ülkemizin nadide havayolu şirketi thy kasım dan itibaren sabiha gökçen den de uzak diyarlara uçuyormuş. tabii hemen kurban bayramında yapılması planlanan londra seyahati için bilet araştırmasına girildi. bu sayede de öğrenildi ki stansted den 22.45 de dönüş vaaaaaaaar. yehuuuuuuuuuuu. bunun nesi süper haber derseniz, cevap da şudur; atatürk havalimanına dönen londra uçakları en geç 16 10'du ki bu bütün günün ölmesi demek idi. şimdi ise akşama kadar sokaklarda finklemek için zamanımız var. keşke ekim de de bu tarife olsaydı be yaaa!! malum 29 ekim tatili neyin de var. sizin ilgilendiğiniz başka diyarlar varsa onlar için sabiha gökçen tarifelerine bakınız, belki size de çıkar, kim bilebilir?
not: benden önce bu haberi duyan tezcanlı kişiler sayesinde sabiha gökçen biletleri almış başını gitmiş!! peh
parasol'e özel arama kutusu
3.10.09
1.10.09
3 Ekim Cumartesi 28 (açık güneşli) - 4 Ekim Pazar 22 (sağnak yağışlı)
devletimizin meteoroloji işleri müdürlüğüne inanıyor musunuz? o zaman bu hafta sonu;
cumartesi:
kızlar: sandalet, şort ya da çorapsız mini etek, bir t shirt, fön çektirilebilir
erkekler: şort, lastik pabuç, t shirt
mekanlar: avrupa yakasındakiler kendi yakalarında, anadolu yakasındakiler kendi yakalarında deniz kıyısı-boğaz kıyısı gezinme, denizdeki balonlara ateş etme, çay yudumlama, öpüşme, tekne gezisi, vapur yolculuğu, park bahçeler müdürlüğüne bağlı parklarda ve beltaşa(neydi bu nadide kurumun adı) bağlı alkolsüz mesire yerlerinde aylak aylak ayak sürtme (aman görevlilere dikkat, samimi pozlarda yakalanırsanız uyarıyı yersiniz!)
pazar:
kızlar: kapalı ayakkabı (çoraba gerek yok), pantolon, t-shirt/ sweat shirt, yağmurluk, şemsiye (fön çektirmeyin bozulur!)
erkekler: pantolon, lastik pabuç (deri olmasına dikkat edin çin kesi giymeyin), t shirt, yağmurluk (şemsiye almayın erkeklere yakışmıyor)
mekanlar: ev, arkadaş ziyareti, sinema, pub (keşke olsaydı), arabanızın içinde yolculuk, anadolu-avrupa yakası değişimi yapılabilir, sergi- bienal ve türevleri, varsa spor musabakaları, yoksa kendi aranızda spor.
oki mi? bakın ne güzel bir şehirde yaşıyoruz, bırakın 4 mevsimi görmeyi hafta sonunda dahi 1 gün yaz bir gün sonbahar. sen bizi seviyosun belli ki, valla da seviyosun billa da seviyosun !!!
cumartesi:
kızlar: sandalet, şort ya da çorapsız mini etek, bir t shirt, fön çektirilebilir
erkekler: şort, lastik pabuç, t shirt
mekanlar: avrupa yakasındakiler kendi yakalarında, anadolu yakasındakiler kendi yakalarında deniz kıyısı-boğaz kıyısı gezinme, denizdeki balonlara ateş etme, çay yudumlama, öpüşme, tekne gezisi, vapur yolculuğu, park bahçeler müdürlüğüne bağlı parklarda ve beltaşa(neydi bu nadide kurumun adı) bağlı alkolsüz mesire yerlerinde aylak aylak ayak sürtme (aman görevlilere dikkat, samimi pozlarda yakalanırsanız uyarıyı yersiniz!)
pazar:
kızlar: kapalı ayakkabı (çoraba gerek yok), pantolon, t-shirt/ sweat shirt, yağmurluk, şemsiye (fön çektirmeyin bozulur!)
erkekler: pantolon, lastik pabuç (deri olmasına dikkat edin çin kesi giymeyin), t shirt, yağmurluk (şemsiye almayın erkeklere yakışmıyor)
mekanlar: ev, arkadaş ziyareti, sinema, pub (keşke olsaydı), arabanızın içinde yolculuk, anadolu-avrupa yakası değişimi yapılabilir, sergi- bienal ve türevleri, varsa spor musabakaları, yoksa kendi aranızda spor.
oki mi? bakın ne güzel bir şehirde yaşıyoruz, bırakın 4 mevsimi görmeyi hafta sonunda dahi 1 gün yaz bir gün sonbahar. sen bizi seviyosun belli ki, valla da seviyosun billa da seviyosun !!!
30.9.09
EKİM AYINDA AKSİYON ÜSTÜNE AKSİYON!!
evet istanbul da yaşayan sevgili gezegen sakinleri, sonbahar ın şehrimize teşrifi ile birlikte, okullar açıldı, trafik canavarları çoğaldı, toplumda ne giyeceğini bilemeyen, bu sebeple hem bu havada ugggg botlara başvuran, çizmelerini ayağına çeken, hem de halen çorapsız etek giyen ya da yazlık elbiseleri ile dolaşan gezegenli karışıklığı baş gösterdi. bunların yanı sıra aksiyon üzerine aksiyon, etkinlik üzerine etkinlik bastı üzerimize ve ben de işte şuracığa ekim ayında neler yapılabilir, maratonla başlayıp, yavaş yürüyüşe nasıl geçilir sizlere bunlardan bahsetmek istiyorum. tam da isabet oldu ki bugün eylül ün son günü yani yarın ekim'e yeni bir başlangıç yapabilirsiniz.
1- bach istanbul: klasik müzik sever misiniz? ben pek de yakın değilim ama bach istanbul etkinliğinde beni çeken 2 şey var; biri mekanlar yani saint antuan klisesi ve sirkeci garı! sirkeci garında bach'ın jazz ile yorumlanmasını seyredebilir, st antuan da ise damardan klasik müzik alabiliriz. detaylı info isterseniz şuraya basın. ikincisi ise poster tasarımı... son günlerde gördüğüm en güzel görsel bu diye düşünüyorum. her harfte mekanlara ilişkin bir özellik var. bunun dışında renkler çok guzel. yani hiç gideceğim yoksa bile poster tasarımı sebebi ile bile gidebilirim!!
2- old seed& plak partisi&başka güzel şeyler: her ay arkaoda ve bant işbirliği ile düzenlenen bu etkinlik kadıköy camiasının entellektüel kişilikleri ve plak piyasası ve ilüstratörler ve kızlar ve erkeklerin katılımı ile gerçekleşiyor, günün sonunda da nadide ve de mütevaziiii müzisyenler müzik neyin yapıyor. bu sefer oldseed. ben hiç gittim mi? yok gitmedim, ama niyetim var. iyi niyetim var. 4 ekim pazar için çok iyi niyetliyim
3-11.istanbul bienali: "insan neyle yaşar?" sorusu çerçevesinde sanat yaşamımıza katkıda bulunan bienalimiz son sürat devam ediyor. eğer siyasi içeriklere ilginiz var ise mutlaka gidiniz. otoriteler tarafından başarılı bir bienal olduğu söyleniyor. işte daha fazla yüklenmek için şuraya çıt çıt yapın.
4- andy votel dj set: işte bir diğer güzide etkinlik de akbank jazzzzz festivali. ben jazzzz dinler miyim? yok onu da pek dinlemem, bu sebeple bu etkinlik çerçevesinde katılmayı düşündüğüm az sayıda konser içerisinde işte andy votel var. kendisi 17 ekim de babylon da. dediklerine göre zıp zıp zıplayıp, eğlenmekten yerlere yatıp, zevkten kendimizi duvarlara çarpıcakmışız. hayırlısı olsun. akbank jazz fest için de en iyisi buraya yumuşakça dokunun. jazzzzzz hoyratlığa gelmez.. yani herhalde.. valla ben de bilemiyorum.. ööle olsa gerek!
5- filmekimi: illaaaa da "ben filmi festivalde seyrederim kardeşim" diyorsanız işte bulunmaz bir film festivali!!! ben senelerdir ucundan kıyısından bulaşıyorum. filmekiminin de şöyle bir güzelliği var ki, sonbahar da beyoğlunda dolaşma fırsatı ve yeme de yanında yat cinsinden güzel filmler seyretme fırsatı veriyor. bu festivale gidenler bazıları tarafından feciii şekilde eleştirilip hırpalanıyor. amaaaaaaaaaan şu kısa ömrümüzde bir de bu eleştirilere mi kulak asacağız. gideriz filmekimimize kime ne?? fimekiminde dikiş dikmek için de şu pedala basın.
6- yüksel arslan retrospektifi: bienale eş etkinikler çerçevesinde en başarılı bulunan ve en çok ses getiren sergi işte yüksel arslan sergisi. muhakkak gidiniz. bohem bir türk sanatçısının iç dünyasını keşfediniz. penisler, vajinalar, fallik objeler, masturbasyon çılgınlığı, çiş-kan-yumurta akı- vb malzemelerden yapılmış boyalar, siyaset, politika, ortaçağ, mağara resimleri.... bakın gidin diye nasıl da ilginç konulara parmak bastım :) hihihi... gidin gidin gerçekten, hem santral istanbul harika bir mekan, hem de sergi çok başarılı bri sergi :) bu sergi için ise şu adreste dolaşıverin.
işte durum budur. bu arda bir de trip yaptık mıydı keyfimiz keka!! (keka da ne demekse). "kuzum, bu ne küçük entellektüel burjuva tribi böyle" derseniz, valla işte böyle, napıcaksınız küçük dünyamızda kendimizi eğliyoruz. bu vesile ile filmekiminde michael moore'nin kapitalizm:bir aşk hikayesi filmine gidip bir bakayım ne durumdayım:) herkese mutlu, umutlu, bol müzikli, ateşli, çılgın bir ekim olsun. aa bitmek bilmedim. çenem. düştü.
1- bach istanbul: klasik müzik sever misiniz? ben pek de yakın değilim ama bach istanbul etkinliğinde beni çeken 2 şey var; biri mekanlar yani saint antuan klisesi ve sirkeci garı! sirkeci garında bach'ın jazz ile yorumlanmasını seyredebilir, st antuan da ise damardan klasik müzik alabiliriz. detaylı info isterseniz şuraya basın. ikincisi ise poster tasarımı... son günlerde gördüğüm en güzel görsel bu diye düşünüyorum. her harfte mekanlara ilişkin bir özellik var. bunun dışında renkler çok guzel. yani hiç gideceğim yoksa bile poster tasarımı sebebi ile bile gidebilirim!!
2- old seed& plak partisi&başka güzel şeyler: her ay arkaoda ve bant işbirliği ile düzenlenen bu etkinlik kadıköy camiasının entellektüel kişilikleri ve plak piyasası ve ilüstratörler ve kızlar ve erkeklerin katılımı ile gerçekleşiyor, günün sonunda da nadide ve de mütevaziiii müzisyenler müzik neyin yapıyor. bu sefer oldseed. ben hiç gittim mi? yok gitmedim, ama niyetim var. iyi niyetim var. 4 ekim pazar için çok iyi niyetliyim
3-11.istanbul bienali: "insan neyle yaşar?" sorusu çerçevesinde sanat yaşamımıza katkıda bulunan bienalimiz son sürat devam ediyor. eğer siyasi içeriklere ilginiz var ise mutlaka gidiniz. otoriteler tarafından başarılı bir bienal olduğu söyleniyor. işte daha fazla yüklenmek için şuraya çıt çıt yapın.
4- andy votel dj set: işte bir diğer güzide etkinlik de akbank jazzzzz festivali. ben jazzzz dinler miyim? yok onu da pek dinlemem, bu sebeple bu etkinlik çerçevesinde katılmayı düşündüğüm az sayıda konser içerisinde işte andy votel var. kendisi 17 ekim de babylon da. dediklerine göre zıp zıp zıplayıp, eğlenmekten yerlere yatıp, zevkten kendimizi duvarlara çarpıcakmışız. hayırlısı olsun. akbank jazz fest için de en iyisi buraya yumuşakça dokunun. jazzzzzz hoyratlığa gelmez.. yani herhalde.. valla ben de bilemiyorum.. ööle olsa gerek!
5- filmekimi: illaaaa da "ben filmi festivalde seyrederim kardeşim" diyorsanız işte bulunmaz bir film festivali!!! ben senelerdir ucundan kıyısından bulaşıyorum. filmekiminin de şöyle bir güzelliği var ki, sonbahar da beyoğlunda dolaşma fırsatı ve yeme de yanında yat cinsinden güzel filmler seyretme fırsatı veriyor. bu festivale gidenler bazıları tarafından feciii şekilde eleştirilip hırpalanıyor. amaaaaaaaaaan şu kısa ömrümüzde bir de bu eleştirilere mi kulak asacağız. gideriz filmekimimize kime ne?? fimekiminde dikiş dikmek için de şu pedala basın.
6- yüksel arslan retrospektifi: bienale eş etkinikler çerçevesinde en başarılı bulunan ve en çok ses getiren sergi işte yüksel arslan sergisi. muhakkak gidiniz. bohem bir türk sanatçısının iç dünyasını keşfediniz. penisler, vajinalar, fallik objeler, masturbasyon çılgınlığı, çiş-kan-yumurta akı- vb malzemelerden yapılmış boyalar, siyaset, politika, ortaçağ, mağara resimleri.... bakın gidin diye nasıl da ilginç konulara parmak bastım :) hihihi... gidin gidin gerçekten, hem santral istanbul harika bir mekan, hem de sergi çok başarılı bri sergi :) bu sergi için ise şu adreste dolaşıverin.
işte durum budur. bu arda bir de trip yaptık mıydı keyfimiz keka!! (keka da ne demekse). "kuzum, bu ne küçük entellektüel burjuva tribi böyle" derseniz, valla işte böyle, napıcaksınız küçük dünyamızda kendimizi eğliyoruz. bu vesile ile filmekiminde michael moore'nin kapitalizm:bir aşk hikayesi filmine gidip bir bakayım ne durumdayım:) herkese mutlu, umutlu, bol müzikli, ateşli, çılgın bir ekim olsun. aa bitmek bilmedim. çenem. düştü.
29.9.09
NME'NİN BU HAFTA İÇİN SEÇTİĞİ İLK 10 ŞARKIDAN 2 Sİİ
YUMURTA DOĞURAN KADIN!! ilginç bir klip seyretmek isterseniz bunu seyredebilirsiniz!! yeni transferimiz kate le bon.
YAŞLANMAYAN TÜRK DOSTLARI!! bana her zamanki gibi geldi, namı değer eko ve de bannymen...
Echo and the Bunnymen - Think I Need It Too by nmemagazine
Cate Le Bon 'Hollow Trees House Hounds' from casey raymond on Vimeo.
YAŞLANMAYAN TÜRK DOSTLARI!! bana her zamanki gibi geldi, namı değer eko ve de bannymen...
Echo and the Bunnymen - Think I Need It Too by nmemagazine
vitrin mankenlerinin omuzlarındaki büyük yük ve sorumluluk!
şu manzaraya hiç rastladınız mı, hani bir takım eczane ya da ortopedik ürün satan dükkanların önünde, tekerlekli sandalyeye oturtulmuş bir vitrin mankeni, bu mankenin kolunda sargı, bacağında dizlik, belinde korse, boynunda boyunluk, başında başlık, dişinde protez, parmağında sargı, gözünde gözlük! yani ful sakat bir vitrin mankeni. bu mankenin üzerindeki yükü bir düşünün. tüm ürünleri aynı anda sergilemek ve göstermek durumunda. yahu yazık değil mi bu mankenciğe? ayrıca dükkanın önünde ya da vitrinde bu halde bir manken görmek ile korku filminde zombi görmek arasında ne fark var? buradan yetkililere sesleniyorum, lütfen vitrin mankenlerinin omuzlarındaki yükü hafifletin. ne bileyimi her gün en fazla 2 aparat takılacak diye bir kural koyun!
indis, the vitrin mankenlerini koruma kollama kolu başkanı!
not: caddebostan daki eczane, bak seni de uyarıyorum! yürüyüş yolumun üzerinden ful sakat mankenini kaldırıver ya da rüyalarımdan uzak tuuuuuuuuut!!
not1: allahım allahım burada saçmalamak bedava ya, bayılıyorum ayol..
indis, the vitrin mankenlerini koruma kollama kolu başkanı!
not: caddebostan daki eczane, bak seni de uyarıyorum! yürüyüş yolumun üzerinden ful sakat mankenini kaldırıver ya da rüyalarımdan uzak tuuuuuuuuut!!
not1: allahım allahım burada saçmalamak bedava ya, bayılıyorum ayol..
27.9.09
babylon dergi; müzik dergisi mi, mekanın dergisi mi?
bildiğiniz ya da bilmediğiniz gibi dergi dünyamız bu ay yeni bir dergi kazandı; babylon dergi no 1 sonbahar. dergi çıkmadan önce sesi geldiğinden ben de 1 adet kopya edinmek için sabırsızlanıyordum. sonra edindim ve bu yarı yağmurlu istanbul gününde de göz atma fırsatım oldu.
bir kere babylon ve pozitif ekibi bence müthişler. hem istanbul hem de türkiye için ufkumuzu açan, bir sürü müzisyeni canlı seyretmemizi sağlayan başarılı ve gerçekten müziğe gönül vermiş insanlar olduklarını düşünüyorum. hatta pozitif'de çalışmak da hep benim hayallerimden biri olmuştur- hiç bir atılım yaptın mı derseniz ben de hayır derim.
ancaaaaaaaaaaak.. şimdi ben bu derginin çıkacağını duyunca, hem de bant ekibinin bu işi üstlendiğini de duyunca pek bir hoşuma gitmişti. yeni bir müzik dergisi aman da aman demiştim. fakat görüyorum ki aslında bu dergi daha çok babylon'un etkinlikleri üzerine kurulu bir dergi. arasıra sanki mekanın bir reklamı, tanıtımı filan gibi düşüncelerim de ağır basmadı diil. e ama tabii ki de öyle olucak kızım, ne olacaktı adı üstünde babylon dergi diyebilirsiniz, ben de yaa evet aslında öyle gerçekten derim. böylece dergiyi olduğu şekilde kabulleniriz. bu arada derginin içinden 5 tl'lik kupon çıkıyor, bunu da babylondan yapacağınız herhangi bir alışverişten düşebiliyorsunuz. bir nevi dergi parasını çıkarma ihtimaliniz var, bu da iyi bi şi...
ve fakaaaaaaaaaat bir de ne var? derginin dağıtımı konusu. dergi sadece belli noktalardan satışa sunuldu. mesela remzi kitabevi, mesela robinson kitabevi, mesela istanbul modern. başka yerlerde var ama ben şimdi unuttum. epi topu 12 nokta galiba. bu noktalardan pek hoşlanmadım. bana çok elitist bir yaklaşımla belirlenmiş gibi geldi. hep o "beyaz türkler"in gittiği yerler. galiba babylon a gidenleri hedef kitle seçmişler, genel olarak babylona gitmeyen müzik severler ise derginin ayağına gitmek durumunda.
tabii ki bunların hepsi tercih meselesi isteyen istediği şeyi istediği yerde satar ama maalesef bence burada sorun şu. bizim ülkede o kadar az müzik dergisi çıkıyor ki çıkanlar da herkese mal olsun istiyoruz ve o kadar az bu tür organizasyon var ki yaptıkları şeyler fazlasıyla göz önünde oluyor ve o kadar az bu işlere gönül vermiş insan var ki ben de her şeye rağmen onları tebrik edip aman noolur pes etmeyin, devam edin diyerek tahtaya vuruyorum!
bir kere babylon ve pozitif ekibi bence müthişler. hem istanbul hem de türkiye için ufkumuzu açan, bir sürü müzisyeni canlı seyretmemizi sağlayan başarılı ve gerçekten müziğe gönül vermiş insanlar olduklarını düşünüyorum. hatta pozitif'de çalışmak da hep benim hayallerimden biri olmuştur- hiç bir atılım yaptın mı derseniz ben de hayır derim.
ancaaaaaaaaaaak.. şimdi ben bu derginin çıkacağını duyunca, hem de bant ekibinin bu işi üstlendiğini de duyunca pek bir hoşuma gitmişti. yeni bir müzik dergisi aman da aman demiştim. fakat görüyorum ki aslında bu dergi daha çok babylon'un etkinlikleri üzerine kurulu bir dergi. arasıra sanki mekanın bir reklamı, tanıtımı filan gibi düşüncelerim de ağır basmadı diil. e ama tabii ki de öyle olucak kızım, ne olacaktı adı üstünde babylon dergi diyebilirsiniz, ben de yaa evet aslında öyle gerçekten derim. böylece dergiyi olduğu şekilde kabulleniriz. bu arada derginin içinden 5 tl'lik kupon çıkıyor, bunu da babylondan yapacağınız herhangi bir alışverişten düşebiliyorsunuz. bir nevi dergi parasını çıkarma ihtimaliniz var, bu da iyi bi şi...
ve fakaaaaaaaaaat bir de ne var? derginin dağıtımı konusu. dergi sadece belli noktalardan satışa sunuldu. mesela remzi kitabevi, mesela robinson kitabevi, mesela istanbul modern. başka yerlerde var ama ben şimdi unuttum. epi topu 12 nokta galiba. bu noktalardan pek hoşlanmadım. bana çok elitist bir yaklaşımla belirlenmiş gibi geldi. hep o "beyaz türkler"in gittiği yerler. galiba babylon a gidenleri hedef kitle seçmişler, genel olarak babylona gitmeyen müzik severler ise derginin ayağına gitmek durumunda.
tabii ki bunların hepsi tercih meselesi isteyen istediği şeyi istediği yerde satar ama maalesef bence burada sorun şu. bizim ülkede o kadar az müzik dergisi çıkıyor ki çıkanlar da herkese mal olsun istiyoruz ve o kadar az bu tür organizasyon var ki yaptıkları şeyler fazlasıyla göz önünde oluyor ve o kadar az bu işlere gönül vermiş insan var ki ben de her şeye rağmen onları tebrik edip aman noolur pes etmeyin, devam edin diyerek tahtaya vuruyorum!
cumartesi notları ya da herhangi bir gün
* o kadar tezcanlıyım ki kırmızı ojelerin kurumasını bekleyecek kadar dahi sabrım yok.
* 5 yıldır görmediğiniz birisini aynı gün istanbul modern de ve akşamına bahariye de görme ihtimaliniz nedir?
* sarkis sergisini hiç anlamamış olan 6 kişinin müze retoranında parfeden bahsetmesi normal değil midir?
* pişkinlik, duyarsızlık, samimiyetsizlik eğer ruhunuza işlemiş ise- uyuşturucu misali - bundan kurtulmanız mümkün değildir. hatta bunlar sizi o kadar hapseder ki sonunda elinizdeki her şeyi kaybedersiniz. bu insanlar ümitsiz bir vakkaaalardır.
* eski dostlar ile karşılaşıp gece yarısına kadar sohbet etmek bana çok iyi geliyor. bir geçmişim olduğunu hatırlıyorum.
* her zaman beni gerçekten seven insanlarla birlikte olmalıyım, bu benim enerjimin de süper eğlenceli ve olumlu bir moda geçmesine sebep oluyor.
* moda çok güzel bir yer.
* 5 yıldır görmediğiniz birisini aynı gün istanbul modern de ve akşamına bahariye de görme ihtimaliniz nedir?
* sarkis sergisini hiç anlamamış olan 6 kişinin müze retoranında parfeden bahsetmesi normal değil midir?
* pişkinlik, duyarsızlık, samimiyetsizlik eğer ruhunuza işlemiş ise- uyuşturucu misali - bundan kurtulmanız mümkün değildir. hatta bunlar sizi o kadar hapseder ki sonunda elinizdeki her şeyi kaybedersiniz. bu insanlar ümitsiz bir vakkaaalardır.
* eski dostlar ile karşılaşıp gece yarısına kadar sohbet etmek bana çok iyi geliyor. bir geçmişim olduğunu hatırlıyorum.
* her zaman beni gerçekten seven insanlarla birlikte olmalıyım, bu benim enerjimin de süper eğlenceli ve olumlu bir moda geçmesine sebep oluyor.
* moda çok güzel bir yer.
Subscribe to:
Posts (Atom)