evet bu hafta sonu ülkemizin kapitale vurgu yapan en büyük müzik festivali cereyan edecek. kimse kusura bakmasın ama güzel müzik yapılacağı için kapitalmiş, coca cola ymış, bilmem neymiş ben gidiyorum. gerçi hafif misafir durumunda olacağım ama olsundu. cmts juliette lewis, jane s addiction, duman pazar razorlight ve kaiser chiefs. bu kadar. dolayısıyla akşam bir saatte girip kısa bir süre sonra da çıkacağım. bir keresinde 2 sene önce mi ne, yine rock'n coke da duman ı seyretmiştim ve acayip beğenmiştim, süper bir ortam vardı, bu yüzden bu sene de böyle olmasını temenni ediyorum. bu sene daha da daha da steril bir ortam olacakmış hadi hayırlısı. bizler festivale gidiyoruz ama yok oram toz olmasın, burama su gelmesin, aman çişimi tutayım orada wc lerin yakınına dahi gitmeyeyim, konserde sıkışmayayım, kimse de bana değmesin şeklinde prensiplerimizi de belirliyoruz. kokoş toplumuz vesselam. bu arada diyette olan ben ve benim sosyal sorumluluk sahibi arkadaşım orada az kalorili bir şey bulamayacağımız için en düşük kalorisi olan biraya vereceğiz kendimizi. gıdamız da müzik olacak.
bu arada bu hafta obey yani namı değer shepard fairey nin jane's addiction posterini konuk ettim zira yarın da canlı dinlemesini yapacağız. durumlar budur. haydi çocuklar festivale!!!
parasol'e özel arama kutusu
17.7.09
16.7.09
bunu hak edecek ne yapmalı?
Ill do anything you ask me to
And if you want another kind of love
Ill wear a mask for you
If you want a partner
Take my hand
Or if you want to strike me down in anger
Here I stand
Im your man
If you want a boxer
I will step into the ring for you
And if you want a doctor
Ill examine every inch of you
If you want a driver
Climb inside
Or if you want to take me for a ride
You know you can
Im your man
işte bu sözler biz kadınları hayal alemine götürüyor..
sonra gerçek hayatı görünce daaaaaaaaaaaaaannnn yere çalıyor.
biliyorsunuz sevgili dünyalılar gezegenimizde nesli tükenen bazı canlılar var, siz siz olun bu sözlere az biraz benzeyen şeyler söyliyecek erkeklere iyi bakın, siz de onların istediklerini yapın, ellerini sıcak sudan soğuk suya sokmayın, gerekiyorsa yemek yapın, masaj yapın, ne bileyim yapın!
ne dediniz? vardı da biz mi yapmadık mı???
cık cık cık.... duymasınlar!!
not: sözler leonard cohen, şarkı im your man. devamı da burada
And if you want another kind of love
Ill wear a mask for you
If you want a partner
Take my hand
Or if you want to strike me down in anger
Here I stand
Im your man
If you want a boxer
I will step into the ring for you
And if you want a doctor
Ill examine every inch of you
If you want a driver
Climb inside
Or if you want to take me for a ride
You know you can
Im your man
işte bu sözler biz kadınları hayal alemine götürüyor..
sonra gerçek hayatı görünce daaaaaaaaaaaaaannnn yere çalıyor.
biliyorsunuz sevgili dünyalılar gezegenimizde nesli tükenen bazı canlılar var, siz siz olun bu sözlere az biraz benzeyen şeyler söyliyecek erkeklere iyi bakın, siz de onların istediklerini yapın, ellerini sıcak sudan soğuk suya sokmayın, gerekiyorsa yemek yapın, masaj yapın, ne bileyim yapın!
ne dediniz? vardı da biz mi yapmadık mı???
cık cık cık.... duymasınlar!!
not: sözler leonard cohen, şarkı im your man. devamı da burada
BİR HABER BEKLİYORUM- çakralar çakralar
birisinden bir haber bekliyorum ama kimden ne haberi beklediğimi bilmiyorum. tabii ki güzel bir haber olucak. ve sanki bu gerçekleşmiş gibi içimde bir heyecan oluyor. bunun hafif hafif üşütme belirtileri olduğunu düşünüyorsanız, yanılmıyorsunuz. bugünlerde beni çakkkra lar galiba çok açık. ne düşünsem oluyor. ona göre haberiniz olsun. bir bakasınız sizi düşünürüm !! inanmıyor musunuz? bakın bir örnek. en nadide metworking kanalı feysbuk ta en son 8 sene önce gördüğüm ve çok sevdiğim bir arkadaşıı gördüm. meğer ortak arkadaşlarımızda varmış. sonra ona bir mesaj yazdım. dün. bana cevap vermesini beklerken yine aynı günün akşamı. dün. def ile asmalımescitte otururken birden kendisi karşıma çıktı. bakın gördünüz mü? sonra başka bir sürü şey daha... ona göre korkun benden. işte bu çakkra meselesi sebebi ile bana iyi bir haberin geleceğini seziyorum. eğer gelirse burada yazıcam, hadi bakalım, olaylar nasıl gelişecek sevgili gezegen!!
14.7.09
19 TEMMUZ DUMANSIZ HAVA SAHASI GÜNÜ
19 temmuz da ülke karışacak. bakalım nerelerde ne kavgalar çıkacak ve kaç garson ya da işletme sahibi katledilecek. öyle bu ülkedeki yiğitlere sigara içmeyi yasaklayamazsınız. çeker vururlar vallahi. hakikaten ne olacak merak ediyorum. ben bir sigara içicisi olarak çok iyi olacağını düşünüyorum, duman altı olmak feci bir şey, içsem de rahatsız oluyorum. hadi restoranlarda idare edilirde, meyhane ve barlarda biraz zorlanabilinir. ama sevgili dünyalılar insan her şeye alışmıyor mu? buna da alışırız bee. bir zamanlar otobüslerdehatta belediye otobüslerinde, uçaklarda, vapurlarda içiliyordu sigara, şimdi o günleri düşününce inanasım gelmiyor. işte bar ve restoranlarda da böyle olacak. muhtemelen işletmeler bir çok teknik geliştirecek mekanlarda sigara içtirebilmek için, ve kışın bar ve restoranların önünde, dışarıda, yeni bri sosyalleşme durumu ortaya çıkacak, kadın erkek sigarasını alıp mekanın önünde buluşacak. (trip te neler olacak acaba?) uzun lafın kısası ben olsam barların yerinde 19 temmuz da "dumansız hava sahası" gecesi yapar en eğlenceli müzikleri çalar ve bu güne olumlu bakmaya çalışırdım. haha pozitif evren güveyiyim ben. duyurulur.
bu sabah uzayın derinliklerine david bowie den bir şarkı gönderiyorum.
in the heat of the morning, in the shadow I'll clip your wings.
bu sabah budur.
şarkının ta kendisi burada
in the heat of the morning, in the shadow I'll clip your wings.
bu sabah budur.
şarkının ta kendisi burada
13.7.09
AYSE KIZIMIZ ve SOSYAL SORUMLULUK PEŞİNDEKİ DİNİ BÜTÜN VATANDAŞLAR
ayyyy!! duydunuz mu ayşe arman ın yaptıklarını... bu sabah ofise geldim, herkes bunu konuşuyor ben görmemiştim ama hemen ofisteki hürriyete baktım görmüş oldum. bilmiyorsanız söyliyeyim ayşe arman adlı çizgi film karakteri "ayşe türban tak" serisi çerçevesinde giymiş türbanını, atmış kendini sokaklara, yemiş içmiş, yürümüş, oturmuş kalkmış, inmiş binmiş. e iyi de, yani ne oldu şimdi? bu eylemin sonucu ne? sıkıyosa boşa kocanı, türbanlı kadınlardan başkasını almayan bir kocaya var, o zaman bak bakalım gerçekten türbanlı kadın olmak neymiş.. hem bi kere, türbanlı kadınlar türbanları çıkarıp minileri giyip kendilerini senin yerine koyuyor mu? sen neden bunu yaptın? ben anlamadım ama süper manaaasız geldi... bir de bu, gerçek türbanl eşlere sahip, bazı sosyal sorumluluk grupları topkapı sarayında yapılan idil biret konserinde şarap satıldığı gerekçesi ile konseri basmış. ne kadar da bizlerin sağlığını, imanını, günahlarını düşünüyorlar, tebrikler. buna sosyal sorumluluk denmezse ne denir? bu sosyal sorumluluk projesi çerçevesinde CRR de gerçekleşen konserlerde makina kahvesi dışında bir şey içilmiyor. işte böyle. kıssadan hisse; kendin gibi ol, başkalarını kendin gibi yapmaya da çalışma!!
ÖSS NİN ŞEREFİNE
bugün öss sınav sonuçları açıklandı. her sene etrafta bir kaç kişinin kardeşi, çocuğu filan falan sınava girdiğinden ve benim nedense ayrıca saçma bir ilgim olduğundan, puanları, sıralamaya girenleri takip ediyorum ve her sene bu zamanda da- muhtemelen sizin de olduğu gibi- kendi zamanlarım aklıma geliyor. milattan önce bir yılda girdiğim öys sınavında- o zaman öss+öys vardı- %1 e girmenin önemli olduğu bir yılda, ben de katıldım bu geleneğe. lise son da acayip bir hırs basmıştı beni, sabahları erken kalkıp çalışıyordum. ne için? o zamanların en moda bölümleri işletme/iktisat kazanmak için.. haha şu an tabii çok komik geliyor. sınav sonuçlar açılandığında kazandığım üniveristeyi duyunca ağlamaktan helak olmuştum, kazandığım yer i.ü. ing.iktisat idi. peh. ben tatilde olup da annemlerden uzakta olduğu için, babam ile telefonda konuşurken ağlamaya başlayınca babam fırçayı basmıştı, zira o sırada yanımda sınavı kazanamamış bir kaç arkadaşım vardı. bende ki de ne küstahlıkmış! zaten nerde nasıl davranacağımı hala kestirebilmiş değilim... galiba o gün de kesitirememişim. şimdi ne oluyor diye sorarsak, mezun olduktan 12 sene sonra başlamış olduğum sanat yönetimi yüksek lisans programını atılmadan bitirmeye çalışıyorum. tez yazamayıp yaz okuluna gidiyorum.
onun dışında hayat zor ve dünya küçük.
onun dışında hayat zor ve dünya küçük.
12.7.09
KİTAP ALMA TÖRENİ
ara ara bana kitap alma krizi geliyor. duruyorum duruyorum sonra birden bire 6 kitap kolumun altında eve geliyorum. bir ara internetten- pandora dan- alıyordum kitapları ama o zevk vermedi. şimdi suadiye deki remzi yi seviyorum ama sonra kimi severim bilinmez. nick hornby var ya. ingiliz yazar. ben onu çok seviyorum. öyle ağdalı karmaşık metinler yazmıyor, düz- basit ve eğlenceli. günlük hayat. hani biliyorsunuz high fidelity. müthiş film, sıkıldıkça izlediğim film. işte onun yazarı. velhasıl geçen gün onun hece cümbüşü adlı kitabını okudum biraz. kitapta hornby nin aylık olarak aldığı ve okuduğu kitaplar var. ben de dün remzi ciğime gittim. önce hece cümbüşünü buldum oradan gözüme kestirmiş olduğum kitaplardan birini buldum ve dahası da işte şunları aldım;
* franny and zooey- j.d. salinger (hornby tavsiyesi üzerine)
* villa meçhul- tom robbins (kensidini sevdiğim için)
* yaban koyununun izinde- haruki murakami (kendisine bayıldığım için)
* istridye çocuğun hüzünlü ölümü- tim burton (hem kendisine hayranım hem de altıkırkbeş kitabı)
* büyük sanatçıların gizli hayatları- elizabeth lunday (magazin olsun eğleneyim diye)
son yazdığım kitabı sevin okyay çevirmiş. ben de kitapları aldıktan sonra remzinin kafesinde oturdum aldıklarımı okuyup kek yemek için. aaa bir baktım sevin okyay geldi, bir börek bir kek yedi. şimdi bunları neden yazdım, ben de nick hornby olmak istiyorum.
hava kapadı, ben de şimdiden sonbaharı özlediğimi düşündüm. tam sinema havası değil mi? sinema zevkimizde hiç oldu. eskiden kadıköy de sinemaya giderdik şimdi rezil avm sinemaları bizi kolumuzdan tutup içine çekiyor. hüüüüüüüüüp..
* franny and zooey- j.d. salinger (hornby tavsiyesi üzerine)
* villa meçhul- tom robbins (kensidini sevdiğim için)
* yaban koyununun izinde- haruki murakami (kendisine bayıldığım için)
* istridye çocuğun hüzünlü ölümü- tim burton (hem kendisine hayranım hem de altıkırkbeş kitabı)
* büyük sanatçıların gizli hayatları- elizabeth lunday (magazin olsun eğleneyim diye)
son yazdığım kitabı sevin okyay çevirmiş. ben de kitapları aldıktan sonra remzinin kafesinde oturdum aldıklarımı okuyup kek yemek için. aaa bir baktım sevin okyay geldi, bir börek bir kek yedi. şimdi bunları neden yazdım, ben de nick hornby olmak istiyorum.
hava kapadı, ben de şimdiden sonbaharı özlediğimi düşündüm. tam sinema havası değil mi? sinema zevkimizde hiç oldu. eskiden kadıköy de sinemaya giderdik şimdi rezil avm sinemaları bizi kolumuzdan tutup içine çekiyor. hüüüüüüüüüp..
Subscribe to:
Posts (Atom)