ileri teknolojik dünyamızda artık iletişmenin de tadı kaçtı. herkes twitter'dan birbirine küfür ediyor, ya da görmese dahi ilân-ı aşk ediyor, kızıyor, bağırıyor, ban ediyor, follow ediyor, unfollow ediyor. artık herkes kabalaştı da, bir şey için teşekkür ediyorsunuz cevap dahi vermiyor, bir şeyi eleştiriyorsunuz doğrudan unfollow ediyor. herkes sanki parmaklarında sihir var gibi oynuyor, oynatıyor. insanların değil suretlerin savaşı sürüp gidiyor. bir de e-posta olayı var. yazıyorsunuz cevap gelmiyor, cevap veriyorsunuz bir şey demiyor. kısacası sevgili dünyalılar bu sosyal medya olayı hepimizi saygıdan, sevgiden, hoşgörüden, görgüden, erdemden yani insanlıktan hafiften uzaklaştırdı gibi, siz ne dersiniz?
parasol'e özel arama kutusu
13.9.12
11.9.12
limonnnnnn
gittiğim güzellik salonunda (yani manikür- pedikür) yasemin hn limon sözcüğünü
duysa dahi fenalaşıyor ve ortamı hemen terkediyor. düşünün ki bu küpeler ile manikür
yaptırmak istediğimi. bence naaa mümkün, asla yapmaz, beni kaybetme uğruna dahi
yapmaz.
ama ben bu küpeleri çok sevdim. bulduğum yerde alasım geldi.
bunlarla ne iyi gider dersek bir beyaz salaş t-shirt ve eskitilmiş kot, altına da doğal deriden sandalet. harika oldu!
9.9.12
RHCP: Bu Ne Güzellik Böyle!- 2
"under the bridge" benim için çok önemlidir. çok özel bir kişinin hatırasıdır. o zamanlar 90'lı yıllardır. bu çok özel geçmişte kalmış olması açısından burada anlatılmayacaktır.
"gelsinler", "nooolur gelsinler", "yaa lütfen bir kere gelsinler", "hiç gelirler mi ki?" diye diye sonunda Red Hot Chili Peppers, gelmek ne kelime, şehrimize bomba gibi düştü!! (aslında ben RHCP kısaltmasını sevmiyorum ama gerçekten pratik, bu sebeple öyle devam edeceğim)
konser haberi ilk yayılmaya başladığında tabii ki bilet satış gününü bekledim, tabii ki biletler çıkınca ortalama bir fiyattan biletimi aldım ama aslına bakarsanız güncel olarak takip etsem de RHCP benim için 90'larda kalmıştı ve günümüzde bir fanatizm hissetmiyordum. konsere de 90'lara "tribute" olsun diye gidecektim. ama ama sevgili gezegen sakinleri, ben ne kendini bilmezmişim, ben ne şaşkınmışım, ben ne hatalıymışım. dün gece RHCP sahneye çıktığı andan itibaren yüzümdeki hayranlık ve gülümseme ile, tüylerimin her şarkıda diken diken olması ile, tüm grup elemanlarının kendi başına bir ilah oluşu ile gerçekten büyülendim. karşımda dev gibi bir grup, bangır bangır, gümbür gümbür hem müzik yapıyor hem performans sergiliyor. önce koca chad geliyor, enstürmanlarının başında oturuyor ama içten içe hepimizi zıplatıyor, josh deseniz ayağını kırmış ama kırmasaymış daha mı iyi olurmuş bilinmez. bir insan oturduğu yerden bu kadar mı hakim olur her şeye, bu kadar mı içinde olur, ya bir de çok kızsal ama bu kadar mı yakışıklı olur! ya flea? çılgın, deli, zıpır flea. grubun sözcüsü flea. tüm zamanların müthiş basçısı flea. ve pek tabii anthony. az ve öz konuşup şarkılarını söyleyen, karizmanın son noktası, sanki yerçekimi ona işlemiyormuşçasına dans eden, zıplayan anthony. anlayacağınız bunların hepsi deli, karizmatik, müthiş, dopdolu, capcanlı. yani daha ne diyeyim bilmiyorum. bayıldım bayıldım. böyle müzik ziyafetine az tanık olunur. iyi ki gitmişim, iyi ki varlarmış, iyi ki de onları buraya getirmişsiniz!
bunun dışında acısı ve tatlısı ile ben bir kaç konser notu düşmek isterim. kayıtlara alına!
- konsere taksi ile gidiş ve giriş nispeten problemsiz oldu
- konser alanında binlerce kişiye yetecek kadar imkan yoktu örneğin aç kaldık, çünkü kuyruğa girsek konser kaçacaktı. haaa yemek yemek şart mıdır? hiç değildir.
- alkol içmek de şart değil ama alkolsüz konserler lise müsamerelerini anımsatıyor bana
- çıkış bir rezaletti, bunu bir önceki post'umda yazdım
- çıkış sonrası harikaydı, sütlüce de bir kahvede oturup çaya pisküvet batırdık, bir taksici prensin bizi kurtarmasını bekledik
- josh türk bayrağından bir t-shirt giymişti, sorarım size bizim turk gruplar amerika'ya gitse de amerikan bayrağından bir t-shirt giyse bir daha geri dönebilir mi?
- flea ve chad'in tulumlarına bayıldım. kim tasarlıyor acaba?
- amerikan grupları ile ingiliz grupları arasında belirgin bir doku farkı var. bu ne dokusu demeyin ben de açıklayamıyorum.
- athena'yı oldum olası antipatik bulurum, bu fikrim dün akşam da değişmedi
- biz turkler her şey kolay olsun, hiç beklemeyelim, hiç yürümeyelim, hiç zorluk çekmeyelim istiyoruz ama bir konserin tadına da biraz onun için emek sarfetmekle alınıyor. (hatırlayın H2000 zamanlarında kilyos'da yaşam mücadelesi veriyorduk!) ayrıca hadi bis bitmeden biz fıyalım mantığı bir müzik sever için asla caiz değildir!
- çok konserde içimden geçirirdim ama buradan size RHCP için itiraf ediyorum; aptal kafam neden en pahalı biletten almadın? neden en önde seyretmedin, her şeye para harcıyorsun da bunu mı harcıyamadın?
- hani give it away de bitti veda vakti geldiğinde, anthony sahneyi terk ettiğinde, josh seke seke flea'nin yanına çöktü ve chad'in önünde çala çala bize hoşçakalın dediler ya, işte o zaman gözlerim doldu, bu kadar kabiliyetli insanların en azından dünyadaki varlığına ve bizim de onları seyretme imkanımız olduğuna şükrettim. sonrası vız gelir tırıs gider sevgili dünyalılar!
teşekkür: RHCP ve diğerlerini dinlemek her şeye değiyor. ben pozitife kendi adıma teşekkür ediyorum. onlar olmasa biz burda mal mal oturup 3-5-8 oynuyor olacaktık.
RHCP: Dün Akşam Başımıza Gelenler- 1
Dün akşam takiplerini gayet iyi yapan bir müziksever gibi RHCP konserindeydim. konserle ilgili 2 post yazmayı düşündüm çünkü bir tanesi aslında müzik ile ilgili değil ama çok önemli ki o bu post, diğeri ise benim konser ile ilgili düşüncelerim.
şimdi burada söyleyeceğim şeyler çok önemli, çünkü bu ülkede en iyi organizasyon şirketinin düzenlediği bir konserde bile ne ile karşı karşıya kalabileceğiniz ile ilgili.
dün gece twitter'dan takip edenler ya da bizzat orada olanlar bilir, konser çıkışında çıkamadık! konser bitti, insalar ki herhalde onbinlercesi, "çıkış" olarak tabelalar ile yönlendirilen kapılara doğru gitmeye başladı, etrafta hiç bir aydınlatma ya da yönlendirme yapan görevlilier yoktu. üstüne üstlük gidilen kapılar da kapalı olunca hepimiz kalakaldık. yuhlamalar, alkışlamalar fayda etmedi. düşünün ki binlerce kişi bir noktada sıkışıyor. düşünün ki bir panik oldu ve arbede yaşandı. olacakları hesap edebiliyor musunuz? allahtan böyle bir şey olmadı, bizi kampüsün araç girişinin olduğu kapıya yönlendirdiler ve biz de oraya gittik....
işte burada bizim olayımız başlıyor... ayakta saatlerce dikilip ayrıca kapılarda sıkışıp kalınca ana kapının oradaki çimlerde biraz oturup dinlenmek istedik. biz oturur oturmaz izbandut bir güvenlik görevlisi yanımıza geldi ve bize "arkadaşlar burayı boşaltıyoruz" dedi. biz de 5 dakika dinlenip kalkacağız dedik. adı Tuğcan olan bu şahıs bize kabaca çıkışmaya başladı, biz de çıkmayacağımızı söyledik. nihayetinde zaten konser alanı tıklım tıkış doluydu ve bizim çıkmamız için hiç bir neden yoktu. biz kalkmayınca izbandut Tuğcan diğer güvenliklere "arkadaşlar bunları alıyorsunuz dışarı" dedi. düşünün ki bizim gibi insanların bu şekilde şehir eşkiyalarının elinde kalmasını. sonuçta orada biz itiraz ettik, onlar üzerimize yürüdü. bilgi üniversitesinde çalıştıklarını öğrendiğimiz iki konser katılımcısı bize destek olmaya geldi. tüm olanları gördüklerini ve güvenlik eşkiyalarının haksız olduğunu söylediler. bu arada biz yetkililer ile görüşmek istedik. yetkililer gelmedi. güvenlik eşkiyalarının hepsinin ismini istedik, hiçbiri ismini vermedi. üstüne üstlük bu eşkiyalar tartışmanın bir yerinde bize "alkolünüze veriyorum" gibilerinden bir laf etti!!! düşünün işte ülke son olaylardan sonra bu hale geldi. biz alkollü değildik çünkü maalesef ülkeyi bu hale getirenler sebebi ile içeride gazoz içtik. ama düşünün ki muhtemelen "onlardan" olan bu eşkiyalar olanlardan güç alarak bize böyle bir kelam etti. velhasıl biz orada konuşurken bu görevliler birden bire ortadan sıvıştı. bu olanlar bir rezalettir ve sorumluları bizden özür dilemek zorundadır!
yarın yapacağım ilk iş prozitif'e şikayet yazısı yazmak olacak tabii, güvenlik firması doruk güvenlikmiş onlara da bir yazı. eşkiyaların fotoğrafları var, bir tanesinin ismi var. hepsini kullanacağım!
ülkenin en iyi organizasyon şirketinin yaptığı bir organizasyon, dışarıdan iş yaptırılan firmaların ne olduğu belirsiz elemanları tarafından maalesef böyle karalanıyor. benden pozitif'e tavsiye işbirlikçilerinizi iyi seçin! konserler yapmak çok güzel ama bir şey yapıyorsanız herşeyi iyi düşünmek gerekir. yurtdışında böyle bir olay yaşayan tek bir kişi varsa beni bulsun!
benden size tavsiye bu ülkede yavaş yavaş bir şeyler feci şekilde değişiyor, dikkat edin.
tespit: güvenlik görevlisi diye iş yapan kişiler kendilerine bir sorumluluk verildiğinde bu sorumluluğu bir güç olarak algılayıp, bu güçle normal hayatlarında yaşadıkları eziklikleri ya da mutsuzlukları alt etmeye çalışıyor, konsere gelen "züppe" seyirciyi alttan alta taciz etmeye çalışıyor. esas görevlerinin konser alanının ve seyircilerin güvenliğini sağlamak olduğunu dahi idrak edemiyorlar.
çok yazık!
Subscribe to:
Posts (Atom)