parasol'e özel arama kutusu

15.5.09

MUTLU HAFTA SONLARIIIIIIIIIII

işte yeni ve yine bir haftasonu;akşamakadıköydeeğlenceyarınasporgezmegörmeterziişleri
pazaramodadoğadenizvebilinmezler

14.5.09

MOLLAAAAAAA

evet sakınan göze çöp batar mı batar. benimkine dün gece battı. ataturk havalimanına 9 civarında indim, bir taksiye binmek için sıranın başına gittim, oradaki değnekçi beni taksiye yönlendirdi, ben taksinin bagajının önünde durdum sonra içeriden şoför çıktı. amaaaaaaaaaaaaanııııııın, o da ne, vah vaaaaaaaaaah... şok oldum çünkü şoför bildiğiniz molla, yani bilmediğiniz. yani belki ileride bileceğiniz. ben de bilemiyorum. kısaca 15 cm uzunluğunda kara siyah sakal, az uzun saç, şalvar, sıfır yaka düğmeli gömlek, yelek ve ayağında mes. yani sokakta badem bıyıklar imam sakallar görüyoruz da bu tarif ettiğimden henuz pek görmüyoruz. neyse ben aslında vazgeçip bu taksiye binmesem mi diye çok düşündüm, sonra ayırımcılık kötü bir şeydir diyerek atladım taksiye. şoför bey benim korkularımın tersine müthiş düzgün bir turkçe ile benimle görülmemiş bir şekilde sohbet ediyor: "nereye gideceğiz efendim, ben şimdi bir trafik durumunu öğreneyim efendim, siz nasıl isterseniz öyle gideriz efendim, trafik olduğunda sirkeci vapuruna binin bir de çay içersiniz keyifli keyifli gidersiniz efendim." bunlara rağmen ben az konuştum çünkü bunların altında bir bit yeniği aradım hatta bir ara adamın beni kaçıracağını ve bir ormanda beni "sen misin örtünmeyen pis kafir" diyerek allaha kurban edeceğini filan düşündüm. bir arkadaşıma sırf bu yüzden bir sms attım "ben garip bir taksinin içindeyim, bana bi şi olursa haberin olsun" diye. sonra adam beni maçıında yardımı ile hiç olmayan trafik de evime götürdü, benim 2 liram çıkmadı onu bana helal etti, bir nevi helllalleştikten sonra ayrıldık. ama ben apartmana girerken hala korku içindeydim " acaba evimi belirleyip sonra gelip beni bulur ve kurban eder mi" diye... biliyorum çok şüpheciyim ama ülkemizdeki olaylar beni bu hale getirdi, yetkililere duyurulur.

13.5.09

DİŞ KAMAŞMASI

diş kamaşması ilginç bir olgudur. erik ve turşu gibi gıcır gıcır yiyecekler yiyince dişlerimiz de gıcırdar ve kamaşma olarak taabir ettiğimiz feci durum ortaya çıkar. herkesin kamaşma sınırı bir başkadır. bazıları 3 erik yiyince bazıları 13 erik yiyince kamaşır. bir kere diş kamaştımıydı artık bir daha geçmesi zaman alır. kamaşma anından sonra artık ne yeseniz o size kamaşır. hele kamaşmış dişin üzerine gelen yiyecek beyninize öyle bir sinyal uçurur ki yerinizden hoplarsınız. bu durumun en kötüsü her iki taraftaki azı dişlerin kamaşmasıdır. işte o zaman yediklerinizi çiğnemeden yutmak ya da anlamsızca ağzınızın içinde gevelemek sureti ile yersiniz. hiç hoşlanmadığım bir olgu olan diş kamaşması şu an başımda ve hem de 2 taraflı. bir an önce eski sağlığıma kavulmak için pozitif enerjilerinizi evrene bekliyorum.

12.5.09

BİR EV ÖZLEME SAVI

şöyle bir savım var:

"eğer evinizi ve bulunduğu şehri seviyorsanız, onlardan ayrıldıktan 2 gün sonra onlara geri dönmek istersiniz"

ben hoş bir iş gezisi geçiriyorum ama bu sebeple istanbul da iptal etmiş olduğum spor aktiviteleri, kardeşimin gelinlik provasını kaçırmış olmam, canım isterse moda da çay içmeye gidebilmem, evimin balkonu, yatağım bana özlemle el sallıyorlar, bu sebeple 2 gün uzak kalmak dahi beni kötü etkilemekte. yine de buralar sakin, güneşli, durağan, huzurlu ve bol çiçekli ve ikinci bir sav:

"evinizi ve şehrinizi ne kadar sevdiğinizi anlamak isterseniz, en az 2 günlüğüne onlardan ayrılın"

11.5.09

AAAAAAA MÜTHİŞŞŞŞ






























bu linke mutlaka bakın çılgınlık. 57578465443543542 tane paket örneği var. delilik

ŞU AN BİR GARİP YERDEYİM

bugün 3 günlük bir iş gezisine çıktım. şu an kıyı şehirlerinen birinin- adı sahibinin çılgınlıkları ile ünlenmiş- bir otelinin yemek terasındayım. teras dediysem aslında yer seviyesi. palmiyeler altında latin müzikleri eşliğinde yemek yiyor, denizin sesini dinliyor, şarap içiyor ve bloglara bakıyorum. benden başka kimse yok- garsonlar hariç... bilmem hayal edebildiniz mi ama müthiş bir atmosfer. iş yerine bolca kızmam ile birlikte şu an bana bu imkanları tanıdıkları için onlara teşekkürü bir borç bilirim. burada tek saçmalık interneti satın almak. artık 2 yıldızlı otellerde bile bedava internet varken burada 29 tl ödemek gerekiyor. neyse ben ödedim aldım interneti, bunu da problem etmeyeceğim. işte böyle... yanii bessame muçooo..

MAKARON



AHH MAKARON VAH MAKARON SEN NE DE GUZELSIN MAKARON HİÇ SENİ YEMEDİM AMA YEMEYİM DE YANINDA YATAYIM MAKARON...

BAY MILK

geçtiğimiz cuma şehrimize gelen filmlerden MILK e gitme fırsatını buldum. hikaye gerçek hayattan alınmış ve kısmen belgesel niteliğinde bir film... herkesin bildiği gibi amerika da 1970 li yıllarda eşcinsel hakları savunucusu harvey milk in 40 ından sonraki macerasını anlatıyor. filmin verdiği mesajlar çok önemli ama daha önemlisi nedir derseniz; sean penn dir. bu kadar iyi bir oyunculuk görmek pek fazla rastlanır bir şey değil. bir insan bu kadar mı oynadığı kişi olur, bu kadar mı içine sindirir. pes doğrusu. bravo... bu filmi izlemeyi düşünmemiş olsanız dahi sean penn için fikrinizi değiştirin derim ben...

ÖZLEDİM SENİ BLOG

AYYYY . 3 gün oldu bi şi yazamadım... özledim seni blog. ne de olsa sen benim ilk göz ağrımsın. iyi günde kötü günde can yoldaşımsın. dur işlerimi bitireyim hemen sana bazı sırlar vereyim.. öpüyorum.