parasol'e özel arama kutusu

21.5.10

radyo parasol

sabahtan beri bir ağırlık var,  sanki saalter her zamankinden daha yavaş akıp gidiyor, bir kapanan bir açılan hava ve sıkıcı işler de buna tuz biber oluyor. eğer bu akşam bir yerlerde müzik dinliyor olsaydım işte bunları dinlemek isterdim. benim gibi durağan bir gün geçiriyor iseniz, playlist'im bu duyguların arkasında rüzgar olabilir, ama eğer siz akıcı ve dinamik bir gün geçiriyorsanız bu playlist ile zaman kaybetmeyin zira melankoli her an sizi de yakalayabilir!

not: madem radyo parasol'ü henuz hayata geçiremedim, şimdilik bu deneme yayını olsun. olsun mu??
ülkemizde bir umut rüzgarlarıdır gidiyor. herkes sanki bu anı bekliyormuş gibi, sanki herşey birden düzelecekmiş gibi. sanki maruz kaldığımız haksızlıklar bitecekmiş gibi, sanki özgürlüklerimiz geri gelecekmiş gibi.
valla olur olur.

20.5.10

eskişehir gibi şehrim olsun, onyüzbin lira borcum olsun!!

etrafımdaki insanlar harıl harıl haftasonu turları ile eskişehir'e gidiyor. seneler önce voleybol takımımızla turnuva için gittiğimiz eskişehir'i düşündüğümde, bu turistik  maceralara inanasım gelmiyor. benim hatırladığım eskişehir, karanlık, beton, kokulu porsuk ve kötü bir otelden ibaret. halbuki şimdi parklardan, gondollardan, cafe'lerden, müzelerden, temizlikten ve hatta bir de plajdan bahsediyorlar!!! eskişehir'in bu evrimini duyunca, ben istanbul'un nasıl bir yer olmasını isterdim diye düşündüm. tabiiki burası çok çok büyük bir yer ve yönetmesi de kolay değil vevesairevevesaire ama benim dileklerim şöyle:
1- etrafıma baktığımda çirkin binalar görmemek
2- daha fazla yeşil
3- daha fazla toplu taşıma, öyle ki arabamı kullanmak aklıma gelmesin ve bisiklet yolları
4- mangalsız sahil şeridi
5- "yok" a yakın dilenci ve evsiz ve tinerci nüfusu
6- 100 kat daha fazla deniz ulaşımı
7- daha çok sokak pazarı
8- temiz bir deniz ve mayo giyen deniz severler
9-her ülkeden burada yaşamaya gelen insanlar
10- her ülkenin mutfağına özgü restoranlar
11- daha az avm
12- her semt için bir sanat galerisi ve bir de cafe ve bir de avlu
13- insanı hoplatmayan ve üzerine su fışkırtmayan kaldırım taşları
14- tarihe özen 
15- sıfır badem bıyık
14- saygı, sevgi, tahammül, mutluluk ve hoşgörü dolu insanlar

eminim biraz daha düşünsem daha çok şey çıkar ama burada kesiyorum. bu saydıklarımın çoğu hayal gibi geliyor, ama kimbilir belki eskişehir'in belediye başkanı, bir gün bizim şehrimize de gelir, ya da umarım şu an şehrimizi b..ka çevirenler bir gün gider!!  gidingidingidingidiiiiiiiiiiiiiiin. gandi kemal kurtar biziiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii :) yaa belki de bir gün ben giderim, belli mi olur??
too drunk to f....k
too drunk to f....k
too drunk
too drunk
too drunk to
f...............................................k

not: çok popüler şarkıları cover'layan gruplar kazanır, konserleri 2 gece "sold out" olur, eğlenilir, coşulur, güzel solistler seyredilir ve hepsi budur ve bu da oldukça yeterlidir. örnekse nouvelle vague.

18.5.10

taş kalpliyim
taş kalplisin
taş kalpli
taş kalpliyiz
taş kalplisiniz
taş kalpliler

artık acımasız bir dünyada yaşıyoruz. 
duygulardan, sinirlerden, merhametten, alçakgönüllülükten, sevgiden, anlayıştan arınmış, yerdeki taşı almış, kalbine koymuş!!
ref:stone roses- made of stone

17.5.10

kaçmak için mi? koşmak için mi? yönetmek için mi? yaratıldık...

evet sevgili dünyalılar bu aralar duygular karışık, ama bunun şuan hiç bir şey ile alakası yok. hafta sonu ile ilgili bir kaç ufak not vermek için buradayım. 

not 1 : şehrimizde şu an tiyatro festivali sürmekte, ben 1-2 yıl önce mecbur kalmadıkça tiyatroya gitmemeye karar verdim, çünkü hoşlanmıyorum, sıkıntıdan kurdeşen döküyorum. john malkovich'i canlı olarak seyretmek sözkonusu olunca "mecburen" bilet aldım ve cuma günü oyununu seyrettim. beğendim mi? hayır. 2 soprano ve john malkovich arasında geçen oyun bence vasatın dahi altındaydı. buradan hayat tecrübemize ne ekledik? sadece isimler başarının olması için yeterli değildir!

not 2: cumartesi planladığım ve size de programı verdiğim gibi sergi ziyaretlerimi yaptım. botero sergisi gayet güzel, yurt dışında düzenlenen sergiler kadar da başarılı, bence görülmeli. nazif topçuoğlu'nu görmek şart değil ama ben beğendim. julian opie sergisi tahminimden de güzel çıktı. çokçokçok beğendim. bu arada cda projects'e uğradım ve bu hafta header yaptığım julia fullerton batten sergisine denk geldim. güzel fotoğraflar... buradan hayat tecrübemize ne ekledik? çağdaş sanat candır ve istanbul bu konuda gayet iyi gidiyor ve her zaman sürprizler ile karşılaşmak mümkündür.

not 3: bir kaç dövme daha yaptırmak istediğim için cumartesi günü ruhsel'e uğradım. kendisi her zamanki gibi çok prensipli bir dövmeci olarak benim istediğim yerlere dövme olmayacağını ve kesin karar verdiğimde ona gitmemi söyledi. buradan hayat tecrübemize ne ekledik ? elinde somut tasarımların ve yüzünde kararlılık ifaden olmadan ruhsel'e uğrama!

not 4 : pazar günü vintage yeni yerinde açıldı. bir grup insanda bu açılışa şahit oldu. çok güzel bir dükkan olmuş ben çok beğendim. sonrasında da benim için kısa süren bir trip gecesi oldu. fener'in şampiyon olma ve olamama durumları arasında bütün gün kadiköy halkına yaşattığı sıkıntı sebebi ile garip bir gün geçti. hani şöyle bir şey yok muydu?? "birisinin özgürlüğü, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter". işte dün bazı gruplar diğerlerinden daha özgürdü. buradan hayat tecrübemize ne ekledik ? pazar günü karışık bir gündü, fenerliler şampiyon olacaksa ya da olmayacaksa, halk korunaklı bir yerde olmalı, sık sık barış manço dinlemeli ve başka şeyler...

cuma günü söylediğim gibi ilk plağımı aldım ve o bir "born to run", şimdi bir pikapa ihtiyacım var!!  hayırlara vesile olsun. diyeceğim o ki kaçmak için mi, koşmak için mi, yönetmek için mi doğduk? ne için doğduk , birisi bunun cevabını versin de ona göre takılalım???

Someday girl, I don't know when, we're gonna get to that place
Where we really want to go and we'll walk in the sun
But till then, tramps like us baby, we were born to run
(umarım bir gün oraya gideriz)