şeker yüklemesi diye bir test yaptırdınız mı hiç? yaptırmadıysanız inşallah yaptırmazsınız. ben 2 gün önce yaptırdım ve işte şööle bi şi ;
1- aç karnına kan vermekten tırsarak kan alma yerine gidilir. "şimdi bu nasıl bi test kaç saat sürecek, kaç kere kan alınacak, ay vay" derken hemşire direk kanı alır
2- çıkan değeri bir kağıda yazar
3- kahve ya da çay makinalarının yanında duran plastik bardaklara 75 gr pudra şekeri konur, bu şu demektir ki bardak silme dolar, içine su koyulup şeker eritilmeye çalışılır
4- sonunda şeker eriyince kurbana içirilir
5- kurban dayanıklı ise lüp diye sulu şekeri içer
6- aradan 1 saat geçer, tekrar başka bi koldan kan alınır
7- çıkan değer bir kağıda yazılır
8- bu sırada 2 saat geçmiştir ve açlıktan kurbanın karnı kazınmaktadır
9- sonra 1 saat daha geçer ve yine başka bir yerden tekrar kan alınır
10- çıkan değer bir kağıda yazılır
11- aradan 3 saat geçmiştir ve bu iş bitmiştir
12- sonunda kurbanın şekeri ile ilgili bir sonuç çıkar
tamamen saçmalık. bu çağda böyle tahlil olmaz olsun! düşünün ki 75 gr şeker içiyosunuz ki bu bile şeker hastası olmanıza sebep olabilir!!! buradan ezilen grup, spekülasyonların kurbanı hemşirelere talking heads den müthiş müthiş bayıldığım bir şarkıyı gönderiyorum ve tıp dünyasının bu tahlil için çok daha kolay bir yöntem bulmasını temenni ediyorum.
Sweet sweet, lover lover
Never never never find another to put
sugar on my tongue
Gimme gimme gimme some
öğğğğğğğğğğkkkkkkkkkkkkkkkkkk
parasol'e özel arama kutusu
22.8.09
TANRIYA TALEP FORMU
talep eden: ben
talep konusu: bugün öğleden sonra uçağımın istanbul a beni götürmesi
talep nedeni: gönlümce müzik müzik müzik dinleyebilmek ve tek başına kalabilmek
onaylayan: tanrı
imza:
not: pliiz pliizzz plizzzzzzz artık istanbul a ulaşıyım çünkü çok sıkıldım ve çok sıkıldım ve feciiii sıkıldım. bir an önce imzalaman dileyi ile. öperim.
dipnot: imzaladığın için mersileeeeer
talep konusu: bugün öğleden sonra uçağımın istanbul a beni götürmesi
talep nedeni: gönlümce müzik müzik müzik dinleyebilmek ve tek başına kalabilmek
onaylayan: tanrı
imza:
not: pliiz pliizzz plizzzzzzz artık istanbul a ulaşıyım çünkü çok sıkıldım ve çok sıkıldım ve feciiii sıkıldım. bir an önce imzalaman dileyi ile. öperim.
dipnot: imzaladığın için mersileeeeer
21.8.09
civciv mi yumurtadan yumurta mı civcivden?
disk atma sporu için bir soru
****** şişmanlar mı disk atma dalını seçiyor, yoksa disk atma dalını seçenler mi şişmanlıyor*****
TÜM ATLETLER ÇOK HAVALI CANIM !!
günlerdir beni peşinden sürükleyen dünya atletizm şampiyonasında usain bolt tan sonra en çok hoşuma giden şey sporcuların havalı, "cool" ve "trendy" görünüşleri. eskiden bu kadar süslüler miydi? galiba değillerdi.
şimdilerde hem erkeklerin hem de kadınların süsünden geçilmiyor. aslında bence bu durumun en çarpıcı temsilcisi serena williams dır ama şu an konusu olmadığı için atletlerle devam etmeliyim. özellikle erkeklerde dövme ve altın kolye durumları had safhada. o koca altın kolyeler ile son sürat koşuyor olmaları beni şaşırtıyor. bir çok ağır çekimde bu kolyelerin ağızlardan bir tükürük hareketi ile çıkartıldığına şahit oldum. (ben voleybol oynarken takı namına hiç bir şey takamazdık yarıca süs de yapamazdık, kızarlardı yahu).
kızlara baktığınızda saçlar örgülü, tırnaklar boyalı. yüksek atlama bayanlar finalinde dün akşam ilk 4 ya da 5 sporcuyu seyrederken gördüm ki, hepsi öncesinde kuaföre gitmiş saçları ördürtmüş hatta kocaman çiçekler taktırmış, saçları yaptırdıktan sonra maniküre girmişler. gördüğüm kadarı ile vlasic koyu kırmızıyı, friedrich yeni punk imajına uygun olarak çift renkli tırnak boyalarını tercih etmişti. bu kızlar yakıyor diye düşündüm :) bu arada şu dans etme ve kameraya ayna muamelesi yapma işleri de bayağı bir tutulur oldu. somurtmayın dans edin ey spor alemi, biz de yemekleri yiyip popolarımızı yayıp sizi seyredelim.
bu arada galiba engelli ya da 200 m bayanlar yarışında dereceye giren jamaikalı bir atletin poposu benim ki kadardı. bir an içimi bir sevinç kapladı. aman tanrım ben de atlet olabilir miydim acaba? !!! sonra uyumuşum...
şimdilerde hem erkeklerin hem de kadınların süsünden geçilmiyor. aslında bence bu durumun en çarpıcı temsilcisi serena williams dır ama şu an konusu olmadığı için atletlerle devam etmeliyim. özellikle erkeklerde dövme ve altın kolye durumları had safhada. o koca altın kolyeler ile son sürat koşuyor olmaları beni şaşırtıyor. bir çok ağır çekimde bu kolyelerin ağızlardan bir tükürük hareketi ile çıkartıldığına şahit oldum. (ben voleybol oynarken takı namına hiç bir şey takamazdık yarıca süs de yapamazdık, kızarlardı yahu).
kızlara baktığınızda saçlar örgülü, tırnaklar boyalı. yüksek atlama bayanlar finalinde dün akşam ilk 4 ya da 5 sporcuyu seyrederken gördüm ki, hepsi öncesinde kuaföre gitmiş saçları ördürtmüş hatta kocaman çiçekler taktırmış, saçları yaptırdıktan sonra maniküre girmişler. gördüğüm kadarı ile vlasic koyu kırmızıyı, friedrich yeni punk imajına uygun olarak çift renkli tırnak boyalarını tercih etmişti. bu kızlar yakıyor diye düşündüm :) bu arada şu dans etme ve kameraya ayna muamelesi yapma işleri de bayağı bir tutulur oldu. somurtmayın dans edin ey spor alemi, biz de yemekleri yiyip popolarımızı yayıp sizi seyredelim.
bu arada galiba engelli ya da 200 m bayanlar yarışında dereceye giren jamaikalı bir atletin poposu benim ki kadardı. bir an içimi bir sevinç kapladı. aman tanrım ben de atlet olabilir miydim acaba? !!! sonra uyumuşum...
20.8.09
antepte bir hastanenin yemekhanesinden izlenimler;
- burada öğle yemeğinde bıçak kullanmak alışkanlık dışı, yemekhanede sadece kaşık ve çatal var
- yemekte muhakkak acı yeşil biber veriliyor, hani mesela limon olurya onun gibi
- masalarda pul biber ve turşu şart. herkes ortadan turşuya dalmak sureti ile yiyor
- bugün erkek bir güvenlik görevlisi tavuk kanadı yerken tırnaklarının rock şarkıcısı kıvamında koyu renkle boyalı olduğunu gördüm, şöyle dikkatli bir baktım ki elleri kınalı kuzu!
aynı ülkede ben onlara onlar da bana yabancı.
- burada öğle yemeğinde bıçak kullanmak alışkanlık dışı, yemekhanede sadece kaşık ve çatal var
- yemekte muhakkak acı yeşil biber veriliyor, hani mesela limon olurya onun gibi
- masalarda pul biber ve turşu şart. herkes ortadan turşuya dalmak sureti ile yiyor
- bugün erkek bir güvenlik görevlisi tavuk kanadı yerken tırnaklarının rock şarkıcısı kıvamında koyu renkle boyalı olduğunu gördüm, şöyle dikkatli bir baktım ki elleri kınalı kuzu!
aynı ülkede ben onlara onlar da bana yabancı.
KARANLIK KAPKARANLIK
iş gereği çok seyahat edenlerden daha az az ya da hiç seyahat etmeyenlerden daha çok seyahat ediyorum. iş nedeni ile gittiğiniz seyahatlerde normalde kalabileceğiniz otellerden daha iyilerinde kalma ihtimaliniz olabiliyor. belki belli olmuştur, şu an da da bir iş seyahati söz konusu. bu iş seyahatlerinde iş sebebi ile görüştüğünüz insanlar ile çok fazla zaman geçirmeniz gerekiyor. sabah kalk aynı adamlar, tüm gün çalış aynı adamlar, yemeğe git aynı adamlar. benim de dün bu feci sıkıcı döngüden kurtulmam gene 11.30 u buldu. ve ne oldu sabah 8 de yine aynı döngü başladı. oof off patlamak üzereyim. ama aslında asıl konu bu diil. asıl konu otel odalarının geceleri zifir karanlık olması. zaten kasvetli odalarda, gece tv yi de kapattıktan sonra en ufak bir aydınlık bile olmuyor. sıfır. ve ben bundan hiç hoşlanmıyorum. mezar gibi galiba. dün gecede uyuyamazken bunu düşündüm. göz gözü görmeyecek tek yer bir otel odası bir de toprak altıdır herhalde. çok karanlık bir odadan çok karanlk bir çıkarıma yolculuk temalı feci postumu burada sonlandırıyorum zira karşımda bir adam benimle konuşmayı beklemekte. ben de ona dedim ki "iş ile ilgili önemli bir mail yazıyorum, kusura bakmayın!!" işte böyle. post için her şey mübah. öpmek isterim gözlerinizden.
there is a light that never goes out- yine de her şeye umutla bakın, pozitif enerji cart curt... yemezleeeeeer..
there is a light that never goes out- yine de her şeye umutla bakın, pozitif enerji cart curt... yemezleeeeeer..
18.8.09
the HATRED WILL TEAR US APART
şu hayatta sevmediğim şeyler arasında bir grup oluşturan "sevmediğim müzik grupları" kategorisinde baş sıralarda yerini alan radiohead ile ilgili haberler, şarkılar ve thom yorke un tipi beni bi kötü yapıyo. sevdiğim şarkılarınız var tabii ki ama genelinizi sevmiyorum be çocuklar. az biraz uzak durun!! bu listede yer alan diğer grupları da sayarak bu post u zenginleştirmek gerekirse, tahammül sınırlarımı zorlayanlar listesi işte şu şekilde oluyor;
* greenday
* metallica
* off spring
* placebo
* aerosmith
* travis
* the prodigy
* the smashing pumpkins
* the cranberries
aklıma geldikçe bu listeyi güncellemeye yemin verdim, zira hiçbirinizi eskik bırakmak istemem.
* greenday
* metallica
* off spring
* placebo
* aerosmith
* travis
* the prodigy
* the smashing pumpkins
* the cranberries
aklıma geldikçe bu listeyi güncellemeye yemin verdim, zira hiçbirinizi eskik bırakmak istemem.
17.8.09
YAAAAŞŞŞŞAAAAAAAASSSSSSSSINNNNNNNNNNNN
haftasonunun, oldukça durağan geçmesi ve pazar günü yaşadığım alışveriş krizi ve kalbimin bana yaptığı küçük oyunları hariç, en sevindirici tarafı yaklaşık 4 gün süren arabamın müzik sorunsalı durumunun müthiş bir final ile sonlanması oldu. sorunsal bizi çok uğraştırdı ama nihayetinde hem cd, hem radyo, hem cd, hem radyo, bir de cd, bir de radyo vee birdee ipod dinleyebilecek duruma geldim. ohhhh.... gel keyfim gel durumları. radyodaki şarkıyı mı beğenmedim, çat nick cave, reklamlar uzun mu sürdü çat paul weller, uyutucu müzik mi çalıyo çat mando diao, canım mı sıkkın çat bruce, eskiye mi gitmek istedim çut the cars, daha da mı eskiye pat fleetwood mac, vesaire vesaire.. bu arada babam da bayıldı bu işe. dün de ona ajda- nilüfer karışımı bi şiler çaldım arabada, öyle ki en son eve geldiklerinde "dur bi şu şarkı bitsin de öyle inelim" dedi!!!!
yaa sevgili dünyalılar olaylar böyle gelişti, siz siz olun sizi sevmiyenleri siz de sevmeyin !!
yaa sevgili dünyalılar olaylar böyle gelişti, siz siz olun sizi sevmiyenleri siz de sevmeyin !!
Subscribe to:
Posts (Atom)