parasol'e özel arama kutusu

17.4.10

happy record store day > plak dükkanı gününüz mübarek olsun

bugün "record store day" yani plak dükkanlarını günü. hepimize kutlu ve mutlu olsun!!!  bu da ne şimdi diyenlere ufak bir tarihçe vermek gerekir ise; 2007 yılında Bull Moose'de çalışan chris brown'un uydurduğu bir gün bugün... "record store day" her nisan ayının 3.cumartesi günü kutlanıyor. günün özünde, bağımsız müzik dükkanları ile, cd ve plak kapağı tasarımcıları bir araya gelerek müziğin sanatını kutluyorlar. bu günde amerika'da ve avrupa'da çeşitli atraksiyonlar düzenleniyor. bunun da organizasyonunu Michael Kurtz, Carrie Colliton, Melanie Nipper, Michael Bunnell  ve  Eric Levin adlı kişiler yapıyor.

istanbul'da bu iş henuz festival havasına dönüşmedi ama bugün babylon lounge'da bir plak pazarı etkinliği düzenleniyor! 

ben henuz plak durumlarına girebilmiş değilim ama karar verdim mete yeni dükkanını açınca artık ben de bu dünyaya katılıcam. bu da benim için 2010'un hedefi olsun :)


bugünün şerefine, başlık resmimiz alexandfelix'in "queen vinyl"i olsun



bugünün şerefine favori filmimiz "high fidelity" olsun



bugünün şerefine favori müzik dükkanımız "rough trade" olsun



bugünün şerefine 2009'un favori plak kapağı yeah yeah yeah's it's blitz olsun 

türk plaklarından da benim en favori kapağım ajda'nın ajda pekkan albümü olsun 

16.4.10

hava kararmaya,  ağustos böcekleri şarkılarını söylemeye başlamışdı. akşam kamp kafetaryasında buluşmadan önce herkes bikinilerinin sıkan lastiklerinden kurtulmak için karavanlarına gitmişti. kızlar  çiçekli elbiselerini ve merserize kazaklarını, erkekler ise şortlarını ve t-şörtlerini giymeye hazırlanıyordu. tüm gün denizde harika vakit geçirmişlerdi, şimdi biraz dinlenme ve rahatlamanın tam zamanı idi. uzun zamandır karavan tatili yapmamışlardı ama hepsi de bu kararı aldıklarına çok memnundu. hem tatillerinin geri kalan kısmını burada geçirmeye karar vermişlerdi. büyük şehir hayatından böylesine basit ve huzur dolu bir zaman yakalamış oldukları için çok şanslı olduklarını düşünüyorlar ama büyüyü bozmamak için bunu çok da fazla dile getirmiyorlardı... kafeteryadan bildik bir şarkı duyuluyordu...

15.4.10

sine büyüka'nın blogunda yer alan the arctic monkeys konseri izlenimlerimin yer aldığı yazımı şuracıktan, yani tam da şuracıktan bulabilirsiniz.

14.4.10

""indis'in "the loo" problemi""

şimdi şimdi fark ediyorum ki, çocukluktan beri benim bildiğim bazı şeyler, sadece benim bildiğim bazı şeylermiş!! yeni ofise taşınmamız ile birlikte hafif bir şok durumu içindeyim. sorum şu: "bir tuvalete girerken kapısı kapalı ise ne yaparsınız?" tabii ki muhtemelen cevabınızı bilemiycem ama ben kendi cevabımı vereyim; tuvaletin kapısı kapalı ise ben kapıyı çalarım. içerden ses gelmezse de kapıyı açmak için hamle yaparım, kapı açılır ya da açılmaz. açılmadığı durumda anlarsınız ki aslında içerde biri var ama kapıyı çaldığınızda size cevap vermemiş. gizemli bir durum!! peki bir soru daha: "siz tuvalette iken birisi kapıyı çalarsa ne yaparsınız?", benim cevabım; "dolu" derim olucak. ama bizim ofiste bunu diyen tek kişi benim. ben mi kroyum bizim ofis mi kro gerçekten anlamıyorum. sanki tüm ofis karşıma geçmiş bana bir "the looooooo" oyunu oynuyoorr!! anneeeeeeeeeee! 

bakın ofiste ne oluyor anlatıyorum. diyelim ki ben içerdeyim, löönk diye kapı açılmaya çalışılıyor, hiç çalınmadan. kilitli olduğu anlaşılınca gidiliyor. diğer bir örnek ise ben dışardayım başkası içerde. kapı kapalı. çalıyorum. ses yok. açmaya çalışıyorum kilitli. yahuu ofis arkadaşım, canım güzelim bir ses versene. ya da kapıyı çalıoyurum içeriden biri "hııııııı" diyor. gerçekten. "hııııııııı" dedi. allahım alacakaranlık kuşağındayım haberim yok. 

"indis'in the loo problemini " (ellerimle tırnak işareti yaptım) bir iş arkadaşıma sordum. "eğer tuvaletin kapısı kapalı ise ne yaparsın?", "açmaya çalışırım, birisi varsa zaten kilitli olacağından açılmaz", "ya kilitlemeyi unutmuşsa", "e bu onun problemi!!!!!" ee yuuuh, adamın felsefesi :  insanların boş bulunması affedilemez, kilidi unutan bir rezalete meze olmayı hak eder!! nihahahaahaaaaaa!!! 

gördüğünüz gibi ben kimlerle ne şartlarda çalışıyorum. lütfen söyleyin benim "the loo" problemimin gerçek yüzü nedir?? ben mi saçmayım bizim ofis mi?? eğer ben saçmaysam o zaman ben bu saçmalığı nereden kaptım dünyalı bilgiçler???? sööleyin sööleyin, eğitim sistemim mi çarpıkmış neymişşş?????

12.4.10

bitmeden önce- kaçmadan önce görmeniz gereken bir kaç şeycik

ben bir etkinlik muhabiri değilim ama blog camiasında öyle olanlar var. sürekli bir yerlere gidiyorlar, geziyorlar, o lokanta senin bu bar benim, o konser onun derken sürekli alemler içinde yaşayıp gidiyorlar. bunlar nereden para bulur? hem o kadar yiyip hem de nasıl ince kalırlar? yediklerini tuvalette kusarlar mı, ne yaparlar anlamıyorum! tabii ki, anlaşılacağı üzere, bu şahısları kıskanıyorum. bir elim yağda bir elim balda istemez miydim ben de etkinlik böceği olmayı?? isterdim ama diilim yine de size bir kaç şey tavsiye edicem, ben çok beğendim;

* alexandfelix > 13 queens> cda projects / mısır apartmanı

 
belki fark ettiğiniz üzere bu haftaki "header" sanatçılarım alexandfelix ve onların şu an mısır apartmanında, burada hafta boyunca göreceğiniz işlerinin olduğu sergisi devam ediyor. "13 queens" adlı projelerinde, her biri bir temadan oluşan 13 adet karışık teknik resim var. bunlar bilgisayar oyunu değil, her bir detay tek tek elle boyanmış tasarlanmış ve birleştirilmiş eserler. 30 nisan'a kadar devam ediyor.kaçırmayın, hele ki eğer benim gibi kolaj seviyor iseniz :)


* ali cabbar > huzursuz gölge> yapı kredi kazım taşkent galerisi>
bu sergiyi de görmenizi salık veririm, politik bir temeli olmasına rağmen çok estetik bir tarafı da var. bir türk sanatçısı olarak ali cabbar'ın işleri ile daha önce tanışmamış olduğuma hem şaşırdım hem de üzüldüm. bir de güzel kataloğu var, sergiden çıkıp yapı kredi kitap evine girer kendinize güzel güzel  kitaplar alır, mutlu mesut ayrılırsınız. neredeyse garanti ediyorum bakın!!

* sarkis >opus > galerist/mısır apartmanı >

maalesef bu sergiye gidemezsiniz çünkü cumartesi günü bitttiiiiii.. bu sene sarkis yılı oldu gibi her yerde bir sarkis sergisi açılıyor. ben pek de hayranı değilim ama galerist'teki serginin konsepti hoşuma gitti; dünyanın önde gelen mimarlarının önde gelen eserlerinin planlarını sulu boya ile ve yer yer
parmak baskısı ile kağıda geçirmiş, ayrıca yeni neon yazıları da hazırlamış.  ben sevdim:) bu arada esas bomba, 21 nisan'da galerist'te julian opie sergisi olucak. bu harika bir durum. gerçekten!


* julie&;julia > yakında sinemalarda

bunun çağdaş sanat ile ilgisi yok, biliyorsunuz ki julie&julia meryl streep tanrıçasının harika bir filmi daha!! seyreden şanslı çıkar, bu arada bloggerları da fazlasıyla ilgilendiren bir film, her şeyi toplayınca ben çok sevdim ama bir türlü şu çipil amy adams ı sevemedim ...dvd olarak bulunuyor (kaçak tabiiki ) ayrıca yakında sinemalara da geliyor, zaman ayırırsanız pişman olmazsınız :)

ohhh pazartesi bitti bileeeeeeeeeee!!!!!!!!!

11.4.10


yarın da- her pazartesi olduğu gibi- sabah 7'de kalkarken sürünüyor olacağım.

11 nisan

bir 11 nisan da böylece bitmiş oldu. bu günün yazısı da puffff ortadan kaybolduuuuuu.