parasol'e özel arama kutusu

6.3.09

yaşşşşaaassııın- (don' t get me wrong)

eveeeeeet... yavaş yavaş bahar habercilerini göndermeye başladı.. her ne kadar dün gece çamur yağmış olsa da ümitliyim ki havalar artık guzel olucak... havanın güzel olması bünyemde bir çok olumlu etkiyi beraberinde getirir. mesela kıyafetlerim renklenir, çizmeler bir kenara kalkar, tenim yanmak için can atar, hormonlar hareketlenir :), dışarıda vakit geçirme isteği dayanılmaz bir boyuta gelir. bunların dışında havanın güzel olması İstanbul da benim için Moda vaktinin geldiğini gösterir. Moda çay bahçesi favori yerlerimden biri olur... iş çıkışı dergi okumak için ya da hafta sonları kahvaltı etmek için tercih ettiğim mekan neymiş, moda çay bahçesi... benim yaşımda bir insanın moda çay bahçesine gitmesi bazılarını şaşırtır, çünkü orası genelde 70 yaş üstü emekli teyze ve amcalarla doludur.. ben 2-8 yaş arası çocukları ile gelen ailelerden çok emeklilerin gelmesini tercih ederim açıkçası... moda nın avantajları;

1- evime yakın
2- halen eski istanbul insanlarını barındıran bir mekan
3- kırıntı
4- çay bahçesi
5- bomonti de ping pong imkanı
6- müthiş deniz manzarası
7- kadıköy 5 dk
8- çay bahçesine istediğim yiyeceği götürmek
9- yalnız takılabilmek
10- bir takım yeşillik

dolayısıyla YYYAAAŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞASIIIIN demek istiyorum... ama bir mesajım var doğaya onu da şöyle ifade etmek isterim;

Dont get me wrong
If I fall in the mode of passion
It might be unbelievable
But lets not say so long
It might just be fantastic
(pretenders)

5.3.09

müzik

benim için önemli şeyler gerçekten önemli, onların dışındakiler ise hiç hiç önemli değildir. yani gri diye bir şey yok. işte bu çooooooook önemli şeylerden biri de müzik. sabah kalktığımda, arabaya bindiğimde, işe geldiğimde, işten çıktığımda, eve gittiğimde, yatmadan önce benimle birlikte olan tek şey müzik. diğer şeyler her bir duruma göre yanımda olur, ama müzik her durumda benimledir. bu sebeple de benim bir gece mekanına gitmem için iyi müzik çalması tek şarttır. bunun da tek adresi kadıköydedir. şimdi oturmuş burada ki "cubicle" yani bana göre "hücre" mde çalışırken radyom dibimde "eksen" dinliyorum.. eğer bu eğlencem olmasa ofiste naparım die düşünüyorum. bu vesile ile müziğe teşekkür etmek isterim. işte müzik gelişimimi gösteren 415135 çarpanlı bir tablo..

1- lojmanın uydu anteni sayesinde küçük yaşlarda tv5 (alman bir müzik kanalı)
2- müzik zevki gelişmiş çeşitli erkek arkadaşlar
3- trt 3 (yavuz aydar+ şebnem savaşçı+izzet öz)
4- mtv
5- KENT FM- en önemli mihenk taşıdır. kapandığı zaman sudan çıkmış balıktım

günümüzde radyo eksen dinlemekteyim, teenage rock halleri hariç.

Müzik için kullandığım araçlar tablosu ise tarih sırası ile;

1- annemlerin küçük pikabı
2- radyo
3- annemle babamın kıbrıs gümrüğünden rezil bir şekilde çıkardığı teyp
4- walkman
5- vestel mini set
6- sony mini set
7- cd man
8- i pod - çeşitli versiyonlar ama şu an i pod touch ki ona bayılıyorum ...

şimdi bu temiz blog sayfasında müzik geçmişime katkıda bulunan, beni bu günlere getiren tüm kişilere, müzik adamlarına, fm bantlarına, müzik setini üreten mühendislere, i pod u çıkaran dahi ziyniyete bir teşekkürü borç bilirim.

4.3.09

BİR İŞ GÜNÜNDE NE YAPMAK İSTERİM

herkesin çalıştığı bir iş gününde çalışmamak, hafta sonu tatilinden çok başka bir şey... sanmayın ki şu an böyle bir lüks yaşıyorum. sadece hayal kuruyorum. eğer böyle bir günde olsaydım neler yapardım;

1- sabah 8 30 gibi kalkar parkta 1 saatlik bir yürüyüşe çıkardım
2- eve gelip duş aldıktan sonra radikali önüme koyar sahanda yumurta, demli çay, simit, peynir, zeytin ve domates eşliğinde okurdum
3- kahvaltı sonrası ne giyeceğime karar vermekte biraz zorlanır ancak uygun bir karar verip de giyindikten sonra kendimi dışarı atardım. saat de 11 civarında olurdu.
4- sonra jazzy i alıp arabalı vapur ile eminönüne geçerdim, tramvay a binip kapalıçarşıya giderdim
5- kapalıçarşı bu aralar en çok gitmek istediğim yer, kumaşçılara bakar, deri montlara bakar, eskicilere göz gezdirir, keçecilere girer, kahvecide kahve içer sonra da tahtakaleden kendimi aşağı salardım
6- sonra da oradan istiklale giderdim.. tünelden galatasaraya kadar yürür; adidas, robinson, mısır apt, yapı kredi, mektup kırtasiye, saint antuan ritüelimi yapardım. iki mum dikerdim.
7- saat de akşam üstü olurdu. 7 de bir filme girerdim... çokk guzel bir film olurdu.. sonra çıkar evime gelir.. meyillerime bakar, biraz tv seyreder sonra da süper bir gün geçirmenin veridiği güzellikle uyurdum..

oohhh.. harika oldu.. peki şimdi napıyorum... iş saatinde bu postu yazarak işten kaytarıyorum. bunu yazdıktan sonra da biraz başka yerlerde de surf edicem... sonra da çalışmaya başlıycam. ve taaaa ki 5 olana kadar bu bööyle devam edecek....

3.3.09

METROBÜSSSSSSSSSSSSSS

eveeeeeeeeeeet.. işte tüm hummalı çalışmaların sonu geldi.. tünelin ucunda ışık göründü.. bugün, muhtemelen, ülkenin "büyükleri" söğütlü çeşme- zincirlikuyu metrobüss hattının açılışını yapacaklar. bir mimar badem bıyık ile bir kasımpaşalı badem bıyık kolkola girip halay çekecekler. ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.. yani benim hergün gidip geldiğim yol... gerçekten merak ediyorum ne faydası olacak bu girişimin. bakalım metrobüsss yolunu yapmak için neler feda edildi -edilecek;

1- ağaçlar- yeşiller
2- bizim kaynaklarımız- cebimizdeki paramız
3- yapım süresi boyunca yaşadığımız trafik işkencesi- zamanımız
4- yolun daralması sebebi ile daha çok daha çok trafik
5- 4 şeritli otoban yollarının arasında tek başına duran duraklarda tenha zamanlarda yaşanacak tecavüz, taciz, kaçırma, bıçaklama, öldürme vb bir sürü olay

neler kazanılacak;
1- dolmuşa binip karşıya gidip gelenlerden zincirlikuyu- maslak, kadıköy- bostancı güzergahlarına gidenler çok kısa sürede istedikleri yere gidecekler- bunlar kaç kişidir bilinmez
2- hayatlarında yeni bir şey denemek adına "hadi hanım bi metrobüse binip zincirlikuyuya gidelim, bakalım nasıl bir aletmiş bu metrobüsss" diyecek emekliler
3- eğer izin veriliyor ise ambulanslar için süper olacak- bu da tabii kaç kişi taşındığı ile alakalı

ben hiç sanmıyorum ki, arabasına binip işine gidenler metrobüsü kullansın, bu kadar kaynak sadece halihazırda toplu taşımayı tercih eden insanlar için harcanmış olacak. yani kişiye faydalı, topluluğa faydasız hatta zararlı dahi olacak. işte hizmet zihniyeti bu.. tekrar seçilsin ki mesela bağdat caddesinin ortasından tramvay, taksimden uçak geçsin.. süper zekalar parlasın, gözümüze gözümüze ışıldasın..

2.3.09

pazar ertesi


işte bir pazartesi daha... işte ofis... acaba hayatımın bir döneminde isteyerek ve severek yaptığım bir işim olucak mı? ya da pazartesinin pazar dan başlayan travması olmadan geçireceğim günler gelecek mi? pazar sendromum 11 yaşıma kadar gidiyor.. yatılı okula gitmek ile başladı herşey.. sonra ardı arkası kesilmedi... işini seven ve bu sebeple travmaları olmayan kişilere selam ederim.. ayda bir klisesine gidip dilek diliycem, dileklerimin biri de sevdiğim işi yapmak olucak...
Posted by Picasa