parasol'e özel arama kutusu

13.8.10

13.cuma'da yapılması gereken şeyler

1- sabah kalkmadan önce 13 kez yatakta dönmek- durmak

2- evden çıkmadan önce 13 kez aynaya bakarak elbiselerinizi kontrol etmek

3- işe gelinceye kadar 13 kez lemonworld dinlemek

4- iş yerinde cuma'nın da verdiği rehavet ile 13 kez facebook, 13 kez twitter, 13 kez blogger refresh etmek

5- cep telefonundan 13 kez arama yapmak ve 13 tane de arama gelmesini beklemek

6- 13 bardak su içmek

7- 13 kez tuvalete gitmek

8- 13 kişiye mail atarak "bu mesajı 13 kişiye gönderirseniz akşama öpüşüceksiniz" demek

9- 13 adet badem+ceviz+yaban mersini yemek

10- 13 tek sigara içmek

11- eve dönüşte 13 kere lemonworld dinlemek

12- içinden 13'e kadar saymak

13- gece olunca 13 kere sevdiğiniz bir aktiviteye tekrarlamak ve mışıl mışıl uyumak (yapamıyorsanız zorlamayın, bu madde için mazeret kabulü bulunmaktadır)

işte eğer bunları yaparsanız 13.cuma'nın lanetinden kurtulursunuz, yapmazsanız 13 erenler sizi bulup kanınızı emicek. benden söylemesi...

dooo, dooo, doooo, dooooo

hani bazen bir arkadaşınızın ya da arkadaşınızın arkadaşının şehir dışındaki, doğa ile iç içe olan evine gidersiniz. şehirden o kadar sıkılmışsınızdır ki burası ilaç gibi gelir. belki de aslında ev sahibi çok yakınınz değildir ama keşke bir neden olsa da akşam burada kalabilsem dersiniz. hatta ev sahipleri mayolarını giyip göle-denize gitsinler ama ben burada bu huzurun içinde kalakalayım. hatta ölsem bile olur, şu hamakta sallana sallana kendimden geçeyim dersiniz. sonra duu duuu duu duuuu duuuuuu dersiniz. işte lemonworld'de öyle bir şey. limondünyada yaşayan iki kız kardeşe misafir giden matt berninger'in hikayesi.

duduududududududuududududududuududududududududududuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuu
şahane!




12.8.10

içinizde kelebekler uçuşmaya başladı mı bilinizki 
başınız beladaaaaaaaaaaaaaaaaa

(ya bu -ki - eki ne biçim ektir çözemedim gitti)

10.8.10

31 şarkı'nın listesi hem de müzikli!!

işte bu kıyağımı kimse unutmasın, hele ki nick hornby hayranları hiç unutmasın. bakın mesela diyelim ki 31 şarkı kitabını elinize aldınız, okumaya başladınız. kitapta yazan şarkıları merak ediyor, herbir şarkıya ait hikayeyi okurken şarkıyı da dinlemek istiyorsunuz. yani ben öyle istiyorum. bu sebeple açıyorsunuz burayı, basıyorsunuz play'e, dinliyorsunuz. hayatı kolaylaştıran nöbetçi blogcunuz indis size bu hizmeti sunuyor. daha ne duruyorsunuz, basın play'e bakın keyfinize. filan da falan da filan. ne istiyorsanız onu yapun ama olurda bir gün sizde severseniz, ayyy yok yok olur da bir gün siz de özlerseniz, ayy o da diil olur da bir gün siz de okumaya karar verirseniz. aha da iste burada liste çalınmayı bekler şekilde duruyor. bilginize sevgili dünyalılar ve de dünyamızdan yüzlerce ışık uzaklıktaki uzaylılar. reverans!


not: sevgili gezginler, bu liste daha önce santa_bora fm'de yayınlanmıştır ama ben uyumuşumdur. kopya çekmedim ama unuttum :) özür özür.

9.8.10

ince deri

insan unutuyor.    mu    ?       yoksa sadece zaman birşeylerin üstünü mü örtüyor?    

dünyadaki varlığımız süresince sayısız şey yaşıyoruz. ve zamanı geldiğinde ya da zamansız olarak yaşadıklarımızın üstü ince bir deri ile kaplanarak geride kalıyor. yaşananları unutmak diye bir şey var mı bilmiyorum ama bana daha çok geride bırakmak diye bir şey var gibi geliyor. bir şarkı, bir fotoğraf, bir mekan, bir kıyafet, bir şehir geride kalanları getirmeye yetiyorda artıyor bile. bazıları depderin yaralar açmış olduğundan herhangi bir etken ile canlandıklarında, gözümde iki damla yaş olarak beliriyor, bazılarına gülüp geçiyor, bazılarını ise irkilenerek geri gönderiyorum, ama hepsi aslında ruhuma irili ufaklı dövmeler yapmış oluyor. aslında hiç oradan silinmiyor. değişmem de zor kabullenmem de... canımsın, cicimsin, biriciğimsin derken birdenbire "alo" bile demez olunuyor. yediğin, içtiğin ayrı gitmezken birdenbire nerede yaşadığı ne yaptığı bilinmez oluyor. hal böyle olunca hiçbirşeye değer vermemek, bağlanmamak, kalbini dinlememek de bir seçenek olarak beliriyor. ardından "hiçbir şeyden pişman olma" klişesi akla geliyor. iyi ama nasıl pişman olmazsın? eğer ruhunuzdaki o dövmeler sürekli acı veriyor ve kendini hatırlatıyorsa... bir yerlerden, uzaklardan bakıp da gözünüzde yaşlar beliriyorsa nasıl olurda pişman olmazsınız? yaşananlardan değil ama yaptıklarınızdan, söylediklerinizden, varılan sonuçtan...

şimdi oturup da geçmişe baktığımda bugünler ile ilgili yaptığımız şakaların gerçek olduğunu görmek ne kadar acı verse de, şimdinin içindeyken, o zamanlarda olanlar acaba gerçekten yaşanmış mıydı diye düşünmeden edemiyorum. 

aklımda bir kaç şarkı var ama içimden söyleyeceğim. hani içinde beni unutmalar olan. zaman ince bir deri kaplamak için bir ilaç ama asla unutturmak için bir reçete değil. esasen herşey hep orada kalıyor.