parasol'e özel arama kutusu

26.2.10

en en en en en en en en en en en kötüler!!

kötü- iyi, en kötü- en iyi??? göreceden görece beğen!! iyiler, kötüler, güzeller, çirkinler, olmuşlar, olmamışlar... etrafımız bunlarla sarılı. halbuki aslında herkesin iyisikötüsügüzeliçirkini kendine diil mi?? öyle de işte tam da öyle olmuyor. özellikle bu işler bir de geniş kitlelerin kör gözlerine  parmak sokmak sureti ile fecii haller alıyor.

durum şu; mesela geçtiğimiz hafta nme ödülleri verildi!! yani nme dergisinin her yıl düzenlediği müzik üzerine çeşit çeşit ödül verme durumları. bu çeşitliliğin içinde en kötü giyinen kadın-erkek, en kötü albüm ve en kötü grup kategorileri de vardı. kusura bakmasınlar ama bence bu biraz fazla!! genel olarak tüm ödül kategorilerindeki adaylara bakıldığında, herhalde yaş ortalaması 28-30'u geçmez. yani hepsi çok genç... ve düşünün ki 25 yaşındasınız ve en kötü grup ya da en kötü albüm ödülünü alıyorsunuz. bu durumun üzerinizde yaratacağı travma ne olur??? ben şahsen belki de gider bir köprüden atlarım, yani atlamasam da yaşadığım ülkeyi ya da adımı ya da tipimi değiştiririm. hadi iyiyi seçiyorsunuz- ki bu da göreceli- ona bi diyeceğim yok, insanları çabalarından dolayı takdir etmiş oluyosunuz ama bırakın en kötüler doğal seleksiyon ile elensinler, onları milyonların önünde rezil etmeyin!!

tabii burda kandırmacalı bir durum var. "en kötüler" kategorisi olan ödül törenlerine baktığınızda çoğunun halk oylaması ile yapılan ödül sistemleri olduğunu görüyorsunuz. yani günün sonunda organizasyon komitesi "eee bizim bi suçumuz yok valla, halk seçti, her şey demokratik yani" diyebilir, paçayı da sıyırabilir. sevgili komite yiyosa siz seçimi yapın, bi de en kötüler kategorilerini sıralayın, sonra hep birlikte bakalım neler oluyor!!

diyeceğim o dur ki en kötüler kategorisini alanlar bence şu yukarıda görülen nme ödülü heykelini organizasyon yönetimine doğrultsunlar!! çok çok protestolar yapsınlar. hatta  bu kategorinin kaldırılması için trafalgar meydanında çıplak dolaşsınlar!

yavrucum, ödül komitesi, çok ayıp öyle arkadaşlarına kötü, çirkin, şişko, salak, aptal, manyak denmez kii!! cık cık cık!!! ağzinıza biber sürücemmm!

25.2.10

işteee!! biliyordum bir gün gökyüzünden süzülerek beni almaya geleceklerini. 
şapkam bir huni mi??? yooo kağıttan kayık... 
dürbünün camlarında fotoğraf mı var? 
aaaaaaa kim koyduu!

24.2.10

bir hayat dersi

türkçeye "aşk dersi" diye çevrilen ingilizcesi ise "an education" olan filmi izlediniz mi? izlemediyseniz bir  şans verin... aslında siz adına bakmayın, film aşk  üzerinden bir hayat dersi vermekte. yani bu benim fikrim. bu benim olan fikir üzerinden  de yürüyeceğim. senaryo nick hornby'e ait olunca gerçek hayatın içinden hikayeler okumak ya da seyretmek de alışıldık oluyor.

filmi anlatmayacağım, kendimce çkarttığım özü anlatacağım. o da şudur ki; yaşadığımız hayatın sıradanlığından çıkmamızı sağlayan şeyler çok cazip olsa da , karşımıza hayatta  ulaşmak istediğimiz hedeflere ya da hayallere giden kestirme yollar çıksa da, biz bunların peşinden giderek başkalarının uyarılarına kulak asmasak da  ve bu suretle  suyun akışını dışarıdan müdahele ile değiştirsek de, bunların peşinden gelebilecek  hayal kırıklığını da göze almamız gerekir.  öte yandan bu durumu destekleyen, "bisikletten düşmeden dizinin ne kadar acıyacağını da bilemezsin" olgusu önemlidir. yani  çevredekiler ne derse desin, bizi heyecanlandıran şeylerin peşinden gideriz ve dizimizin acıyıp kanamasına engel olmayız. ee hal böyle olunca kendi düşen ağlamaz da bir başka  bakış açısıdır. görüldüğü gibi olaylar bir yün yumağı halini alır... işte filmde böyle bir durumdan bahsediyor.

velhasıl, aslında her şey yerinde ve zamanında güzel vallahi. aaa 16 yaşında kız ne oluyorsun??? hadi bakiim derslerini çalış, bir iki oxford'a... aaa pessss..

not1: şunu unutmamak gerekir ki, heyecanların peşinden gidip de sonu hayal kırıklığı olduğunda, herkes filmdeki kahraman kadar şanslı olmayabilir

not2: film 3 dalda oscar adayı (en iyi film, en iyi senaryo, en iyi kadın oyuncu), ben oscar almasına ihtimal vermiyorum ancak basit, sade ve sıradan bir konuyu böyle güzel işleyip böyle güzel oynamak çok takdir dilesi bir durumdır bunu da belirtmek isterim!!

23.2.10

insanlar yeterince cesur olmadıkları için, birebir diyaloglara girmemek için, kime çatıcaklarına emin olamadıkları için ya da türlü başka nedenler sebebi ile "havada asılı kalan notlar" yazanlar grubuna katılmayı tercih ediyorlar. bende bu grup üyelerine sinir oluyorum. bakın mesela bu akşam eve geldiğimde apartmanın giriş kapısında şöyle bir not vardı: "geceleri çıkarttığınız seslere dikkat edin, apartmanda çocuklu ailelerin de yaşadığını unutmayın lütfen" !!! imza hiçlik, yani boş. harika diil mi??? aslında notun dışında, olay da harika... dün gece saat 3 ile 4 arasında bir kadının sevişme esnasında çıkarttığı sesler- ben de dahil olmak üzere- bir çok daire sakini tarafından dinlenmek zorunda kalındı ve bu şehvetli geceye bir komşunun dayanamayıp duvara vurması ile son verildi(poor she!)  

neyse konu "havada asılı kalan notlar" grubu idi. 

benim gördüğüm diğer bir not ise iş yerinde çalışan biri tarafından iş yerindeki dişilere atılan bir e-posta idi:"lütfen tuvaletleri temiz tutalım, bulmak istediğimiz gibi bırakalım" !!! bak bak bak sen, temiz kız seni!!

şimdi bu ruh halini şuracıkta analiz ediyorum:
  • kim tarafından yazıldığı belli olmayan "geceleri sessiz sevişin" notunu yazan kişi- dairesini belirtmediği için- kendisi dahil tüm apartmandakileri zan altında bırakıyor. apartmanda  yaşayan özellikle de çocuklu olmayan, hele bir de bekar olan herkes zan altında!! apartmanda karşılaşanlar birbirlerine şüphe ile bakıyorlar. böyle "havada asılı kalan bir not" gerçekten havada asılı kalıyor ve herkesi de havada asılı kalmasını sağlayan keskin ipler ile tehdit ediyor. 
  • iş yerindeki "benim dışımda herkes pis" notu ise, tuvaleti en temiz kullanan kişi olarak mesajı yazan kişiyi tescillediği gibi, aslında tuvaletleri kirli bulan ama  mesaj yazmayı akıl edemeyen ya da yersiz ve çirkin bulan "aptuşlar"ı da pis grubuna sokuyor. vay çakal seni!
işte bu nadide analiz sonucunda diyeceğim o dur ki, sırf sizin cesaretiniz olmaması sebebi ile birebir karşılaşmalardan korkmanız yüzünden, bir sürü kişi zan altında kalamaz. pliiiiz get yourselves together (bu lafı çok seviyorum) ve biraz cesur olun. gidin muhattabınızla yüzleşin, eğer muhatabın kim olduğunu bilmiyorsanız sonsuza kadar susun.  bizi havada asılı kalan korkak notlarınız ile  meşgul etmeyin!!!

heyy, sen!! nooluoyo orda bakiiiiiimmmm!!!

22.2.10

yemek özendirme köşesi

son zamanlarda hayatıma giren bir güzellikten bahsediciim. hani hep uzak diyarlarda çok favori bir yiyecek vardır; "frozen yogurt" dedikleri. işte bu dondurma formundaki yoğurt türkiye'de de son zamanlarda satılmaya başlandı... mesela büyük boy siparişi verdiğinizde 180 gr bembeyaz dondurulmuş yoğurt üzerine 6 çeşit türlü ek koydurup, güzel, renkli ve şeffaf bir kaşık ile bu güzelliği doya doya yeme fırsatınız olabiliyor. bembeyaz, yağsız ve hafif malzemenin üzerine yaban mersini, ahududu, böğürtlen, dağ çileği gibi masallardan fırlama meyveler, ceviz, badem ve fındıklar koyuluyor ve işte bu karışım tam anlamı ile bir şahesere dönüşüyor. hafta sonu yürüyüş bahanesi ile caddebostan'daki bu yoğurtçuya gidip mükemmel karışımımı yaptırıp sokaklarda onu yiyerek dolaştım. yanımdan geçenler mükemmel karışımıma özenerek baktı. eminim beni görenler gidip o dükkandan kendi mükemmel karışımını almıştır. 

burada kabak tatlısından nefret ederken nasıl da hayranı olduğumu açıklamam gerekecek.  12-13 yaşların izmir'deyken dışarıda yemek yiyorduk. annemlerin çok eski arkadaşları ile birlikte...  işte o arkadaşların hanım olanı tombiş ve koca dudaklı nevin teyze karşımda oturuyordu. sıra tatlıya gelmişti. nevin teyze kabak tatlısı istedi. ben içimden öğğk dedim. sonra altın sarısı ile turunç rengi karşımı, üzerine ceviz serpiştirilmiş kabak tatlısı huzurlarımıza geldi. nevin teyze koca duduklarını büze büze ve her hali ile tatlının tadına vardığı anlaşılan bir şekilde kabak tatlısını yedi bitirdi. ben ona bakakaldım. bir süre ne kendime ne de annemlere artık kabak tatlısı yiyeceğimi beyan edemedim ama o günden sonra kabak tatlısını çok sever oldum. ahh nevin teyze!!

uzun lafın kısası sevgili dünyalılar, beni mükemmel karışımı yerken görseniz, eminim siz de dondurulmuş yoğurt müdavimi olursunuz!! hmmmmm şimdi olsa da yesem.. benim cici mükemmel karşımım sana bayılıyorum.