parasol'e özel arama kutusu

26.12.09

burda bu iş öyle olmaz canım

şu erkeklerin avlanma merakı bazen onları komik durumlara sokuyor. benden bu avcılara bir tavsiye, tabii ki bu tür avcılara böyle blog işleri ile uğraşmayacağından ben  aslında yine geyik yapmakla kalacağım ama olsundu...

şimdi sayın avcı, öncelikle kapalı bir mekanda motosiklet montu sırtında, kaskın kolunda, bira bardağın elinde, müziğin ritmine göre salınıp, gözlerini de bön bön- sence haşin haşin ve etkileyici-  karşı cinsine dikersen pek bir şey avlayamazsın. hatta senin bu komik halini gören karşı cins içten içe güler,kaçar, saklanır, sıkılır, rahatsız olur, tadı kaçar filanda falan. sonra bu saydığım ekipman ile avının kah önünde, kah arkasında, kah yanında, onun gözlerinin döndüğü her yerde belirirsen bu biraz bariz olmaz mı? yani eee av seni gördüüüüü!! öyle kalakalmış, öyle motorcu montunla, öyle kolunda kask ile.... 

eeee söyle bakalım bu tür davranışların sonunda hayalkırıklığı ile motoruna binip gitmek, vınn vınnn vınn die gaz vermek, inine dönmekten başka ne olabilir?

yaaa işte sevgili dünyalılar, böyle avcı erkekler var, amaaaa kolay mı yahu kızları tavlamak, önce zeka pırıltısı görücez sonra sevicez :)

25.12.09


kafamın içindeki düşünce balonlarından kurtulduğumda daha güzel bir yaratık olacağım!!

23.12.09

DAR ALANDA KISA PASLAŞMALAR

"bir tarafta erkek, bir tarafta kadın, aynı eylem için hazırlanırken ne yaparlar" konulu oturumumuza hoşgeldiniz. tabii ki aaa bu sorunun cevabı ne olabilir ki? "yani kadın denize giderken mayosunu giyer, eee erkek de mayosunu giyer" diyebilirsiniz.ammaaaa mayo giyme, evden çıkma ve denize kapağı atma eylemleri sırasında geçen bir dizi olay cinsler arasında farklılık göstermektedir. tabiiki bu oturumun konusu denize girmek değil, bir misal verdim.

lafın özü şu; bir buluşma düşünün. kadının bu buluşmaya giderken olacak hazırlıkları şunlardır- diyelim ki ortalama 3 günlük bir süre var-;
- nerede buluşulacağın düşünülmesi ve inceden inceye erkeğin bu konuda işlenmesi
- buluşulacak yere göre kıyafet seçilmesi, eğer seçilemiyor ise bedelinin ne olacağı düşünülmeden alışverişe çıkılıp içe sinen bir şey alınması
- tüm yakın arkadaşları arayıp buluşma ile ilgili dedikodu yapılması, telefonlarda saatlerce çene çalınması, tiyo alınması
- buluşmadan bir gün önceye manikür, pedikür, ağda randevusunun alınması (burada manikür elzem yani buluşmanın sonu nereye varırsa varsın yapılacak bir iş ancak diğerleri "just in case" diye ingilizce tabir edilen "canım ne olacağı belli olmaz" şeklinde yapılacak şeylerdir)
- bazı kızlar için manikür pedikür seansına kuaför de eklenir. saçlar yaptırılır, boyalar yenilenir, asla yeni bir saç kesimine girişilmez- bu risklidir! var olan model modifiye edilir
- buluşmadan önceki gün evde rahat rahat oturulur, ağır bir program yapılmaz
- buluşma günü çoooooooook önceden seçilmiş olan kıyafet giyilir, saçlar taranır, örülür, açılır, makyaj yapılır, ayakkabılar giyilir, evin içinde son görüntü ile 3-5 tur atılır
- kalp çarpıntısı sabahtan başlamıştır, işe konsantre olunamaz, internette surf yapılır
- bazı kızların arzusu evden alınmaktır ama günümüzde artık erkekler daha umarsız kızlar da daha cevval olduğundan, kızımız tıpış tıpış arabasına binip buluşma yerine gider...  
ve iştee o an!

bu sırada erkeğimiz neler yapmıştır?

- kızımızın yer seçimi konusundaki ataklarına boyun eymiş ve "O" nun istediği yeri kabul etmiştir. aslında belki o salaş bir meyhanede kasılmadan yemek yemek istemektedir.
- yemeğin yer tespiti ile buluşma günü arasında geçen zaman aralığında erkeğin konu ile herhangi bir alakası yoktur.
- "O" gün geldiğinde ağır ağır üstünü giyinir, evde mevcut olan kot pantolonu, t-şört ya da gömleği, kış ise kazağı ve spor ayakkabılarını giyerek yola koyulur - eğer erkeğimiz daha bi ağır abi türünde ise kıyafetini kanvas pantolon, gömlek, lumberjack- camper türevi ayakkabı ve bir ceket olarak seçebilir- ama işte onun olayı budur.
- bir de giyinmeden önce belki traş olabilir bu da onun "cool" luk seviyesi ve yaptığı iş ile ilgilidir.
- son kez aynaya bakar ve kendini sokağa atar.... vee işte o an!!

şimdi bu analizimizden de görüleceği üzere kadınlar bir buluşma seansına fiziksel ve zihinsel olarak 72 saat harcarken erkekler bu seans için hmmmmmm bi düşüniyim, buluşma teklifini yapmak için 10 dk., yemek rezervasyonu yapmak için ki bu opsiyoneldir 5 dk, buluşma günü duruma göre traş olmak için 10 dk, giyinmek ve saç-banyo işler için 20 dk harcamaktadır. yani toplamda 45 dk dır. alın işte tüm bu çabaya rağmen genelde hayalkırıklığına uğrayan, ağlayan, bağıran, çağıran, sızlanan, şikayet eden, attığı her türlü taklaya rağmen aradığı ilgiyi bulamayan da kızlar olur!! bu da doğanın kanunudur. erkekler erkektir işte ve asla formatlanmaya uygun değillerdir!

oturumumuzu kapatırken bu uzun yazı için sizlerden özür diler, ayrıca erkekler ile ilgili olarak tamamen atıp tuttuğumu belirtir, tüm bunların aksi aksiyonlar yapılıyor ise hepiciğinizden özür dilerim.

bir güne hoplaya zıplaya başlamak için yapılması gereken şey; yumurtanın sarısını çiğ olarak içmek, suya limon sıkmak, kendi işini yapmak, evinin hanımı olmak ya da haftasonunun gelmiş olmasıdır.

22.12.09

bizi ne tutuyor?

bizi, sıklıkla gördüğümüz insanlara " merhaba, nasılsın, iyi akşamlar, gunaydın" demekten ya da çantamızın, elimizin, kolumuzun çarptığı insanlara "pardon" demekten alı koyan nedir? tanışmamış olmamız mı? geçmişimiz olmaması mı? ukalalığımız mı? eğitimsizliğimiz mi? hamurumuz mu? küçükken bize dayatılan "yabancılar ile konuşma" öğretileri mi? kendimize olan güvensizliğimiz mi? ya da kendimize olan aşırı güvenimiz mi? karşımızdakinin gözümüzdeki değeri mi? yabaniliğimiz mi? göçebeliğimiz mi? 

alt tarafı diyeceğimiz sadece bir kelime ve bunu esirgemenin kazancı ne olabilir? çok cana yakın olduğumdan diil ama biraz daha medeni bir hayat yaşamak istediğimden...

21.12.09

go your own way

yeni ofisimize taşındık. mahalle arasında, pazartesi günleri karşı sokağında pazar kurulan, kaldırımın üzerinde direk girişi olan 4 katlı küçük bir bina... daha önce hep iş merkezlerinde, büyük genel müdürlük binalarında, plazalarda çalışmış olan ben bu yeni ofisin durumuna alışabilecek miyim? herşeye alışmıyor muyuz? buna da alışırız tabii ki. hemen hücremi kişiselleştirip ıvır zıvır incik boncuk her şeyimi yerleştirdim ve evet artık bu bu hücre benim mekanım... eski hücreme kıyasla daha aydınlık çünkü pencere kenarımdayım ve aslında binanın en güzel yerindeyim. laf aramızda herkes beni kıskanıyor!! hücreye adım atar atmaz küçük müzik setimi kuruverdim ve şu an londra'dan edindiğim en iyi şeylerden biri olan fleetwood mac'in yeni çıkan toplama albümünü dinliyorum. do you beleive in miracles? do you beleive in magic?? herkes öyle yemeğine çıkarak yeni bölgeyi keşfediyor, ben yeni hücreme nüfuuuz etmeye çalışarak, tatlı bir huzur içnde fleetwood mac dinliyorum. bu hafta belki mucizeler olacak belki de herşey değişmeden devam edecek. heyecan tufanı!!