parasol'e özel arama kutusu

16.4.09

TAŞLAYANLARI TAŞLAYASIM VAR

işte bakın, beyni küçükken yıkanmış bir sürü zavallı el kol hareketi yaparak ağızlarını oynatıyor. zavallılığın son noktası bu olsa gerek. her şeye rağmen henuz şanslıyız galiba. bu gördükleriniz afgan erkekleri kadınları taşlarken görüntüleri. .. neden mi? evlilik içi tecavüzü meşru kılıp kadın haklarını sınırlandıran yasaya karşı çıkan kadınların hadleri olmadan yürümeye cesaret etmeleri sebebi ile... inanasım gelmiyor ama oluyor, herşeyin başı eğitim sevgili insanlar...

HAFTAYA NE YAPACAĞIM

artık bu kararsızlık canıma tak etti... yaklaşık 2 senedir yumurta kapıya dayanmadan hiç bir şeye karar veremiyorum. kendimi hayatın içinde rüzgarla savrulan bir yaprak gibi hissediyorum. hiç bir günün akşamında dahi ne yapacağım belli değil, hal böyle olunca da seyahat planlarım son ana kadar kesinleşemiyor. 23 nisan da cuma günü için izin alıp 4 günlük bir tatil yapayım dedim. hedef londra ve arkadaşımı ziyaret. hadi vize işini hallettim, izin işini de ama gel gör ki bir türlü uçak biletini alamadım. ben bu işe kalkıştığımda bilet 500 tl civarında idi şimdi 900 tl. bu sefer hiç karar veremiyorum, her ne kadar puanlarım ile bilet alacaksam da 900 tl çok pahalı, anlıyacağınız kala kaldım. easy jet le mi gitsem, hiç mi gitmesem, nereye gitsem, deniz kenarı olsa süper olur... planlarım üstüme üstüme geliyor ben ise ışığın altında dona kalan tavşan şeklinde onlara bakıyorum.

BU SABAH BUDUR

son zamanlarda bazı amerikalı blogger lerin tasarım blog larına dadandım. nasıl güzel nasıl guzel şeyler var. işte bu foto dan onlardan birinden... benim bu sabah ki hayalim budur. böyle bir evde kalkmak, güzel bir kahvaltı yapmak, ve gün boyu denize gidip kitap ve dergi okumak.

15.4.09

YAZ GELDİĞİNİ ETKİNLİKLERDEN BELLİ EDER

yaz geliyor, her ne kadar havadan anlaşılmasa da biletix e her girdiğimde yeni yeni ve çok cazip etkinliler ile karşılaşıyorum. şimdilik gitmeyi planladıklarım şöyle;

- müzik festivalinde 2-3 konser
- patricia kaas cabaret
- kasier chiefs, jane s addiction, juliete lewis rock n coke
- jane birkin- tim (belki)
- jay jay johanson- ghetto (belki)
- fatboy slim- kuruçeşme arena
- deep purple- kuruçeşme arena
- santana- kuruçeşme arena
- bonnie prince billy- babylon

bence yarısına gidemiyeceğim ama istemek yapmanın yarısıdır.

14.4.09

ELİŞİ



elişi şeyler tam bana göre. incık cincık kağıtlar, süsler, kalemler, renkler, motifler, şekilller... bu işleri de Jayme McGowan die biri yapıyo. blog unu yeni keşfettim. eğer meraklı iseniz işte buraya tık tık. hatta belki de siz de bir şeyler yapmaya başlarsınız.

gündüz hayali

deniz kıyısında
büyük bir varenda
bu koltuk
bu sehpa
beyaz duvar
büyük bir kütüphane
eski kilim
güzel fotoğraf
dantel örtülü bir yatak

13.4.09

OKUYUCU

orijinal ismi ile "the reader" filmi sinemalarımızda geçen cuma itibari ile boy gösterdi. ben de hemen kanyon da gidiverdim. (kanyon en sevdiğim sinema- izleyici kitlesinden bağımsız). filmi seyrederken pek değil ama seyrettikten sonra oldukça etkiledi beni. yani ertesi gün, sonraki gün düşündükçe daha çok etkinlendim ve de hüzünlendim. iki kişi arasındaki ilişkinin her bir taraf açısından zamana bağımlı olarak nasıl da değiştiği ve farklılaştığı kısmı benim en etkilendiğim yön oldu... kadının genç/orta yaş, adamın çocuk/genç olduğu dönemde kadının tavırları ve arzuları/ talepleri ile kadının yaşlı adamın orta yaşlarındaki tavır ve talepleri nasıl da değişiverdi ve bir nevi herşey tersine döndü. ayrıca insanın içindeki merhamet ve gurur duygusunun ne kadar güçlü olabileceğini gördüm filmde. ayrıca şunu da düşündüm, sevdiğiniz birisi; anneniz, babanız, sevgiliniz, çocuğunuz- her kimse, katil dahi olsa siz onu, onunla yaşadıklarınız, sevginiz ve ilişkiniz adına hala sevebiliyor, gözetebiliyor ve affedebiliyorsunuz. bence kate çok guzel oynamış ama oscar lık mı derseniz pek emin değilim, ayrıca yaşlandırmasını çok beğenmedim ama yaşlıların gözüne inen o buğu perdesi ve göz renginin bu sebeple değişimi ayrıntısı beni oldukça etkiledi.

12.4.09

DALGINLIK

bazı günler ters başlar. cumartesi günü de galiba benim öyle bir günümdü. sabahın köründe spor yapma sevdası ile kalkınca benzin istasyonuna geldiğimde henuz uyanmamış olduğumu farkettim. aslında belki de, camlarımı silmek isteyen görevliye can havli ile "hayır silmeyin daha yeni yıkandı" diye bağırmamdan sonra da herşey ters gitmeye başlamış olabilir. bilemiyorum. ayrıca bu cam silme işi de genel olarak sinirimi bozuyor. sürücülere sormadan lönk die sulu fırçaları daldırıyolar arabalara. bakalım ben istiyo muyum silinmesini, bakalım ben bahşiş verecek durumda mıyım. bu tür zoraki işler beni feci geriyor. neyse, arabaya benzin dolarken ben ödemeye gittim, sonra da fişi adama verdim sonra arabaya bindim, sonra çalıştırdım, sonra vitese taktım, sonra gaza bastım.. amanın arkadan birileri arabaya vuruyor, aaaa bir de ne göreyim.. pompa hala arabının içinde dolum pozisyonunda. nerdeyse pompayı alıp gidiyordum ucuz atlattım.. tabii o an çok korktum ve de utandım. gerginlik rüzgarı ile girdiğim benzinciden utançla çıktım. sonra daha bir çok şey ters gitti o gün. bi şi ters başlayınca yapıcak bi şi yok sabredip geçmesini bekliycez.