parasol'e özel arama kutusu

12.3.10

şarkılarla bir gün, şarkılarda bir gün

madem ki radyo yapamadım bari buradan bir kaç şarkı çalıp keyfimizi bulalım. bugün işleyeceğimiz konu, bir iş gününde modlara göre şarkılar konusu. pardon bu arada ders: hayat bilgisi..

1- sabah kalkılır. hava güneşlidir. uykular alınmış, keyifler de fena diildir. dans ederek giyinmek fena olmayabilir.

2- kıyafetler güzel oldu, yola çıkıldı. kepekli tost söylendi, ofise gelindi. gazete+tavşan kanı çay+tost. dünyada neler olmuş? nadide ülkemizde ne saçmalıklar yaşanmış, buna da uygun fazla zorlamadan güzel bir şark... 

3- işler başladı. pc karşısında bir internete bak, bir iş yap. yap yap yap.. offf.. sıkıcı... tatilde olsam, deniz kıyısı mesela, ya da iş dışındaki herhangi bir yer...ben ofiste aklım başka yerde!

4- hayal kura kura öğle saati gelir. kurulmuş robot gibi hergün aynı saatte yemeğe gidilir. diğer ofislerdeki diğer çalışanlar gibi. bir avm nin tabiri caizse food courtunda. hergün aynı yemekler hatta aynı insanlar. o insanları hep yemek yerlerken görmek. şehir hayatı...şehirli hayatı... şehir hastalıkları.

5- tekrar işe dönme zamanı. kurulmuştuk ya, bu sebeple... bir rehavet var yemek sonrası... işleri yavaşlatmak gerekir. daha fazla internette zaman harcama durumları. sanal alemde denk geldiğiniz bazı şeyler sizi düşündürür. iyi de ben  burada ne yapıyorum? clover over dover, i m thinking it over and over..
6- partonlara sattığımız bir 8 saatin daha sonuna geldik. yaşasın özgürlüüüüüüüüüüüüüüükkkkk. ohhhh. harika. kış olsun yaz olsun bahar olsun iş çıkışı saati hep harika!!! jazzy uzaklaştır beni buradan ve lütfen çabuk olsun!!! işte bundan sonrası bana, size, onlara kalmış. eğer sağlıklıysanız, şanslıysanız, eğer akıllıysanız, eğer akılsızlık etmediyseniz, eğer herşey yolunda ise o zaman bu güzel bir hayattır, eğer bulabilirseniz!!


işte bakın geyik geyik geyik derken yine cuma, yine cumaa.... 


11.3.10

perşembe ritüelleri- arıza sebepleri

ben bir ritüel insanıyım. bunun daha öncede söylemiştim. haftasonu kahvaltı ritüelleri, kanyon da sinema keyfi ritüelleri, dergi okuma ritüelleri, kaş tatili ritüelleri, datça tatili ritüelleri, seinfeld seyretme ritüelleri, iş yerinde gazete+kahvaltı ritüelleri, filan da falan... yani eğer bu ritüeller gerçekleşmezse benim ayarım bozulur, huysuz, çekilmez, rezil bi insan olurum. örnekse (okan bayülgen lafı) kaş tatilinde her sabah denizden önce noel babada oturup bi çay içmezsem, iş yerinde her sabah erken gidip kahvaltım eşliğinde radikal okumazsam, haftasonları güzel ve uzun bir kahvaltı etmezsem arıza çıkar ki arıza çıksın canımı yesin. yazıya "ben bir arıza insanıyım mı deseydim ayol??". tabii ki bunlar hep alışılandan vazgeçememe, yeni alternatiflere kapalı olma, tembellik, kapalı zihin şeklinde psişik konulara bağlanabilir.


işte bu psişik durumlardan bir tanesi içinde bulunduğumuz günün ritüelidir; perşembe akşamları annem ve babamla aşk-ı memnu seyretme ritüeli. babam çok şeker olduğu için gün içinde mail atmaya  başlıyo.. "bugün love-ı memnu var mı?, behlül kime sardırıcak, adnan ne zaman kalp krizi geçirecek, beşir'in gözlerindeki morluklar ne zaman düzelecek?" sabahtan başlıyo bizim olay. geçenlerde bir gün annem kıprıs'tayken biz babamla perşembe akşamı bir araya geldik, yemeemizi yedik, 9 da tv'nin karşısına geçtik. amanın, o da ne!!! tekrar bölüm!! allah sizi inandırsın başımızdan aşşağı kaynar sular inmez mi? ağla, ağla, ağla, ağla.. babam beni teselli etmeye çalışıyo, ben babamı sakinleştirmeye çalışıyorum... vıyyyyy... olayı sapıttım birden bire de yani benzer çalkantılar yaşadık işte.. neyse suya su koymayayım. bu akşam annemin nefiis yemekleri eşliğinde önce özet bölüm sonra ana bölüm seyredilir. sonunda uyuya kalınır ama yine de perşembe ritüeli gerçekleştirilir. (bu akşam var mı acaba yaaa? onu da bilmiyorum ha!)

notto uno: herkesin içinde bir avamlık var, kaçınılmaz, karşı koyulamaz, avamım- avamsın- avamlar

notto duee: yaz gelince, aşk-ı memnu bitince, hava güzelleşip de kanlar kaynamaya başlayınca napıcaz?? mecburen kıpırdıycaz yerimizden, böyle kışı bahane edip miskin miskin yayamıycaaz

notto tre: sanmayın ki ben baştan beri izleyiciğim, sonradan bağımlı yaptılar beni kötü arkadaşlar!!

notto quatro: bu sefer eğitici bir şey veremedik ama hayat magazinsiz de olmuyor be sevgili dünyalılar. yarın ne olacağımız belli mi ki!!

10.3.10

konuşmadan önce içinden 10' a kadar say
konuşmadan önce içinden 10' a kadar say
konuşmadan önce içinden 10' a kadar say
konuşmadan önce içinden 10' a kadar say
konuşmadan önce içinden 10' a kadar say
konuşmadan önce içinden 10' a kadar say
konuşmadan önce içinden 10' a kadar say
konuşmadan önce içinden 10' a kadar say
konuşmadan önce içinden 10' a kadar say
konuşmadan önce içinden 10' a kadar say

9.3.10

bittersweet me


moda burnundaki bu haşmetli ama yalın ağacı hayat ağacı yaptım, dallarına da hayattan kesitler astım. denizde yunuslar, balıkçılar, tekneler, gökte bulutlar, kuşlar, kameranın arkasında ben!! 
sizlere de r.e.m'den bittersweet me şarkısını gönderdim. 
sonuçta hepimiz acıtatlı -iyikötü değil miyiz??

8.3.10

dünya kadınlar günü anladık da neden??

bugün yine birileri tarafından öngörülmüş ve insanlarında peşinden sürüklendiği bir gün : dünya kadınlar günü!!! kusura bakmayın ama  dünya erkekler günü var mı ki dünya kadınlar günü olsun. böyle bir gün ilan ederek bile zavallı kadınlara haklarını savunmak için bir gün bahşediliyor, aman saolun!!! ben almıyayım...
bu kadın hakları söz konusu olduğunda, benim çok başarılı bulduğum bir sanatçı grubu var guerrilla girls... işte onların yukarıdaki mesajı bence kadın- erkek dünyası arasındaki temel konuyu açıklamaya yetiyor.

"kadınların (kadın sanatçıların)  amerikan müzelerine girebilmesi için illa çıplak mı olmaları gerekiyor (yani nüüü tablolardaki gib)?"

7.3.10

 


 herşey değişiyor, hem de öyle yavaş yavaş değil hızlı hızlı, ama ilkokul 1'den bu yana değişmeyen birşey var o da pazar akşamları. sadece karar veremiyorum okula giderken mi daha kötüydü yoksa işe giderken mi? 
sunday f....ing bloody sunday... peh
bu arada gerçekten iş kanımı emmekte. ayyyy canım acıyoooo!!

not: bu akşam oscar'lar var, bakalım bahis sonuçları nooolucakkk!!

nooooo nayn nine 9

şehrimizin kısıtlı vizyonunda oynayan filmlerden adı "nine" olanı izleme fırsatı buldum... filme gitmeden önce buraya film ile ilgili "ayy çok beğendim, ayy harikaydı" filan yazacağımı düşünüyordum, ama filmden çıktıktan sonra daha farklı bir şeyler yazacağım kesindi... 

belki biliyosunuz belki hiç ilgilenmediniz ama film bir yıldızlar geçidi, günümüz yabancı sinemasının en gözde kadınları ve en karizmatik aktörü  bu filmde!!! penelopeeee, kaateeeee, nicoooole, fergiiiieeeeeeee, sophiaaaa, judyyyyy, mariieeeeee veeeeee daniel!! tabii böyle bir kadro olunca insan düşünüyor "bunlarn hepsi ksıkançlık krizine kapılmadan nasıl aynı filmde olur??". film bu sorunun çözümü açısından bence çok akıllıca kurgulanmış. tüm esas kadaınların aynı miktarda bir dans ve şarkı söyleme sahnesi var ve böylece birbirlerinin saçından tutup yerlerde sürümelerine gerek kalmamış, ama bence film de işte sadece bu. tüm güzel hatunlar dans edip şarkı söylüyor. tabii daniel day lewis'i unutmamak lazım. kendisi tabii ki mükemmel, karizmatik vee bence en önemlisi çooooook şanslı zira yukarıda saydığım tüm kadınlara oldukça yakın olma imkanı sağlamış. düşünsenize mesela tom cruise, brad pit, michael owen, george clooney film başına bu yukarıdakilerden sadece biri ile oynaşırken, daniel bunların hepiciği ile öpüşüp koklaşıyor!

klişesinden; görsel bir şölen, harika kadınlar, ve karizmatik bir aktör seyretmek isterseniz gidin ama fazla bir şey beklemeyin. judy dench (müthiş kadın), penelope ve daniel bence filmde performanslarını konuşturanlardı!!