parasol'e özel arama kutusu

6.3.10

resimli aktivite rehberi

gunaydın sevgili dünyalılar!!! keşke bu haftasonu güneş de bizimle olabilseydi ama korkarım evrende biraz işi çıktı ve bizim koordinatları unuttu... neyse hala bu gezegende gönül eğlendirirken bari güneş müneş demeden  keyfimize bakalım. işte bugün sizlere bir resimli aktivite rehberi hazırladım, ama aslında tamamen benim aktivitelerimden oluşuyor bu sebeple kusura kalmayın. 

1- 9 30'da diyetisyen randevusu!!! sırf bu sefer sabahın köründe gidiyorum ki hani belki bir kaç gram daha az çkarım die :(

2- diyetisyeni atlattıktan sonra bütün hafta boyunca hasretini çektiğim harika bir omlet!! peynirli, sosisli filan, şööle karışık bi şi, yanında zeytin peynir, demli çay... tabii ki radikal ile birlikte :)

 

+



3- enerji depoladıktan sonra çoktandır boşverdiğim, ki benim için pek hayıra alamet diil, manikür olayına gireyim diyorum, randevu almadım, şansımı deniycem, olmadı kendim bordo ojelerimi sürücem. ne dersiniz klavyeme bordo daha iyi gider diil mi??



4- manikür sonrası küçük minik miniminnacık bir yürüyüş eşliğinde  mükemmel karışımım ile hasret gidericem. bu hafta 1 adet bedava hakkım var.. yupiiiiiii


5- bugün olur mu olmaz mı bilemiyorum ama haftasonu muhakkak tim burton'un alis harikalar diyarında uyarlamasına gitmek istiyorum. bunca saçmalığın içinde biraz hayal alemine dalış yapmam lazım


işte böyle, günlerdir içine kapanık olarak yaşayıp sonra da böyle saçma bir dışavurumculuk yaptığım için tekrar kusura kalmayın. ama durumlar pek iyi diil. son olarak resimli aktivite rehberimi çok çok özlü bir foto ile bitiriyorum

tüm renkleri görebildiğimiz için çok mutluyum. 
sadece siyah- beyaz da görebilirdik. 
bunun kıymetini bilmeliyim, bilmelisiniz, bilmeliler.

5.3.10

kış vakti ada halleri

çok yakınımızda 4 ada var. benim çok nadir ziyaret ettiğim adalar... galiba bunun sebebi de doğma büyüme istanbul'lu değil, istanbul'da bir göçmen olmam... alışık değilim öyle vapura binip de bir adaya gitmeye. yegane ada tecrübem, yaz vakti bir kaç kişi ile oralardaki ünlü meyhanelere gidip yemek-içmek ve sonrasında da vapur saatlerini takip ederek şehre geri dönmek. aslında bir tanede süper salak bir anım var, o da; sıcak ve nemli bir yaz gününde vapur işletmelerini arayıp "beyefendi adalarda denize giriliyor mu?" demek (saf bir izmir li sorusu bence) onunda bana: "evet hanfendi, kınalıada da süper bi plaj var" demesi, benim de 2 kurbanı peşime takıp kınalı adaya gitmem ve tabii ki sarı dipli bir deniz ve donları ile dolaşan birçok ergen görmemle sonuçlanan rezil bir anı. 

siz hiç bir kış günü adalara gittiniz mi? kadıköyden vapura binip tek tek tüm adaların önünden geçip onların yalnızlığını, ıssızlığını ve hüznünü gördünüz mü? dün hayırlı olmayan bir vesile ile ben bu işi yaptım. kadıköy- heybeliada arasında 1 saat x 2 yolculuk yaptım. her yanaştığımız adada panjurlar kapalı, çay bahçeleri kapalı, sokaklar kediler ve köpeklerin egemenliğinde... yine de meyhaneler açık, belli ki acil durumlar için... karar verdim adalara muhakkak kışın gitmeli, önce ufak bir yürüyüş yapmalı, eski ve güzel evlerin bir de terkedilmiş halleri görmeli, sonra salaş bir balıkçı meyhanesine oturup 3-5 kişi içmeli ve mümkün olan en son sefer ile de şehre dönmeliyiz. bence dün tam da böyle bir gündü aslında, herşey olup bittikten sonra deniz kıyısında oturup içmek, hiç bilinmeyen şeylerden konuşmak..

ıssız ada"lar bu halleri ile çok daha güzeller bence. bir ıssız adaya düşseniz alacağınız 3 şey nedir? bir sevgili, bir dizi kitap ve bir de güzel yaşanmış bir hayat!

not 1: adanın yeni sakinine huzurlu bir uyku dilerim

not2: dönüş yolunda yunuslar gördüm, yüzgeçlerini batıra çıkara gidiyorlardı, bunun iyiye bir işaret olduğunu düşündüm

not3: dönüş yolunda ne müzik ne kitap sadece denize bakıp düşünmek, düşünmek, düşünmek... buna ihtiyacımız var, sık sık... düşündüm... belki başka bir hayatta, doğru zamanda doğru yerde. biz...

4.3.10


günün şarkısı bruce'dan geliyor. bu kadar...nokta.

2.3.10


artık kış uykusundan uyanma zamanı geldi



iyice gerinip, gözlerimizi kamaştırıp, kendimize gelip, bahara hazır olmak için sadece ama sadece 19 günümüz var!!


bu bir uyandırma alarmıdır...

1.3.10

KESİŞMESİ ZOR PARALELLER: ruh-beden

bu hayat garip. gerçekten de çok garip. muhtemelen çoğunuz gibi ben de ruhla beden ikilisini, neden varız sorusunu, "niye ben?" serzenişini, kaderi, şansı, tesadüfü bir türlü çözebilmiş değilim. ee tabii ki içinizden dedikodumu yapıyorsunuz "ayy şaşkın insan, çözseydin herhalde burada beyhude saçmalamazdın!!" 

o da doğru...

bence ruhla beden paralel eksenlerde kendi yolculuklarına devam ediyorlar, yolculukların çok az bir süresinde belki kesişip birleşiyorlar ama aslında ajandaları farklı. ruhu çoğunlukla biz yönetebiliyoruz, psişik bir arızamız yoksa tabii, ama ya beden??? beden inatçı mı inatçı biz ne istersek, ne dilersek, ne denersek yine de o bildiğini yapmakta ısrarcı. aslında o da anladığından diiil de sadece işleyen bir makina olduğundan... bu makinanın bir yerinde bir arıza çıktı mıydı, ruhunuz koşup eğlenmek istiyormuş, gülmek istiyormuş, hiç bir yeri ağrımasın, gözleri kırışmasın istiyormuş... nafile!! ruhunuza hükmedebilirsiniz ama bedeninize asla!! bu sebeple ben kadere, şansa vb şeylere inansam mı pek bilemiyorum. bence makinalarımız tamamen otomatik ve arızalanmaları sadece mekanik bir takım şeylere bağlı. yani lap top'ınız bir gün çalışıyor, ertesi gün açılmıyor. neden? içindeki ufak bir temassızlık yüzünden... işte böyle bir şey. yoksa o lap top'ın kaderi öyle yazıldı diye değil!

velhasıl pamuk ipliği ile bağlı olmaktan daha öte bir durumda diiliz hiçbirimiz! gelecek planları, hedefler, hayaller, kısacası gelecek ile ilgili şeyler şimdiyi kısıtlıyor ve hiç de iyi yapmıyor. geçen gün ki bi afırmayı hatırlamak istiyorum kendi kendime:

yalnızca şimdi olur her şey

not 1: herkes kendin iyi baksın, özellikle de kara koyunlar (beyazlardan her yerde olduğunu düşünürsek!!)

not 2: ikidir jiddi gidiyorum ama bir nedeni var tabii ki!!

28.2.10

hayatın kıymetini bilmek= semiha berksoy (ben yaşadım aşk ve sanatla)

 
bugün twitter da john maeda şöyle yazdı: "Visual art requires a specific line of sight. Auditory art (music) enters us freely from all angles". (görsel sanatlar belli bir bakış açısı gerektirir. işitsel sanatlar (müzik) ise bize her türlü açıdan serbestçe ulaşır gibi bi şi). şimdi size bir sergi tavsiyesinde bulunacağım; yapı kredi kazım taşkent salonunda açılan semiha berksoy sergisi... yukarıda da söylendiği gibi görsel sanatlardan zevk almak ve anlamak için biraz bilgi biraz da merak gerekir. açıkçası çok da izleyicisi yoktur. ama size diyeceğim o ki görsel sanatlarda hoşlanmıyor olsanız dahi semiha berksoy sergisine gitmelisiniz. bu sergi görsel sanat sergisi değil, bu sergi çok küçük yaşlarından son nefesine kadar hayatının kıymetini, anlamını, değerini çok iyi bilen ve buna göre yaşamış olan eşsiz bir kadının hayat hikayesi. hem opera sanatçısı, hem ressam, hem oyuncu hem de şair olan ve bunların hepsini de yaşamının içine karıştırmış olan bir avangardın hikayesi.


semiha berksoy, gençlik yıllarında özellikle opera sanatçısı olarak- türkiye için- bir çok ilke imza atmış. çok başarılı olmuş. biz o zamanları göremedik ama yaşlılık döneminde yaptığı resimler, yanaklarına boyadığı kırmızı yuvarlaklar, kıyafetleri, saçları, çıplak bedeni ile olan barışıklığı, bilmeyenler için "deli" dedirtecek kadar çılgın ve tuhaftı. ama aslında o, bence, tüm bu halleri ile genç ve yaratıcı ruhunun yaşlanan bedenine bir isyanıydı. bunu tam olarak anlayabiek için sergide yer alan videolarını muhakkak seyredin ve yaşamının her anını hayat dolu, aşk dolu geçirmenin nasıl bir durum olduğunu deneyimleyin.

semiha berksoy'un resimleri belki de ne perspektif, ne resim tekniği açısından genel geçer kriterlere sahip değil ama zaten konu da bu değil. sergideki tüm resimler  semiha'nın kendisi, hayatı ve düşüncelerinin görünür hale gelmiş şekli... sadece bu kadar.

bir de ölmeden önce bir proje yapmış ki hayran kaldım! kendi yatak odasını "bütün dünya odamın içinde" mottosu altnda gerçekten de hayatının bir izdüşümüne çevirmiş. 84 yaşında 1 sene boyunca bu oda ile uğraşmış. oda da sergide!! kısacası semiha berksoy o sergide sizi bekliyor, ona hayran kalmadan serginin bitmesine izin vermeyin!!


semiha berksoy
1910- 2004

  l    p  ss  s