parasol'e özel arama kutusu

2.1.10


atacağınız okun hedefi vurup vurmayacağı ya da hedefi vursa dahi hedefin durumunu bilemiyecek olmanız, sizi, oklarınızı hedefe doğrultmaktan alı koyamaz !
içgüdü temeldir :)

1.1.10

ilk gün

yılın ilk günü, ajandamın ilk sayfası, takvimimin ilk karesi... işte 2010.babam bu senenin yazılışını çok sevmiş ve bu seneye yirmi on demeye karar vermiş. yirmion...

sabah ne kadar güzeldi herşey, sokaklar bomboş, yollar bomboş, deniz dalgalı.. 1 ocak her zaman güzeldir. 31 aralık için söyleyeceklerim ise özet olarak şöyle:

  • never ever never ever- asla asla deme demiycem aslaaaa- bir daha taksim mi!!
  • rejansın sokağında gölge diye bir küçük restoran- cafe var, yeni açılmış, çok çok guzel, mutlaka gidin, sade, aydınlık, açıklık, lezzetli yemekleri olan ve de güzel müziklerin çalındığı bir yer
  • eğlenmeyi bilmeyen bir grup insan var ki onlar çok tehlikeli
  • insan sabit fikirli, müzik takıntılı ve tutucu oldumuydu, kadıköy dışında bi yerde tatmin olmuyor, her sene kanıtlanan gerçek, kabullendim ki zaten çoktan...
  • yılbaşında herkesin, günlük görünüşleirnin aksine, parti havasına uygun şeyler giymesini ümit ediyorum
  • özel parti iyi bi şi 
  • rahat ayakkabı giymek ise en önemli bi şi...
  • takma kirpik harika bi şi  :)

31.12.09

yeniyılyeniyılyeniyılyeniyıllililililillulululululuulululhoopppppaaaaa


işte yılın son günü. ajandamın son sayfası. takvimimim son karesi. yarın herşey yine 1 den başlayacak... her ne kadar herşey aslında aynı şekilde devam edecekse de, yeni bir yıl geldiği için onu pohpohlamak, geldiğine sevindiğimizi söylemek, "amanda aman pek de sevimliymiş bu yeni yıl, ayyy şunun gamzelerine bak, bicibicibici" demek, en güzel-çılgın-maskeli-pijamalı-portakkallı-kestaneli-hindili- indieli- danslı-sevgilili-kırmızılı görüntülerimizle onun karşılamak bizim lehhimize bi hareket olacaktır, laaakin eğer geldiğinde ona ilgi gösterirsek o da 365 gününün hepsinde olmasa bile çoğunda bizi kollayabilir. işte gördüğünüz gibi herşey karşılıklı. eğer ki siz yeni yılı takmaz, önemsemez, görmezseniz o da sizi sevmeyebilir. 

bugün iş yarım gün, 12 30 da harç bitti yapı paydos durumları, günü şerefine kırmızılı yeşilli kıyafetler giydim ve 12 30 da yılbaşı sepetim, koluma iştekiler kendi yoluna yapıp sokaklara akacağım. bu sene kadıköye ihanet edeceğim, halbuki en rahat ve pratik ve güzel eğlenme yöntemi idi ama şartlar her zaman herşeye uymuyor. bu  akşamın kendim için kaotik olacağını düşünüyorum, hatta mıncıklanma ve tartaklanma ihtimalim dahi olabilir zira galata civarında bir mekanda olacağım. bu vesile ile tanru herşeyi gönlünüze göre versin derim.....

not: fotodaki paketler daha önce bahsetmiş olduğum el emeğim göz nurum.

30.12.09

cicim, bana bir kart göndersen canın mı çikar??

Before loneliness will break my heart,
send me a postcard darling.
How can I make you understand?
I wanna be a woman.
Here, here I'm waiting for a little sign,
waiting 'til the end of time.
Send me a postcard darling.
Send me a poscard now.


işte dişilerin erkeklere çığlığını belgeleyen bir şarkı daha... eğer türkçe mealini çevirirsek; "cicim, yakışıklı insan, cool çocuk, bak yalnızlık kalbimi kırmadan- ki aslında belli ki çoktan kırmış- bana bi kartpostal gönder. yaniii anlatabiliyor muyum hani yaaani ben istemek senin kadının olmak!!!  anlıyacağın aslında kartpostal filan hikaye de bana bi işaret yolla. ne olursa kabulum. mail-facebook-twitter-blogger hepsi de olur, malum zamanımızda kart yaz, pul yapıştır, ptt ye git filan... yok öyle şeyler.. bu işaret için ben sonsuza kadar bekleyeceğim, zaten gördüğüm kadarı ile pek de yapacak bi şi yok. bak, hadi üzme beni... hadi cicim, bana bi kartpostal neyin gönder, olmadı bi işaret gönder!!!"

bu şarkıya diyecek bi şi yok çünkü erkekler hep aynı kadınlar hep aynı... ama asıl diyeceğim o ki çok üzgünüm.senelerdir mail işine karşı durarak, bir don kişot edası ile insanlara yılbaşında kartlar yazdım, adreslerine gönderdim, kartlarımı güzel güzel seçtim, özendim- bezendim ve bu sene şöyle bi karar verdim; kartlarımı kendim yapacağım!! gittim kartonlar, kurdeleler, boyalar, simler ne gerekiyor ise aldım. 1 ay öncesinden. sonra kartları yapmaya başladım- karton kesmek zormuş onu öğrendim- 5 kart yaptım, bence hepsi de çok güzel oldu amma velakin devamını getiremedim. yok bayramdı yok seyrandı, yok eğlenceydi, yok bunalımdı, yok uykuydu, yok hayattan nefret etmeydi, yok hayata bayılmaktı derken kart işi sekteye uğradı. şimdi elimde ki 5 nadide kartı aileme ve bi kaç "cicim"e  veriyorum, diğer insanlara da şirket kartımı e-posta ile gönderiyorum!!! ayıp bana, üzgünüm, hiç memnun değilim.

not: yaa dün bi ruya gördüm, allah sizi inandırsın çok acayipti. ama eğer gerçek olabilseymiş çok mutlu olurmuşum bunu anladım!!! sizi gidi karşı cins!!
şarkı notu: çaresiz kadın şarkısı blue shocking dendi, hatırlamak için http://fizy.com/s/151nrs bağlantı budur.

28.12.09

hediye- (almak ya da almamak)

hediye kavramı yıllar boyu çeşitli uygarlıkların en önemli konularından biri olmuştur. ilk çağlarda erkekler kadınlara avladıkları gergedanları ve domuzları hediye ederken, asurlularda kadınlar erkeklere istediklerinin yazılı olduğu hitabeleri hediye etmiş, romalılarda hediye işi biraz karışmış ve kadın- erkek kim kimi sevmiyor ise "yılanlı üzüm sepeti" konsepti çerçevesinde herkes birbirine hediyeler göndermiştir. günümüze geldiğimizde ise, ailelerden gelen alışkanlıklar doğrultusunda hediye kavramı çeşitlilik göstermiştir. misalse, benim geldiğim ailede hediye almak mubah hatta süper caiz ve de eğlenceli bi eylemdir. bu çerçevede yılbaşı hediyelerimi almış bulunmaktayım. hatta mağazalarda yapılan paketleri de beğenmediğim için kendim paket malzemesi alarak hepsini dün gece emek emek paketlemiş bulunmaktayım. bence en güzel hediyeyi anneme aldık- aldık diyorum çünkü kardeşim, babam ve ben güçlerimizi birleştirdik ve şööööyle okkalı bir hediye aldık. neyse.... hediye konusunda bi diyeceim daha var. benden herkese naaacizaane tavsiye; kimseye ne hediye istediğini, neye ihtiyacı olduğunu sormayın, hediye alacağınız kişiyi düşünün ve size göre ne seveceğini düşünüyorsanız onu alın. (hediye= ihtiyaç) diye bi şi yoktur. (hediye= ince düşünce, düşünce, zaman harcama) diye bi şi vardır. (hediye=çok para) diye bi şi ise kimileri için var kimileri için yoktur. yani tabiiki çok parası olan insanlar "aman fazla para harcamayım, ufak bi şi alayım" demiyeceklerdir. velev ki neden desinler? 

buradan bana hediye alacak güzel insanlara duyurulur.. neymiş??? ince düşünce, düşünce, düşünce, özen, soru sormadan halletme.... işte budur. yaa valla paketlerimin şuraya bi fotosunu çekip koyayım mı? bakın çok şekerler. lips like sugar, gerçekten de.... bir de başka bi tavsiye, hediye almak güzeldir. "ben hediye almam" diye hava atmaya çalışmayın. isterseniz alabilirsiniz, vallahi de billahi de yapabilirsiniz :)

bir varmış bir yokmuş, bir sürü güzel beyaz atın olduğu bir gezegende prensler orta dünyada kaybolmuşmuş!

27.12.09

welcome to the jungle, we've got fun and games!!

ülkemizde her gün meydana gelen skandalları ve olayları ve kavgaları ve tuhaflıkları ve medrano sirki durumlarını takip edebiliyor musunuz? vallahi ben artık edemiyorum. tv'de haberleri seyretmediğimden her sabah gazete aracılığı ile haberdar oluyorum başımıza gelenlerden. eskiden okuyodum, bilmeye çalışıyodum ama ya şimdi?? artık benim için ipin ucu kaçtı, eeee herkesin de bi kapasitesi var, tuhaflık üzerine tuhaflık çirkinlik üzerine çirkinlik nereye kadar. çöktük yahu!! asker bilmem kimi izliyo, mit bilmem kimi dinliyo, polis miti dövüyo, şu parti bu partiyi kapatıyo, bi parti açılıyo, öbürü birleşiyo, o ona küfrediyo, ağaç senin nerene girsin dio (kulağımla duydum, tv de, milletvekilinin biri öbürüne "o ağaç senin nerene girsin?" dedi), hükküümeet hepimizi dinliyo, dövüyo, izliyo, takip ediyo, kapatmaya çalışıyo, yaşamayın- eğlenmeyin- huzurlu olmayın dio.... aaaaaaaaaayyyy oofff.... peki biz napıyoruz sanki hiç bi şi olmamış gibi yaşayıp gidiyoruz, sessizce, suya sabuna dokunmadan. bizim burda olanlar batı koordiantlarında herhangi bir yerde olsa vallahi de billahi de herkes sokakta protesto ediyo olurdu. ama kavga etmeden, dövüşmeden sadece tepkisini göstermek için "biz burdayız, yaptıklarınıza dikkat edin hoooooop" demek için.... benim de içimden """HEEY WHAT'S HAPPENNING GUYZZZZZZZZZ?" diyesim var. malum aralarına kadınları almadıkları için sürekli dövüşüp duruyorlar!! peeehhh.. yılbaşı alışverişime kaldığım yerden devam edeyim bari, herşey yolundaymış gibi, yeni yılda herşey düzelecekmiş gibi, sanki birbirimizi sevecek ve saracakmış gibi!!

not: kuşların da bizim gibi  iki bacağı var ama allahtan biz onlar gibi yürümüyoruz!!!! ( konudan bağımsız önümde bi martı yürüyo, iki ayağı ile, komedi dünyası)