parasol'e özel arama kutusu

31.10.09

itsthehazyshadeofwinter
itsthehazyshadeofwinter
itsthehazyshadeofwinter
itsthehazyshadeofwinter 

30.10.09

later with jools holland

güzel haber! jools  holland e2'deee.. eskiden, herkes tek bir evdeyken, kardeşimle cuma akşamları bbc de jools holland'ı bekler, ingiltere ile aramızdaki 2 saatlik saat farkı sebebi ile gece geç vakitlerde "later with jools holland" adlı programını seyrederdik. şimdi artık bbc de bu program yok- en azından ben göremiyorum- ama nerede var? henüz tam olarak zaplama alışkanlığı kazanamadığım e2 kanalında... her cuma saat 22.15 de başlıyor. eğer bir cuma akşamı, evde oturmak gibi durağan bir iş yapıyorsanız en guzel şey jools seyretmek olabilir, yani ben tavsiye ederim, artık siz ne yaparsınız bilemem. jools holland, hali hazırda hem müzisyen, hem şarkıcı, hem squeeze grubunun kurucusu, hem sunucu, yani hem de hem... programının en güzel yanı ise tek bir studyoda 5-6 farklı sahnede farklı türden müzik yapan insanları ağırlıyor. böylece tüm müzisyenler aynı anda studyonun içinde oluyor. sırayla şarkılarını söylüyorlar, birbirlerini dinliyorlar. bence harika bir sinerji! ben de şu an evde jools seyrediyorum ve şansıma bu hafta kaiser chiefs ve seasick steve var, ayrıca başkaları da var, boy george var... aman da aman. ah o stüdyoda ben de olsaydım, açık denizlere yol alsaydım :)lilililiiiiiiiiiii lululululuuuuuuuuuuuuuu.

bruce kime nispet yapıyor?


hani bir kaç ay önce, 29 ekim de madison square garden'de olacak olaylardan bahsedilmiş ve kedi- çiğer ilişkisi gözler önüne serilmişti. işte o güzelim ama bensiz geçen gece gerçekleşti :( sizce bruce "kızıl ninja" karısı patti'yi öperek kime nispet yapıyor????? kime olucak, banaaaaaaaaaa!! (yalnız hakkaten de bakışında bi muziplik yok mu?) neyse müthiş "cool" değiller mi? nazar değmesin, tütütütütütütütütütütüüüüüüü...

aynen bu şekilde bir yerlere gidesim var. hiç bilmediğim ve görmediğim diyarlara... yeni yerler görmek, değişik yemekler yemek, farklı mimari, güzel insanlar, ılık hava, uçak, tren, metro, tramvay, otel odası, tarih, taze bilgi ve güzel bir harita!!

29.10.09

asla "asla" deme

uzun bir süredir "asla, hayatta olmaz, hiçbir zaman" dememeyi öğrendim, çünkü baktım ki bu lafları ettikten bir süre sonra her şey değişmiş ve ben de ettiğim lafla baş başa kalmışım! mesela bu boyumdan büyük kelamlar nelerdir diye inceleyecek olursak;
  • asla şunu yemem, bunu içmem
  • hayatta bir daha onunla konuşmam
  • şunu bana kimse giydiremez
  • o adamı kesinlikle dinlemem
  • bilmem ne'den nefret ederim
  • bana şunu kimse yaptıramaz
  • şundan kesinlikle vazgeçemem
e peki bu büyük laflara dair küçük örnekler nelerdir?

eskiden ağzıma sürmediğim enginarı ve kerevizi çok seviyorum, hayatta en nefret ettiğim yiyecek mertebesine yükselen ton balığını her öğlen salatamın içinde mideye indiriyorum, koladan vazgeçemem derken şimdi hiç aramıyorum, eskiden türk sanat müziği sevmezken şimdi duyunca bi hoşuma gidiyor, twitter'dan hiç hoşlanmazken şimdilerde keşke bir i-phone benzeri aletim olsada her an olan biteni twitlesen diyorum, eskiden asla hayvan baskılı kıyafet giymem derken, şimdi bu desenler hoşuma gidiyor (ama henüz satın alma aşamasına gelemedim), tabii burada açıklayamayacağım bir sürü başka şey var, kafama dank eden "bir daha asla" dediğim ve şimdi yaptığım, yapmayı istediğim.... velhasıl, hayat işte böyle bir şey, herşey değişiyor, özellikle biz değişiyoruz. zaman bir çok şeyi görmemizi, sindirmemizi, sevmemizi, idrak etmemizi sağlıyor. zihnimizi şartlanmalardan arındırmak lazım.  tam da bu sebeple karşımızdakilerin değişebileceği ihtimali üzerine her zaman herşey için açık bir kapı bırakmakta fayda var, bence, kanımca, kırmızı kanım, beyaz bayrağım, teslimiyetim...

sözün özü. free your mind and the rest will follow. diyebilinir.


nevin hirik
hayallerimiz eriyor da yerine yenileri geliyor mu?

27.10.09


işte tam da hüzünlü müzik havası... bu akşam . huzurlarımızda. namı değer . magnolia electric co. lioness çalarsa. ağlarım.

not: yahu genç yetkililer, hafta için konserlerini erken yapma işini bi düşünseniz süper olmaz mı? bir de biletin üzerini ben yazdım ama valllahi de billahi de işte bu bilet!!

26.10.09

garantisi olan 4 gün

evet sevgili dünyalılar, bir pazartesi gününün daha kucağına atlamış bulunuyoruz. ama bunun konu ile hiç alakası yok. konu şu ki bir yılda garantisi olan 4 gün vardır. bunlardan 1'i üzüleceğimin garanti olduğu, diğer 3'ü de sevineceğimin garanti olduğu günlerdir. önce kötü sonra iyi;

üzüntü garantili gün: yani bu yıl için dün... gmt'nin bize oynadığı kalleş oyun. yani saatlerin kış sezonunda geri alınması olayı! her yıl bu gün geldiğinde garantili olarak üzülüyorum. dün saat 5 buçukta hava karardı. yakında daha da erken kararacak. işten karanlıkta çıkacağız. bu da beni çok üzücek, mahvedicek! sevglii gmt, acaba biz başka bir yerlerden tasarruf edeceğmize söz versek, sen de bu uygulamayı teşvik etmekten vaz geçer misin? mesela giyeceklerimizi akşamdan hazırlayıp, sabahları karanlıkta giyineceğimize söz versek. haftada bir kez çamasır, bir kez bulaşık yıkayacağız desek. ya noooolur yaa, moralim bozuluyo feciii şekilde!

mutluluk grantili 3 gün: bu günlerden bir tanesi "üzüntü garantili"'nin tam tersi... yani yaz geldiğinde saatleri ileri aldığımız gün. ohhhhh en güzel gün. hayatımızın aydınlandığı gün. yazın habercisi gün. cici gün! diğer iki gün ise gs- fb maçının olduğu iki gün. ohhh etraf sessiz. sokakta, trafikte kimse yok. alışverişe mi gidiceeniz çat gidin, köprüler arası mı geçiceeniz, çat geçin, yürüyüş mü yapıcaanız, çat zig zag çize çize yürüyün.

işte bu saçmalık da böyle bitti. diyeceğim şudur ki gmt olmasa şu saatler ile oynaştığımız iki gün otomatik olarak ortadan kalkar ve bizimde ruhsal dalgalanmalarımız engellenir. maçlara gelince onlar toplumsal yaradır ve yıldan yıla kangren olmaya doğru gitmektedir, peh ve de yuuuuh.

şu an olmak istediğim yer

25.10.09

günün süper adamı

bu sabah güzel hava sayesinde kendimizi bir kez daha moda çay bahçesinde kahvaltı ederken bulduk. bugünün diğerlerinden farklı bir yanı vardı, ki o da küme küme sarı lacivertler... malum, hem maç sebebi ile hem de kadıköyde olmanın verdiği sahiplenme ile fb taraftarları kostümlerini giyip kahvaltıya, kağıt oynamaya, çay içmeye çıkmıştı. merak ediyorum, 6 kişilik bir arkadaş grubunun tamamı fb'li olabilir mi? yoksa sözü geçen arkadaşlar sessiz sakin olanlara zorla fb forması giydirip mi dolaştırıyorlar? yoksa bugün sadece bu maç için fb'li tanıdıklar arkadaş numarası yapıp bir arada mı geziyor?

neyse asıl konu şu ki, moda çay bahçesinde her zaman bizlere çaylarımızı getiren, her biri birbirinden şahsına münhasır görevlilerden olan hasan, bugün bordo renkli servis önlüğünün içine galatasaray formasını giymişti ve ceket formatındaki önlüğün içinden spot ışığı gibi parıldıyordu forması... yüzünde de hem kafa tutan, hem umursamaz, hem muzip ve hem de her zaman olduğu gibi kendisine has saf ifadesi vardı. bugün için benim süper adamım hasan'dır. tüm o fb'lilerin içinde, moda'da, galatasaray forması ile dolaşabilecek biri varsa bir adım öne çıksın lütfen :)

not: fb stadının önünden geçerken gs'li olan annem " tabii ya herkes kendi takımının formasını giyip dolaşabilmeli, neden hasan a şaşırıyoruz ki?" dedi. babamda "tamam o zaman sen şimdi sarı kırmızı bi şiler giyip buraya gel bakalım ne olucak" dedi. bende "anne ben seni uzağa bırakırım, sonra da tanımam!" dedim.

yasak koyanındır!

bu iş buraya kadar. benim gözümde artık bu ülkedeki sigara yasağının bir gerçekliği kalmamıştır. zaten ben de şaşırıyordum "vallaha da millet uyuyo be, vapurlarda filan kimse martılara karşı bir tane yakıp telendirmiyor" diyordum, ki neyse yüzüm kara çıkmadı. dün binmiş olduğum bir arabalı vapurda iki vakkaaa ile karşılaştım ki bir tanesi "işte biz, işte sigara yasağı" dedirten türdendi. birincisi, gayet aleni bir şekilde bir amca vapurun dışında yaktı sigarayı, içti içti içti sonra da yanık hali ile direkmen çöpe attı. kimse bi şi demedi.biz de salak salak ona bakıp, kurala uyduğumuz ile kaldık. ikincisi ise tam internette şeref turu atacak bir video teması idi:arabalı vapurun ön kısmına doğru duran küçük bir araba, vapur seyir halinde,arabanın içinde 5 adet genç insan, pencereler kapalı, 3 tanesi sigara yakmış ve çekip çekip arabanın içine üflüyor. e bakıldığında vapurda içiyorlar mı? yooooo, onlar vapurun içindeki arabanın içinde içiyorlar. bu yasağa girer mi? bence bu kadar parlak zekalı insanların olduğu bir ülkede girmez!! dışarıdan nasıl gözüküyorlardı derseniz, ona da cevap "REZİLLL!!" olurdu. fecilerdi gerçekten, hem el kadar arabanın içinde birbirlerine sigara üflediklerinden, hem de yasağa karşı küçük akıllarının onlara oynadığı oyun yüzünden! biz, yani araçlarının yanında dikilen diğer araç sakinleri, onlara bakıp bakıp güldük. onlarda içeriden kendilerine güldüler.