parasol'e özel arama kutusu

20.11.09

göz nuru bir proje


bu hafta benim kafayı takmış olduğum ingiliz fotoğraf sanatçısı rankin'in "eyescapes" adlı projesinin güzelliği konusunda ne diyeceğimi bilemedim. bari buraya koyayım da herkes hayran kalsın dedim. kimbilir karşımızdakilerin gözlerine dikkatlice baksak ne kadar farklı algılamalarımız olacak. bunlar gerçekten gözbebeği, öyle kandırmaca yok. şuracıktaki link de çok çok güzel başka gözbebekleri de var. gözümün nuru diye boşuna dememişler!!

HÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜP

bu "hüüüüüüüüp" sesi var ya, hani bazıları çay içerken, kahve içerken, çorba içerken çıkarıyor, işte o sese feci gıcığım. tabii ki bu sesten hoşlanan kimse olacağını sanmıyorum ama bazıları daha az kafaya takabilir bazıları daha çok. işte ben çok takıyorum. ve maalesef şunu söylemeliyim ki bu hüüüp işini erkekler daha çok yapıyor. hem de erkekler doğası itibari ile bu tür tuhaf durumlardan pek tiksinmiyor!! bir de bu hüüüp sanki yaş ilerledikçe artıyor galiba. bunun sebeplerini düşünüyorum ve şu sonuçlara varıyorum;

1- insanlar yaşlandıkça etraflarındakileri takmıyor, onlar hakkında ne düşünüleceği ile zerre kadar ilgilenmiyor, çekici veya da sevimli olma gibi hiç bir dertleri yok yani bu sesi çıkarıp çıkarmamak umurlarında değil

2- fiziksel olarak dudakların büzülmesi, dişlerin eskimesi, ağızlarının eskisinden daha çok yanması ve kulakların ağır işitir olması bu sesin ister istemez çıkmasına sebep oluyor

3- yaşlandıkları için dünyaya kıl oluyorlar ve etraftakileri rahatsız etmek için bilinçli olarak hüplüyorlar

4- bu bir çeşit oyun ve ben kurallarını bilmiyorum

işte, sebebi ne olursa olsun bu çok rahatsız edici bir durum, hele benim ucundan az biraz açık ofis gibi bir yerde çalışıyor iseniz ve yan hücrenizdeki zat hüüüüüüüüüp hüüüüüüüüüüüp diye içecekleri boğazdan içeri atıyor ise deli oluyorsunuz, üstüne üstlük bu insan yaşlı dahi diil. dolayısıyla yeni bir soru ile karşı karşıyayım gençler neden hüüüüüpletir?? cuma olmasına karlın fecii kılım hadi hayırlısı!!

bugün cuma ve bence böyle bir cuma... şatomun önünden geçen siyah bulutlara arkamı dönmüş, esen rüzgara yüzümü vermiş, olacakları bekleyen kasvetli ve iç sıkıntılı cuma. yine de dantel elbisemi ve onlara uygun eldivenlerimi giymeyi ihmal etmedim. saçlarımı da yaptım :)

18.11.09

topon- bir kamu hizmeti :)

10- radiohead- in rainbows

9- the streets- original pirate material

8- interpol- turn on the bright lights

7- arcade fire- funeral

6- pj harvey- stories from the city, stories from the sea

5- yeah yeah yeahs- fever to tell

4- arctic monkeys- whatever people say I am, that s what I m not

3- primal scream- xtrmntr

2- the libertines- up the bracket

1- the strokes- is this it?

şimdi bu liste nme'nin, geçtiğimiz son 10 yılın (ocak 2000- aralık 2009) en iyi 100 albümü listesinin ilk 10'u. liste belirlenirken nme çalışanları, seçilmiş müzisyenler ve bir de arctic monkeys, carl barat, the killers, jarvis cocker, pete doherty, elbow, johnny marr, ian brown, snoop dogg, alan mcgee, yeah yeah yeahs gibi endüstrinin içinden de bir çok kişinin seçimleri dikkate alınmış. benim fikrim objektif bir jüri olduğu, bu sebeple çıkan sonuca saygı duydum :) ayrıca ben de jüride olabilirmişim dedim!! şaka şaka da yine de ilk 10'a baktığımda şunları düşündüm.

1- iyi ki radiohead daha üst sıralarda diilmiş
2-the streets, arcade fire ve yeah yeah yeahs albümleri legal ya da illegal yollar ile edinilerek dinlenmeli çünkü yeteri kadar bilgi sahibi değilim.
3- the libertines'in albümünün 2.sırada olması beni şaşırttı çünkü benim bir ingiltere seyahatinde heathrow'da uçak beklerken sezgisel olarak edindiğim ve sonrasında çok çok beğendiğim bir albüm ama kimse yeteri ilgiyi göstermedi diye düşünmüştüm. işte burada layığını bulmuş :)
4- pj harvey ilk 10'da, arctic monkeys ve the strokes kesinlikle ilk 3 de olmalıydı. hiçbir itirazım yok. harika olmuş!

sonuç olarak bu kamu hizmetini size sunduğum için mutluyum gururluyurm ve 4. ve 3.maddede belirttiğim albümlerin her parçasını arka arkaya sıkılmadan dinlemişliyim var. hepsi de birbirinden güzel., hepside özel.

not 1- ilk 100 şarkı listesi yakında çıkacak, bakalım orada neler olacak
not 2- geriye kalan 90 albümü görmek için şuracığa işaret parmağınızı dokundurun.



keşke herşey bu kadar basit olsaydı!!

17.11.09

bon bon klübü takdimimdir


nme sayesinde keşfetmiş bulunduğum "the bon bon club" adlı grubu takdim ediyorum. kendileri nouvelle vague'nin ingiliz versiyonu. hani nouvelle vague nasıl böyle bohem bohem, gizemli gizemli, ilginç ilginç grup üyelerinden oluşuyor ve hani şarkıları da şahıslarına munhasır, ingiliz aksanları ile, güzel güzel kavırlıyorlarsa, işte bon bon klüp te aynı onların herşeyi ile ingiliz olanını yapıyor. eğer derdiniz nouvelle vague gibi sadece kavır yapmaksa bence genelde güzel işler ortaya çıkıyor, ama "hadi dur şurdan ben bi 80'lerden bi şarkı kavır yapayım, ortamımı canlandırıyım" diosanız, o zaman her kavır başarılı olamıyor. bu bon bon'cular benim myspace'den dinlediğim kadarı ile güzel şarkılar kavırlamış, fleetwood mac, pulp, the cure, kings of leon...bazen sevdiğiniz şarkıların başkaları tarafından güzel güzel dile getirilmesi ufkunuzu açabiliyor. bon bon'cuları ben çok beğendim, size de vaktiniz olduğunda şuracıktan dinlemenizi tavsiye ederim. şimdi bir de hazır lafı açılmışken -bence- iyi kavır kötü kavır listesi de çıkarabilirdim ama bu da sonraya kalsın. havalar nasıl olursa olsun müzik dünyamızdan eksik olmasın!

not: kavırlamanın türkçesi nedir be yaaa??

istanbul sokaklarında bisiklet ile dolaşabiliyor olsak, herkesin hayatı çok daha farklı olurdu.  öncelikle yokuşlar, sonra da katil balinalardan arınmak lazım :) burası new york!

16.11.09

çok entim işler çok yaban eller

şimdiki konumuz kuaförlerde yaşanan garip olaylar ! ben her ay mecburen kuaföre gidiyorum ama her gidişimde de nefret ediyorum. öncelikle şimdiye kadar hiç bi kuaför saçımı istediğim gibi yapamadı. zaten çoğu çıraklıktan geliyor ve sanatçı kişiliğe sahip olmadıkları için en iyi düz fön çekme işini beceriyorlar. biraz farklı bi şi istediniz mi hemen afallayıp kalıyorlar. ama esasen benim şu an değineceğim konu tasarımsal diil de biraz daha fiziksel. hani  saçınızı yıkıyolar ya, genelde çıraklar, 15-20 yaş arası çocuklar... işte ben kuaför prosesinin bu aşamasına kılım, nefret ediyorum, dayanamıyorum. neden mi ? çünkü bu çocuklar, size iyilik olsun diye, kafa tasınızı annenizin küçükken yaptığı gibi tırmık tırmık şampuanlayıp, durularken de masaj yapıyorlar. ııııııııyyyyyyyyyyy.... yani düşünsenize, nihayetinde bir yabancı, daha 15 yaşında bi çocuk sizin saçı şampuanlayıp bi de güzel masaj yapıyor. sokakta yürürken omzunuzun dahi değmesine müsaade etmeyeceğiniz bir yabancı kuaförde neler yapıyor. neyse, ben yıkama işi uzamaya başladığı an " aman benim saçımı hemen yıkayın ben masaj filan istemem" diyerek tehlikeyi saviyorum. peki erkeklerde durum ne? bildiğim kadarı ile onlarda da masaj olayı var, hem de öyle saç yıkama masajı diil bildiğiniz omuz, kol, kol, el filan da dahil oluyor, hem de erkek erkeğe... bu da garip geliyo bana, yani bi de ne alakası var kuzum saç işi ile masajın? bırakın masajı masözler ya da sevgililer yapsın, siz saçımızı en şahanesinden yapmaya çalışın. öyle masajmış fönmüş yemezler :)

not: yaa hani bi de erkeklerin saçını, başları lavaboya eğik olarak yıkıyorlar ya, ne acayip bi durumdur bu... tam aptüş olunuyo bence. bu sebeple aman  kızlar sevgililerini bu halde görmesinler karizma feci şekilde yerle bir olur.!

pazartesi sabahları herkes birbirine haftasonu dedikodularını anlatıyor ve ilk iş gününün yarısı bu şekilde gelip geçiyor!

15.11.09

saat 20.00 itibari ile tek tane sigaram var

bugün öğleden sonra annemlerden çıkarken babam bana "hadi evladım bana  aşağıdan bi sigara al da gel de öyle git" dedi. ben de 8 kat inip sonra tekrar çıkmayı göze alamadığım için "yok yaa" dedim ve kendisine kendi paketimden 3 kalem sigara verdim. sonra eve geldim bi de ne göreyim 3 adet sigaram var, ben bu sıkıcı pazar gününde temelli eve girmişim ve elişi faaliyetleri yapacağım!! bu ne demek 17.00 dan 01.00 a kadar 3 sigara ile idare etmek ya da 3 saat sonra bakkala gitmek demek ve bu olursa planların aksaması ve tembelliğe vurulan ket demek :)  ben sigara tiryakisi değilim haftada 2 paket sigara içerim. bazı günler hiç içmem... ama kısıtlı kaynaklar her zaman beynimi kışkırtır, bu sigara olayında olduğu gibi!!! kısıtlı kaynak bulmaya göreyim, amanın da aman...  ama neymiş? herşey beyinde bitermiş. işte şu an saat 21.02 ve 1 saatir paketimde yalnız bir sigaram var. peki bu ne demek? bununla idare edeceğim ve bakkala gitmeyeceğim demek. işte beynimin gücü, işte zafeeeeeerrrrrrrr!! bu iradeyi ben başka şeylerde göstersem neler olurdum neler, di mi ?? misery is a butterfly' dır.