CHAINS - CHECK MY BRAIN- bana gelmez
20.THE CRIBS - CHEAT ON ME- güzel şarkı, mümkün, olası...

işte böyle sevgili dünyalılar, artık siz gerçekten "dünyalısınız" çünkü ben na'vi olmayı seçtim, gelirseniz pandora'ya beklerim. İkran'larımıza biner dolaşırız, sonra ara sıra nasıl olsa uzmanlığımız yok cahilliğimiz çok cinsinden müzik listeleri ahkamları keseriz... bu arada yılın en iyileri tarzında yapılan şarkı, türkü, film, albüm klip toplamalarında farkındaysanız hep yılın sonuna doğru çıkanlar ödül alıyo, yılın başında çıkanlar unutulup gidiyor. yazıktır günahtır... na'vi kızdan size mavi bi öpücük olsun bari, yılın ilk çalışma günündeeee!!

not: aallaşkına müzik otoriteleri beni jiddiye almayın, takılıyorum kendimce!
coming soooooooonnnnnnnnnnnnnnnnnn to a blog very very close to youuuuuu


AVATARRRRRRRRR YAZIIIISIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII......


aaaa vvvvv aaaaa tttttt aaaaaaaaa rrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr..

DIKŞŞŞŞŞ DIKKŞŞŞŞ DIKKKŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞ

kitap kurdu köşesi

ben kitap kurdu muyum ki köşem olsun??? diilim ama siz olabilirsiniz... sanki ben istemiyo muyum kitap kurdu olmayı, her hafta en az 1 kitap bitirmeyi ama olmuyor. bi türlü bi kitaba başlayamıyordum. yazın deniz kenarında yattığım zamanlardan beri kitap okumuyordum taa ki birden bire dün, daha yeni alnmış olduğum, alain de button kitabı "havaalanında bir hafta" ya başlayıverdim. her  alain de button kitabı gibi kolay okunan ve her cümlesi kulağa hoş gelen bir kitap. konusu ise harika!!  bir firma, yazarı 1 haftalığına heathrow'da ağırlıyor, otelde kaldırıyor, yediriyor, içiriyor ve terminal 5'de geçireceği günler ile ilgili izlenimlerini yazmasını istiyor.

havaalanlarını, özellikle de heathrow gibi kalabalık olanlarını çok ilginç buluyorum. gelenler, gidenler, bekleyenler, acele edenler, uzak diyarlara- yakın diyarlara uçanlar, yer hostesleri, polisler, güvenlik görevlileri, restoranlar, dükkanlar, ekranlar, beyaz insanlar, siyah insanlar, sarı insanlar, çıplak ayaklılar, çizmeliler, şık giyimliler, feleğini şaşırmışlar, hepsi orada... işte böyle, ben kitabın yola çıkış temasını çok sevdim. henuz başındayım ama hem havaalanlarını hem de alain de button'u seviyorsanız tavsiye olunur.

kitap kurdu olmak isteyen ama bi türlü olamayan, ama olsa ne güzel olurdu olan elma kurdu...