günlerdir seyredilmeyi beklenen film seyredildi.. müthiş.. çok dokunaklı.. dokunaklı olup da gülmekten kendinizi alamamak.. bi kez daha seyredicem. o kadar çok detay var ki.. kabusundan çıkamadığı karton araba, sudan daha parlak selefon, bi türlü cesaret edipte sevdiği kızı götüremediği kayak merkezi, havada uçuşan bulutlar, beyaz gemi ve zaman makinası, ama ama en guzeli golden the pony boy.. ne güzel bi attır o; gri ve altın sarısı spagetti yelesi. ben de binip gitmek istiyorum mümkünse.. satılıyo mudur acaba oyuncakçılarda. sonra nasıl bir hayal gücüdür. çok estetik aynı zamanda. çok beğendim işte budur. ruyalar gerekli bi de.. görmüyosanız bi gariplik vardır. ruya çağırmak die de bi şi var ayrıca. filmin görsel yanı bir yana anlattıkları daha da anlamlı ama bu da bana kalsın.
not: bu filmin michel gondry nin en iyi filmi olduğu yazıp çiziliyo, açıkçası ben eternal sunshine of the spotless mind ı daha başarılı buldum. daha içiçe geçmiş ve derinliği olan bir hikaye. bi de ağlatır fena halde.