şu an almış olduğum kararın arkasında tam olarak duramasam da, bu akşam otobüs ile datça ya doğru yola çıkıyorum. yol süresi 13 saat!! hep yatılı okuduğum için aslında hayatımın bir çok evresinde ikide bir otobüse binmem gerekti, bu yüzden de alışık olduğum bir durum ama bu özel havayolu şirketleri çıktı çıkalı böyle uzun yol tepmemiştim. şimdi neden tepiyosun derseniz, bunun güzel bir macera olacağını düşünüyorum, yol gidip biraz düşünücem- hayal kurucam- okumaya fırsat bulamadığım şeyleri okuyacağım... tüm hafta boyunca kendimi bu akşam için motive etmeye çalıştım lakin psikoloji bu durduğu yerde durmuyor. söylendiği kadarı ile otobüste internet varmış, ben de yolculuğumu bunun üzerinden planladım. lap top ı yanıma alıp şarjı gittiği kadar takılıcam. sonra i pod u devreye sokucam, böylellikle 5 saat kadar oyalanabilirim, sonra biraz uyurum 3 saat, geriye 5 saat kalır onda da kitap ve dergi okunucak. datça ya vardığımda annemle babam beni heyecanla bekliyor olacak ve bu da bir çok çileye değebilir. otobüsle gidiyorum ama sadece 4 gün sonra dönüyorum, ben napıyorum?
ooof offff... hayat zor, yollar uzun sevgili dünyalılar.
parasol'e özel arama kutusu
24.7.09
ian brown- maymunlar cehenneminden kaçış, michael jackson'ın thriller ını kavırlamış, duydunuz mu? neredeyse ben orijinalinden daha çok beğenicem o kadar olur yani. işte şuracığa embed ediyorum, kulakları ile duymak isteyenlere... bu arada billy jean i de yapmış ama thriller daha güzel. bu arada ben ofisten youtube a ulaşıyorum evden ulaşamıyorum, püf noktası nedir çözemiyorum. bir de ian brown un love bug şarkısınının türkçe mealini vermek istiyorum sonra, canım çok istiyor.
HENÜZ YAŞANMAMIŞ AÇIKHAVA ANILARI !
sürekli sigara içesim var. bir de şunlara gidesim var.
bu sene farkettim ki hiç açık havaya gitmemişim. sonra bir bakayım dedim neler var neler yok. tespit ettiğim "gidesim var" konserleri; nilüfer, duman ve goran bregovic. nilüfer e gitmek istiyorum çünkü şöyle kendi dilimde bir efkarlanasım var, dumana gitmek istiyorum çünkü şöyle kendi dilimde efkarlanasım var, goran bregovic e gitmek istiyorum ki buna "hayırdır" demek lazım, balkan müziği dinleyesim var. balkan kökenim var mı? yok. arizona dream olmasaydı goran bregovic goran bregovic olur muydu, bence biraz zor olurdu. ayrıca kendisinin yanında azman vurgulu çalgıcısı olmayınca da konserleri iyi olmuyor ama yine de goran ın sahnede takdir edilesi bir karizması var beni hep etkilemiştir. bir de hani 3 tane al yanaklı tombiş bulgar komşuları getiriyor ya- orkestrası ile birlikte, işte onlar ne kadar tatlı oluyor, canlarım benim. velhasıl olaylar böyle..
bu arada baktım da leonard cohen biletlerinin sadece en ucuz versiyonları tükenmiş. bu ne demek olur, en ucuz bilet alan bizler ışıklar hafif karardıktan sonra koyun sürüsü gibi ön koltuklara kayar konseri de güzel bir açıdan seyrederiz.
allahaşkına neden açıkhavanın adı cemil topuzlu oldu ben orayı kaçırmışım. bir de mazhar alanson erdoğan ların kankası oldu ben orada iyice kopmuşum. bu sebeple mfö konserini listeye eklemeye gönlüm razı gelmedi.
sevmek eskidenmiş güzelim, şimdi artık takılmak var diyerek özlü bir söz ekleyesim de var...
bu sene farkettim ki hiç açık havaya gitmemişim. sonra bir bakayım dedim neler var neler yok. tespit ettiğim "gidesim var" konserleri; nilüfer, duman ve goran bregovic. nilüfer e gitmek istiyorum çünkü şöyle kendi dilimde bir efkarlanasım var, dumana gitmek istiyorum çünkü şöyle kendi dilimde efkarlanasım var, goran bregovic e gitmek istiyorum ki buna "hayırdır" demek lazım, balkan müziği dinleyesim var. balkan kökenim var mı? yok. arizona dream olmasaydı goran bregovic goran bregovic olur muydu, bence biraz zor olurdu. ayrıca kendisinin yanında azman vurgulu çalgıcısı olmayınca da konserleri iyi olmuyor ama yine de goran ın sahnede takdir edilesi bir karizması var beni hep etkilemiştir. bir de hani 3 tane al yanaklı tombiş bulgar komşuları getiriyor ya- orkestrası ile birlikte, işte onlar ne kadar tatlı oluyor, canlarım benim. velhasıl olaylar böyle..
bu arada baktım da leonard cohen biletlerinin sadece en ucuz versiyonları tükenmiş. bu ne demek olur, en ucuz bilet alan bizler ışıklar hafif karardıktan sonra koyun sürüsü gibi ön koltuklara kayar konseri de güzel bir açıdan seyrederiz.
allahaşkına neden açıkhavanın adı cemil topuzlu oldu ben orayı kaçırmışım. bir de mazhar alanson erdoğan ların kankası oldu ben orada iyice kopmuşum. bu sebeple mfö konserini listeye eklemeye gönlüm razı gelmedi.
sevmek eskidenmiş güzelim, şimdi artık takılmak var diyerek özlü bir söz ekleyesim de var...
23.7.09
GECE BİZ UYURKEN NELER OLUYOR?
hiç düşündünüz mü gece biz uyurken evin içinde neler oluyor??? uyuyoruz ve bilincimiz tamamen kapanıyor. etrafımızda birileri mi dolaşıyor, eşyalar form mu değiştiriyor, perde kıpırdıyor mu, kapıya biri geliyor mu, otoparkta kimler dolaşıyor, arabanızın içine gelip kimler bakıyor...
ben gerçekten bunları merak ediyorum. koca evde, bir yatakta evin içinde neler olup bittiğinden bi haber uyorsunuz, ne oluyor yani, herşey olduğu gibi hareketsiz mi duruyor? o da ilginç değil mi? onca eşya, alet, edevat aynen koyduğunuz gibi, put gibi orada öyle duruyor. bu merakı gidermek için yapılacak en iyi şey, gece eve bir kamera kurmak ve kayıt etmek, sonra da oturup seyretmek... tabii yerse.. ben almıyım.. bilmemeyi tercih ederim. bir de çocuklarının bakıcılarını gizlice kameraya çeken aileler var, o da başka bir tuhaf hikaye..
ben gerçekten bunları merak ediyorum. koca evde, bir yatakta evin içinde neler olup bittiğinden bi haber uyorsunuz, ne oluyor yani, herşey olduğu gibi hareketsiz mi duruyor? o da ilginç değil mi? onca eşya, alet, edevat aynen koyduğunuz gibi, put gibi orada öyle duruyor. bu merakı gidermek için yapılacak en iyi şey, gece eve bir kamera kurmak ve kayıt etmek, sonra da oturup seyretmek... tabii yerse.. ben almıyım.. bilmemeyi tercih ederim. bir de çocuklarının bakıcılarını gizlice kameraya çeken aileler var, o da başka bir tuhaf hikaye..
ŞARKI BULMA OYUNU
şöyle bir oyun oynuyorum. radyo dinlerken bilmediğim bir şarkı çalarsa kimin söylediğini tahmin etmeye çalışıyorum. tahminimi içimde yüksek sesle söylüyorum. sonra radyoya bakıyorum. radyo eksen de o an hangi şarkının çaldığı ve kimin söylediği gözüküyor çünkü... %90 doğru tahminde bulunuyorum. ve doğru olunca da çok seviniyorum. neden seviniyorum? çünkü çok müzik dinliyorum ve bunun kulağımda ve beynimde yarattığı birikimi ve etkiyi görmüş oluyorum. genelde yeni bir şarkı çıktığında bu oyunu oynuyorum tabii ki. şarkının gidişi, melodisi, söyleyenin sesi, hangi enstürmanların ağır bastığı kendini ele veriyor. benim gibi şarkılarda çok şey bulan insanlar bu oyunun ne kadar zevkli olduğunu tahmin edebilir. aaa işte yeni bir şarkı. bunu da bildim :)
not: şarkılarda yaşamı bulabilmek için şarkı sözlerinin sizin için anlamlı olması gerekir, şarkıyı anlamanız gerekir, bu sebeple iyi bir enstrumental ya da jaz ya da klasik müzik dinleyicisi değilim. müzikle kafayı bozmuşsun kızım sen diyorsanız, diyin fikrim değişmeyecek!!! bu durumda partnerler önemlidir bi de, müzik sözkonusu olunca siz aya o da konyaya gidiyor ise vay halinize- mize...
not: şarkılarda yaşamı bulabilmek için şarkı sözlerinin sizin için anlamlı olması gerekir, şarkıyı anlamanız gerekir, bu sebeple iyi bir enstrumental ya da jaz ya da klasik müzik dinleyicisi değilim. müzikle kafayı bozmuşsun kızım sen diyorsanız, diyin fikrim değişmeyecek!!! bu durumda partnerler önemlidir bi de, müzik sözkonusu olunca siz aya o da konyaya gidiyor ise vay halinize- mize...
22.7.09
GÜNEŞİMDEN KAAAÇ
BBC NEWS | In Pictures | In pictures: Solar eclipse over Asia (ben fotoğrafı buraya koyamadım ama lütfen şu linke bi tıklayasınız)
HAHAAAAAA.. ay bu hintliler gerçekten garipler...
bugün güneşimiz tutuldu ama biz göremedik.. bu tutulmayla ilgili olarak bir çok kötü olaylar sinsilesi olacağı söyleniyor. savaşlar filan çıkacakmış. hayırlısı olsun!! benim korkum istanbul da deprem olması. her doğa olayı depreme bağlanıyor ya ben de bağlayıverdim. ama gerçekten de gece yatarken deprem olursa yanar biter kül olurum. allahım allahım lütfen gece yatarken deprem neyin olmasın. yerküremiz durduğu yerde dursun. savaşlar olmasın hep barış içinde yaşayalım, 2012 de de dünyanın sonu gelmesini sadece mayalar takvim yazmaktan sıkılmış olsun. AMİN!
21.7.09
DUYDUK DUYMADIK DEMEYİN !!
evet sevgili dünyalılar, şu an elimde mando diao nun son albümü give me fire ve önceki albümlerinden biri olan hurricane bar ı tutuyorum!!!!!!!!!!!!!!!!! yihuuuuuuuuuuuuu!!!!!! mutluluktan uçuyorum !!!
hedef jazzy de sesi sonuna kadar açıp, bağıra çağıra şarkıları söyleyip heyecandan delirmek. "neden albüm aldın da internetten indirip cd ye çekmedin" derseniz, benim soylu arabam kopya cd çalmıyor, " e hadi bakalım yarın sabah bağıra çığıra işe gidersin" derseniz işte bu imkansız, "neden?" derseniz çünkü ıssız adam çılgınlığı sırasında dinlediğim film cd si jazzy de takılı kaldı. 4 aydır çıkmıyor, çıkartmak için 250 tl istediler!!!! yuuhh dedim ama başka bir usta 100 tl ye yapabileceğini beyan etti. artık umarım ıssız adamdan kurutulurum ve "Honey you just left me for a new one, It doesn’t matter baby cause your hair is ugly too....So touch me down in the past where my mother will last , And it’s true that I’m in for a punch and a blaaaaaaaast" diye, " gloriaaaaaaaaaaaa" diye, "give me fiiiiiireee" diye deliririm.
bu arada son günlerde düşündüm de nihayet beni en mutlu edecek işin ne olduğuna karar verdim; high fidelity de john cusack'ın sahip olduğu gibi bir müzik dükkanı, ben ona krıtasiye malzemeleri de eklerim biraz ... sahip olabilirim, orada çalışıyor olabilirim, aşık olabilirim, bunlar mümkün. haa "bunlardan hiçbiri oldu mu?" derseniz, bunu da sonra anlatabilirim.
not: stheç e bana taaaa berlin den bu cd leri yetiştirdiği için çook teşekkürü bir borç bilirim, beyin bilirim. bir de beni mutlu eden şeyler oldu, bunu da söylermek isterim.
hedef jazzy de sesi sonuna kadar açıp, bağıra çağıra şarkıları söyleyip heyecandan delirmek. "neden albüm aldın da internetten indirip cd ye çekmedin" derseniz, benim soylu arabam kopya cd çalmıyor, " e hadi bakalım yarın sabah bağıra çığıra işe gidersin" derseniz işte bu imkansız, "neden?" derseniz çünkü ıssız adam çılgınlığı sırasında dinlediğim film cd si jazzy de takılı kaldı. 4 aydır çıkmıyor, çıkartmak için 250 tl istediler!!!! yuuhh dedim ama başka bir usta 100 tl ye yapabileceğini beyan etti. artık umarım ıssız adamdan kurutulurum ve "Honey you just left me for a new one, It doesn’t matter baby cause your hair is ugly too....So touch me down in the past where my mother will last , And it’s true that I’m in for a punch and a blaaaaaaaast" diye, " gloriaaaaaaaaaaaa" diye, "give me fiiiiiireee" diye deliririm.
bu arada son günlerde düşündüm de nihayet beni en mutlu edecek işin ne olduğuna karar verdim; high fidelity de john cusack'ın sahip olduğu gibi bir müzik dükkanı, ben ona krıtasiye malzemeleri de eklerim biraz ... sahip olabilirim, orada çalışıyor olabilirim, aşık olabilirim, bunlar mümkün. haa "bunlardan hiçbiri oldu mu?" derseniz, bunu da sonra anlatabilirim.
not: stheç e bana taaaa berlin den bu cd leri yetiştirdiği için çook teşekkürü bir borç bilirim, beyin bilirim. bir de beni mutlu eden şeyler oldu, bunu da söylermek isterim.
SİGARA YASAĞININ İLK GÜNLERİ
korkulan 19 temmuz geçti de 21 temmuz geldi bile. çok merak ediyorum ülkede bu yasaktan sonra neler oluyor diye. o tarihten bu yana sosyalleşmemiş olmanın verdiği cahillik ile yazıyorum. benim hissettiğim tek etki, eskiden ofisin yangın merdivenlerinde sigara içerken şimdi aşağıya binanın dışına çıkmak gerekiyor. bu da işten daha çok kaytarmak demek oluyor ama daha az içmek de oluyor. bazen ofisin çoğu aşağıda oluyor. bence patronlar bu işe de bir sınır getirecek ve bizim de kaytarma süremiz ebediyete kavuşacak.. bu arada toplumun bazı kesimlerinin ayıpladığı "kadınların sokakta sigara içmesi" durumu da tarihe gömülecek ve tüm hatunlar ellerinde sigara yürüyüp gidecek. oohhhhhhhhhhhhhhh !!
ROCK'N COKE UN ORGANİZASYON ŞEMASI
yahu bu hayatta her şey ne de çabuk tüketiliyor ve de unutuluyor. aradan sadece 1 gün geçti ama hafta sonu dimaaaağlarımıza gömüldü. bu organizasyon işi ile ilgili olarak yazacaklarımı dahi unuttum, ama seneye bakıp da hatırlamak için bir kaç not düşücem yine de;
- istanbul park a gitmek hazerfan a gitmekten daha kolay
- otopark ile festival alanı arası, yanan güneşi de dikkate alırsak çok uzak ve bir o kadar da tehlikeli çünkü hem yaya olarak otoyol geçmek zorundasınız hem de gece dönüşte yollar çok karanlık ve bir tarafı ormanlık
- her yer beton ve bu ortamı daha da sıcak yapıyor, ama glastonbury e gitsek her yer çamur diyemeyiz değil mi?
- insanları serinletmek için yapılan fıs fıs lar güzel çaba ama nafilee
- bira kuyruğu uzun ve senelerdir hep uzun
- alanda 2 gün program aradık ama bir türlü sahip olamadık
- konserler zamanında başladı ve bitti, hiç aksaklık olmadı
- 1.gün her yer temizdi ancak ikinci günün akşamında masaların üzeri çöp doluydu, bence temizlik görevlileri isyan edip gittiler
- tuvalete girmedim ama aldığım bilgiye göre tuvalet kağıdı ve sabun varmış, ama bu iyi niyet tuvalet ile ilgili iyi düşünmeye yetmiyor
- giriş çıkışlar zahmetsiz ve kolaydı
- her şeye rağmen insanları mutlu etmeye odaklanmış iyi niyetli bir organizasyon diyebilirim.
20.7.09
RUBY RUBY RUBY RUBEEEEEEEEE!!!!!!
işte bir rock'n coke daha üzerimizde bıraktığı ter ve mutlulukla sona erdi. ben katıldığım saatler dahilinde her dakikasından çok zevk aldım. tabii tüm müzik otoriteleri yazmaya başladı bile ve yazacaklar da... onlar çok daha iyi bilir ama ben kendimce düşündüğüm şeyleri şuracığa bir-iki not şeklinde yazayım.
cumartesi
juliette lewis in sonuna yetiştim ama iyi ki de yetişmişim, hatun çatlak, bu ne enerji, bu ne sempatiklik. açıkçası onu seyretmekten ne söylediğinin farkına varamıyorsunuz. yüzünüzde bir tebessüm ile büyülenmiş şekilde bakakalıyorsunuz. sonuç olarak o koşuşturdu biz acıktık ve 2 dilim pizzayı yedikten hemen sonra jane's addiction için hazırlandık.
açıkçası benim jane's addiction ile ilgili fikrim, evde bulunan bir albümü ve radyoda dinlediklerimi geçmez. ancaaaaaaak. o da ne. sahnede zorro mu desem, bir aslan terbiyecisi mi, bir boğa güreşçisi mi, bir büyücü mü, bir walt disney kahramanı mı? perry farrell (solist) üzerinde bordo tayt, bordo atlet, ayağında siyah zımbalı uzun çizmeler, belinde kalın siyah kemer (yanlarından püsküller sarkıyor) elinde bir siyah tüy ve yine siyah bir silahşör şapkası, saçlar kahve-sarı meçli, vücut son derece sağlıklı ve fit, sürekli bağırıyor "we came aaaaaaall the way from los angeles californiaaa" diye.. gerçek üstü bir durum. hareketler deseniz şaşırtıcı. yani görmek lazım. harikaydı, ben hiç beklemediğim bir şeyle karşılaştım. bu arada gitaristleri seyircilerden bir kızla french kiss usulü olmak üzere öpüştü. bol bol gitar sololar, hiç düşmeyen bir performans. bayıldım da bayıldım.
biz bu iki performansın ardından juliette ile perry nin bir çift olması gerektiğini düşündük. ikisi de süper üşütük ama perry gay olabilir bilgim yok hissiyatım var!
bu iki enerji topu ve amerikalılara özgü gösterişten sonra duman geldi sahnemize. öncekiler ne kadar enerjik ve sağlıklı ise kaan bi o kadar her zaman ki gibi :) ama tabii ki her zaman ki gibi de harikalar. al jileti eline, fışk fışk fışk kes kolları bilekleri olsun bitsin! bu arada onca grup arasında michael a bir selam gönderen sadece onlardı (tabii benim seyrettiklerim içinde).bu da tarz hareketti. bir de bir de eski köprünün altında ile bitirdiler, bu benim çok hoşuma gitti - hadi gel buluşalım eski köprünün altında, kimseler görmesin, mehtaba karşı uzanalım eski köprünün altında, kimseler bilmesin, kimseler duymasın!
bizim için bu gün böylelikle bitti, NIN ve prodigy bize göre olmadığından dağıtılıp evlerimize gittik..
pazar
iki hedefim var. razorlight ve kaiser chiefs.
razorlight bir boy band i andırıyor, ama söylemeye başlayınca bu çocuktan bu ses nasıl çıkıyor dedirtiyorlar. umduğumdan daha çok seyircisi ve seveni var, iyi bir performans bence ve biz de hakkını vererek bol bol dans ediyoruz. razorlight sonlanınca bu sefer yine yemek peşine düşüyoruz ve günlerdir- aylardır- yıllardır direndiğimiz mc donalds menulerine def ile kendimizi bırakıyor, güle oynaya big mac ve mac chicken menuleri yiyoruz. çok fazla aylaklık edemeden kaiser chiefs anonsu geliyor ve biz koşarak sahnedeki yerimizi alıyoruz- bu arada aramızdan biri (def) alternatif sahnede Janelle Monae yi seyretmeye gidiyor. (o da aramıza katılsa da anlatsa yaşadıklarını :))
kaiser chiefs çıkıyor ortalık yıkılıyor. hele ki iki ya da üçüncü şarkıda ruby gelince deliriyoruz. avazımız çıktığı kadar ruby ruby rubeeeee diye bağırıyoruz. solist ricky wilson çok yakışıklı, hiper enerjik, deli, şeker ve bir çok şey. seyircileri coşturdukça coşturdu, her şarkıda eşlik ettirdi, bizleri hiç yalnız ve kendi başımıza bırakmadı. seyircinin arasına atlamamak için kendini zor tuttu daha doğrusu korumalar onu zor tuttu. sürekli "we r kaiser chiefs" dedi, beynimize bunu kazımak istedi, seyircilerin arasında giderek hareketli kameradan bizlere bakıp el salladı, ve sonunda "Oh my, god I can't believe it, I've never been this far away from home! Oh my, god I can't believe it, I've never been this far away from home!" diye bağıra bağıra bir hal olduk ve onları da bu şekilde uğurladık.
mutlu son.. ve biz de evlerimize gittik...
her şey çok guzel, tüm grup ve solistler süperdi. gitme imkanı olup da, bu grup ve solistleri sevip de, sırf poposunu kaldırmadan dream tv ye takılanlar, yansınlar kaçırdıklarına...
not: eğer sıkılmazsanız sonra bir de organizasyon düşüncelerimi yazıcam. napalım, kolay değil, senede bir kere "" festival"e gidiyoruz !!!
cumartesi
juliette lewis in sonuna yetiştim ama iyi ki de yetişmişim, hatun çatlak, bu ne enerji, bu ne sempatiklik. açıkçası onu seyretmekten ne söylediğinin farkına varamıyorsunuz. yüzünüzde bir tebessüm ile büyülenmiş şekilde bakakalıyorsunuz. sonuç olarak o koşuşturdu biz acıktık ve 2 dilim pizzayı yedikten hemen sonra jane's addiction için hazırlandık.
açıkçası benim jane's addiction ile ilgili fikrim, evde bulunan bir albümü ve radyoda dinlediklerimi geçmez. ancaaaaaaak. o da ne. sahnede zorro mu desem, bir aslan terbiyecisi mi, bir boğa güreşçisi mi, bir büyücü mü, bir walt disney kahramanı mı? perry farrell (solist) üzerinde bordo tayt, bordo atlet, ayağında siyah zımbalı uzun çizmeler, belinde kalın siyah kemer (yanlarından püsküller sarkıyor) elinde bir siyah tüy ve yine siyah bir silahşör şapkası, saçlar kahve-sarı meçli, vücut son derece sağlıklı ve fit, sürekli bağırıyor "we came aaaaaaall the way from los angeles californiaaa" diye.. gerçek üstü bir durum. hareketler deseniz şaşırtıcı. yani görmek lazım. harikaydı, ben hiç beklemediğim bir şeyle karşılaştım. bu arada gitaristleri seyircilerden bir kızla french kiss usulü olmak üzere öpüştü. bol bol gitar sololar, hiç düşmeyen bir performans. bayıldım da bayıldım.
biz bu iki performansın ardından juliette ile perry nin bir çift olması gerektiğini düşündük. ikisi de süper üşütük ama perry gay olabilir bilgim yok hissiyatım var!
bu iki enerji topu ve amerikalılara özgü gösterişten sonra duman geldi sahnemize. öncekiler ne kadar enerjik ve sağlıklı ise kaan bi o kadar her zaman ki gibi :) ama tabii ki her zaman ki gibi de harikalar. al jileti eline, fışk fışk fışk kes kolları bilekleri olsun bitsin! bu arada onca grup arasında michael a bir selam gönderen sadece onlardı (tabii benim seyrettiklerim içinde).bu da tarz hareketti. bir de bir de eski köprünün altında ile bitirdiler, bu benim çok hoşuma gitti - hadi gel buluşalım eski köprünün altında, kimseler görmesin, mehtaba karşı uzanalım eski köprünün altında, kimseler bilmesin, kimseler duymasın!
bizim için bu gün böylelikle bitti, NIN ve prodigy bize göre olmadığından dağıtılıp evlerimize gittik..
pazar
iki hedefim var. razorlight ve kaiser chiefs.
razorlight bir boy band i andırıyor, ama söylemeye başlayınca bu çocuktan bu ses nasıl çıkıyor dedirtiyorlar. umduğumdan daha çok seyircisi ve seveni var, iyi bir performans bence ve biz de hakkını vererek bol bol dans ediyoruz. razorlight sonlanınca bu sefer yine yemek peşine düşüyoruz ve günlerdir- aylardır- yıllardır direndiğimiz mc donalds menulerine def ile kendimizi bırakıyor, güle oynaya big mac ve mac chicken menuleri yiyoruz. çok fazla aylaklık edemeden kaiser chiefs anonsu geliyor ve biz koşarak sahnedeki yerimizi alıyoruz- bu arada aramızdan biri (def) alternatif sahnede Janelle Monae yi seyretmeye gidiyor. (o da aramıza katılsa da anlatsa yaşadıklarını :))
kaiser chiefs çıkıyor ortalık yıkılıyor. hele ki iki ya da üçüncü şarkıda ruby gelince deliriyoruz. avazımız çıktığı kadar ruby ruby rubeeeee diye bağırıyoruz. solist ricky wilson çok yakışıklı, hiper enerjik, deli, şeker ve bir çok şey. seyircileri coşturdukça coşturdu, her şarkıda eşlik ettirdi, bizleri hiç yalnız ve kendi başımıza bırakmadı. seyircinin arasına atlamamak için kendini zor tuttu daha doğrusu korumalar onu zor tuttu. sürekli "we r kaiser chiefs" dedi, beynimize bunu kazımak istedi, seyircilerin arasında giderek hareketli kameradan bizlere bakıp el salladı, ve sonunda "Oh my, god I can't believe it, I've never been this far away from home! Oh my, god I can't believe it, I've never been this far away from home!" diye bağıra bağıra bir hal olduk ve onları da bu şekilde uğurladık.
mutlu son.. ve biz de evlerimize gittik...
her şey çok guzel, tüm grup ve solistler süperdi. gitme imkanı olup da, bu grup ve solistleri sevip de, sırf poposunu kaldırmadan dream tv ye takılanlar, yansınlar kaçırdıklarına...
not: eğer sıkılmazsanız sonra bir de organizasyon düşüncelerimi yazıcam. napalım, kolay değil, senede bir kere "" festival"e gidiyoruz !!!
Subscribe to:
Posts (Atom)