parasol'e özel arama kutusu

12.2.10

hayat bir sirk değil midir?


cuma günleri buraya bir şeyler yazarken haftanın ne kadar çabuk geçtiğini fark ediyorum desem, hem doğru hem de yanlış olur. çünkü bazen de başka şeyler yaparken "aaa bu hafta da ne çabuk geçmiş" diyorum. işte yine bir cuma. bu aralar bolca yapmış olduğum foto kolajlarından sıkılan var mı bilmiyorum ama işte yine bir kolaj. tabii bu kolaj ne anlama geliyor? hafta sonu alternatifleri anlamına geliyor. benden size öneriler şöyle; 

* hafta sonunuzu boğaz körüsünün üstünden ip gerip bir değnek ilen üzerinden yürüyerek geçirebilirsiniz. hem eğlenip, hem adrenalin salgılayıp, hem de guiness rekorlar kitabına geçebilirsiniz. ancak bir hatırlatma; aman sakın düşmeyin!!

* başka bir öneri, bağdat caddesi sahil yolunda ata binebilir ve at dört nala giderken üzerinde ayağa kalkabilir ya da takla atabilirsiniz. eğer yanınızda yine atlı  arkadaşınız varsa onunla hoplayarak atları değişebilirsiniz. eğer iki kişi aynı ata biniyor ise o zaman, siz atla  giderken onu omzunuza alabilirsiniz. bir uyarı; paten kayanlara dikkat!!

* başka başka bir öneri ise taksim meydanında yapılabilecek bir aktivite. üzerinize rahat ve esnek bir şeyler giyerek çeşitli esneme hareketleri çalışabilirsiniz. mesela arkaya doğru eğilerek ayakta köprü kurmak... bu hareket ile dünyaya tersten bakma şansınız da olabilir. uyarı: eğer poponuz biraz büyük ise hareketi tam olarak yapmanız mümkün olmayabilir. o zaman bu hareketi denemeyin!


* diğer bir öneri ise, rüştü saraçoğlu stadyumuna bir tribünden diğerine ipler bağlayabilir sonra o iplerden çeşitli hareketler yaparak sarkabilir, fenerbahçelilere el sallayabilirsiniz. eğer iki kişi iseniz birbirinizin ayaklarına atlayarak onları tutmaya çalışma işleri yapabilirsiniz. bir uyarı: jimnastik mayonuzun fazla dar ve dekolte olmamasına özen gösterin!

* başka başka başka öneri ise albino olarak doğmadıysanız saçlarınızı ve kaşlarınızı sarıya boyatabilir ve sokaklarda insanları şaşırtabilirsiniz. eğer saç ekletirseniz daha da şaşırtıcı olursunuz. burada kostümler sizin hayal gücünüze kalmış. bir uyarı: arkadaşlarınıza zarar gelmesini istemiyor iseniz bu aktiviteyi tek başınıza yapınız!!

* önerilerimin sonuncusu ise şehrimizin en turistik mekanı sultanahmet meydanında yapılabilir. 3-5 arkadaş toplanarak meydanda çeşitli yer hareketleri yapabilir, birbirinizin üstünden atlayabilir. çevredeki turistlere de kendinizi tutturabilirsiniz! ya da yanınıza güçlü kuvvetli bir arkadaşınızı alırsanız sizi tek eli ile havaya kaldırarak meydanda bir tur atmasını rica edebilirsiniz. buradaki uyarımız ise meydanda piknik yapanları ezmemeye özen gösteriniz. 

işte hafta sonu için harika öneriler. bu önerilerde esinlenmemi sağlayan taschen yayınlarının "circus 1870- 1950" kitabına teşekkürlerimi bir borç bilirim. bence harika bir kitap. yıllar boyu sirk olgusunu enfes fotoğraflar ile gözler önüne seriyor. 

not : aman belinizi neyin incitmeyin sonra sorumluluk kabul etmem!!

10.2.10

resimli hayvanlar alemi ansiklopedisi

evet sevgili dünyalılar, bir "resimli hayvanlar alemi ansiklopedisine" hoşgeldiniz. bu lafın klişesi olan "daha"yı kullanmadım zira ilk kez bu ansiklopediden bahsediyorum ama aslında sanki herşeyi de doğru yapıyorum. derim demem o da bana kalmış ayrıca... neyse bazen saçmalamanın önüne geçilemiyor. aslında konumuz; gezegenin şuracıktaki koordinatlarında neler oluyor konusu. tabii let me show you the world in my eyes aslında. 

iffffffffffffffffffffff > işte entellektuel gençliğin en hippp etkinliklerinden biri olan ifff yarın şehrimize vuruyor. ben bu seneki posterlerini çok beğendim. gerçekten de artık değişen dengeler ve dünya halleri sebebi ile yeni perspektifler girdi hayatımıza. bu bağlamda da posterin verdiği mesaj çok çok iyi tasarlanmış. ayrıca her zaman ki gibi iyi filmler, iyi olduğuna dair gaz verilen ama kötü çıkan filmler ve de sıradan fimler var. ben bazılarına gideceğim mesela fantastic  mr.fox., cold souls. hem de anadolu yakasında !!! nick hornby'nin an education'ı da kaçmaz ama onu vizyona saklıyorum.

nme ödülleri > bu şubat ne bereketliymiş, her yerden bir ödül töreni fışkırıyor. 24 şubatta da nme ödülleri var. canınız sıkılıyorsa sitelerine girip oy verebilir böylece ortalama 10 dk'yı başınızdan savabilirsiniz. burada önemli konu ödül töreninin jarvis cocker tarafından sunuluyor olması. acaba ucundan kıyısından, arka balkondan, elektrik direği tepesinden, bir zeplinden seyretme şansım olur mu?

uzaydan twitlemek > bizim ofiste yasak üstüne yasak kona dursun şu an uzayın derinliklerinde bulunan astronot mike massimino oralardan buralara  twit atıyor. buradan da insanlar twitter aracılığı ile ona soru soruyo. daha ne olabilir? vay vay demek istiyorum, ne günlere geldik :)

oy va voy > ben cuma akşamı babylon'da oyvavoy dinliyo olucam. isteyen gelsin. istemeyen gelmesin ya da başka bir konsere gitsin. ya da evde takılsın, jools holland seyretsin. bilemiycem ama ben evde yokkuumm!


valentin, kızım neden çıplak ve tavşan kafası ile odanın ortasında oturuyorsun?? > işte bu haftanın en kabus günü 14 şubat pazar valentinler günü. babalar ve anneler günleri gibi sevgililer günü de anlamsız ve ticari bir gün ama millet yine de gaza geliyor. pes ve de pehhh. o gün mümkünse ormana gidilmeli ve vahşi hayvanların avlanma sekansları seyredilmeli. 

şimdi gecenin bu vakti benim aklıma başka bi olay gelmedi. saçlarımı da ucundan azıcık kestirmek isterken boyundan yarıcık kesildiği için travmanın etkisi ile başka bi şi yazamıycam. uyuycam... çaaav
nereye gidiyorum?
orta dünyaya?
alice'in harikalar diyarına?
turp toplamaya?
petrol bulmaya?
cehennemin dibine??
alışverişe?

9.2.10

yasak elma

yasaklar!!! çok tehlikeli yasaklar!! çocukken binbir yasak ile cebelleşirdim. babamın dizi dizi -boy boy- ego ego- ahlak ahlak yasakları. o beni baskılamaya çalıştıkça ben daha da daha da daha da hırçın ve başedilemez bir hal almıştım. bu çocukluk travması sebebi ile de yasaklardan oldum olası haz etmiyorum. kim eder ki? ben olayların insanların sağ duyusuna bırakılarak geçirilmesinden ve yaşanmasından yanayım. hani ingilizce'de "common sense" diye bir şey var ya bu tamlama hoşuma gider.  tabii ki herkes kendi sağ duyusuna göre toplum düzenini bozmasın, bunu engellemek için üzerimizde baskı yaratmadan yasak bağlamında kurallar konulsun. tabii ki biz hiçbirşeyin farkında olmayan çocuklarken, bizi korumak için yasaklar konulsun, ama artık herkes sağ duyulu bireyler haline geldiğinde, bize güvenilmediği için, bizi sindirmek için, bizi baskılamak için, bizi hizaya sokmak için, bizi terbiye etmek için yasaklar konulmasın! bunu korkunun ve çaresizliğin bir göstergesi sayıyorum, tıpkı babamın benim yanlışlarla dolu yollara sapacağımdan korkması ve aslında ne yaparsa yapsın olacakların önüne geçemeyeceğini bilmesinden kaynaklanan çaresizliği gibi...

anlayacağınız sevgili gezegen sakinleri, ofisimiz yasaklar ile dolu. benim bloglar da popüler olma yolunda!! rtük işbaşında:) ülkemizde yasakçı devlet yönetiminin izleri her bir katmanda kendini göstermekte. bir kere yasak elmanın tadı alındı mı artık geri dönüşü olmuyor.

yasak elma gönül koyma, nazar etme ne olur çalış seninde olur 
filan da falan da filan :)

i always feel like somebody's watching meeeeeeeee şarkısı günün şarkısı olsun varsın

8.2.10

sihirli kokteyl!! günün bonusu!!

kokteyl yapmaktan ve içmekten hoşlananlara parasolden gününbonusu!! öncelikle formülün sunuş şekline bayıldığım için bu kokteyl formulünü sizinle paylaşmaktayım. fotoğrafı açıklamak gerekirse; 6 tane hormonsuz orta boy iyice yıkanmış çilek + 1 turuncuların turuncusu portakal+ 5-7 yaprak sert kokulusundan yemyeşil nane yaprakları + 1/4 ince ince kabuğu ile doğranmış salatalık + 118 ml avrupalısından cin + 256 ml bildiğiniz has be has limonata. yapmanız gereken şey, meyveleri blenderda tek vücut haline getirmek, sonra bu karışıma cini bocalamak, 10-15 dk bekletmek sonrada bu güzel karışımı buzlu limonatanın üzerine döküvermek. bardağın ucunu bucağını da meyve dilimleri ile süsleyivermek. ooohhhhhhhhhhhhhh.... nazdorovyaaaa :)

7.2.10

her güne bir masal

yapı kredi yayınlarının her güne bir masal kitabını yıllar önce edinmiştim. konsept çok hoşuma gitmişti. planım her akşam yatarken - kitabın öngördüğü şekilde- bir masal okumaktı. her şeyde olduğu gibi heyecanla okumaya başladım ve fakat 3 gün sonra okumaya üşenmeye de başladım. açıkçası masallar dünya masalları olduğu için bazıları da saçma geliyordu. velhasıl sonunda bu kitap başucumda bir dekor objesi olarak  hayatını devam ettirmeye başladı.

bugünlerde çevremdeki insanların yaşamlarına bakıyorum ve hepimiz için "her güne bir masal" olsaydı hayatlarımız ne kadar farklı olurdu diye düşünüyorum. en azından ben kendim için isterdim. günler böyle mi geçmeli? çoğumuzun hayatında 3 kategori var. hafta içi rutinleri, haftasonu rutinleri ve tatiller. benim haftaiçi rutinim hep 7 de başlayıp gece 1 gibi sonlanıyor. rutinin içinde ise hep aynı şeyler var, aynı ofiste, aynı masada bir döngü içinde süregelen işler... akşamları da hep benzer çerçevelerde yapılan şeyler. hafta sonları da yine kısıtlı çevrelerde kendini eğleme çalışmaları...  böylece tüm bir yıl içinde en çok farklılık yaratacak zamanlar tatiller oluyor, onunda çerçevesi iş kanunu.

benim hayalim her sabah kalktığımda yeni bir serüven yaşamak. uyandığımda cep telefounuma bir mesaj gelmeli. şu saatte şurada ol. sonra ben oraya gitmeliyim, giderken yine cep telefonuma gelen metni okumalıyım o gün yapacağım iş ile ilgili... tabii bu işler nasıl belirlenecek? benim 25 yaşından sonra "devlet her güne bir serüven ofisi"ne beyan etmiş olduğum beceri ve isteklerime göre beyan ettiğim işler. eğer beğenilerim ve becerilerim değişirse ofise dilekçe ile başvurulabiliyor. eğer haftaiçi rutinlerim "devlet her güne bir serüven ofisi" tarafından bu şekilde belirlenirse, haftasonu ve tatil rutinlerimde buna göre daha farklı olarak şekillenebilir.tabii bu bir oyun değil sevgili gezegen sakinleri, ücret işi ofis ile benim aramdaki bir şirket tarafından belirlenecek. gerçekleştirdiğim görev sayısına göre de kıdemim artacak. mesela siz bana soracaksınız; "ne işle meşgulsun?",  ben size söyleyeceğim "her güne bir  serüven ofisinde yaratıcı işler istanbul bölge müdürlüğü anadolu yakası sorumlusuyum" vay vay vaaayyyyy!!! ben size soracağım; "ne işle meşgulsun?", sizden biri diyecek ki; "her güne bir serüven ofisinde mimari oluşum ve kentsel gelişim istanbul bölge müdürlüğü avrupa yakası şişli bölgesi sorumlusuyum". ah ah bunun olması için dünyanın tekrar kurulması gerekir!

"sen sıkılmışsın sevgili homo sapiensden dönmüş navi" diyorsanız, belki de haklısınız ama asıl konu hayatımız çoğunlukla aynı rutinler içinde gelip geçiyor ve böyle geçmesi için hayatımız çok kıymetli. düşünün- en azından şu an ki bilincimizle- bu hayata gelişmizin ilk ve son seferi. benim diyeceğim odur ki "don't let them waste our time". jarvis'e selam gönderir bu akşam 17 30'da hafta sonu rutinlerim çerçevesinde, kendisini dinlemek için bbc 6 radio başına geçerim.