"under the bridge" benim için çok önemlidir. çok özel bir kişinin hatırasıdır. o zamanlar 90'lı yıllardır. bu çok özel geçmişte kalmış olması açısından burada anlatılmayacaktır.
"gelsinler", "nooolur gelsinler", "yaa lütfen bir kere gelsinler", "hiç gelirler mi ki?" diye diye sonunda Red Hot Chili Peppers, gelmek ne kelime, şehrimize bomba gibi düştü!! (aslında ben RHCP kısaltmasını sevmiyorum ama gerçekten pratik, bu sebeple öyle devam edeceğim)
konser haberi ilk yayılmaya başladığında tabii ki bilet satış gününü bekledim, tabii ki biletler çıkınca ortalama bir fiyattan biletimi aldım ama aslına bakarsanız güncel olarak takip etsem de RHCP benim için 90'larda kalmıştı ve günümüzde bir fanatizm hissetmiyordum. konsere de 90'lara "tribute" olsun diye gidecektim. ama ama sevgili gezegen sakinleri, ben ne kendini bilmezmişim, ben ne şaşkınmışım, ben ne hatalıymışım. dün gece RHCP sahneye çıktığı andan itibaren yüzümdeki hayranlık ve gülümseme ile, tüylerimin her şarkıda diken diken olması ile, tüm grup elemanlarının kendi başına bir ilah oluşu ile gerçekten büyülendim. karşımda dev gibi bir grup, bangır bangır, gümbür gümbür hem müzik yapıyor hem performans sergiliyor. önce koca chad geliyor, enstürmanlarının başında oturuyor ama içten içe hepimizi zıplatıyor, josh deseniz ayağını kırmış ama kırmasaymış daha mı iyi olurmuş bilinmez. bir insan oturduğu yerden bu kadar mı hakim olur her şeye, bu kadar mı içinde olur, ya bir de çok kızsal ama bu kadar mı yakışıklı olur! ya flea? çılgın, deli, zıpır flea. grubun sözcüsü flea. tüm zamanların müthiş basçısı flea. ve pek tabii anthony. az ve öz konuşup şarkılarını söyleyen, karizmanın son noktası, sanki yerçekimi ona işlemiyormuşçasına dans eden, zıplayan anthony. anlayacağınız bunların hepsi deli, karizmatik, müthiş, dopdolu, capcanlı. yani daha ne diyeyim bilmiyorum. bayıldım bayıldım. böyle müzik ziyafetine az tanık olunur. iyi ki gitmişim, iyi ki varlarmış, iyi ki de onları buraya getirmişsiniz!
bunun dışında acısı ve tatlısı ile ben bir kaç konser notu düşmek isterim. kayıtlara alına!
- konsere taksi ile gidiş ve giriş nispeten problemsiz oldu
- konser alanında binlerce kişiye yetecek kadar imkan yoktu örneğin aç kaldık, çünkü kuyruğa girsek konser kaçacaktı. haaa yemek yemek şart mıdır? hiç değildir.
- alkol içmek de şart değil ama alkolsüz konserler lise müsamerelerini anımsatıyor bana
- çıkış bir rezaletti, bunu bir önceki post'umda yazdım
- çıkış sonrası harikaydı, sütlüce de bir kahvede oturup çaya pisküvet batırdık, bir taksici prensin bizi kurtarmasını bekledik
- josh türk bayrağından bir t-shirt giymişti, sorarım size bizim turk gruplar amerika'ya gitse de amerikan bayrağından bir t-shirt giyse bir daha geri dönebilir mi?
- flea ve chad'in tulumlarına bayıldım. kim tasarlıyor acaba?
- amerikan grupları ile ingiliz grupları arasında belirgin bir doku farkı var. bu ne dokusu demeyin ben de açıklayamıyorum.
- athena'yı oldum olası antipatik bulurum, bu fikrim dün akşam da değişmedi
- biz turkler her şey kolay olsun, hiç beklemeyelim, hiç yürümeyelim, hiç zorluk çekmeyelim istiyoruz ama bir konserin tadına da biraz onun için emek sarfetmekle alınıyor. (hatırlayın H2000 zamanlarında kilyos'da yaşam mücadelesi veriyorduk!) ayrıca hadi bis bitmeden biz fıyalım mantığı bir müzik sever için asla caiz değildir!
- çok konserde içimden geçirirdim ama buradan size RHCP için itiraf ediyorum; aptal kafam neden en pahalı biletten almadın? neden en önde seyretmedin, her şeye para harcıyorsun da bunu mı harcıyamadın?
- hani give it away de bitti veda vakti geldiğinde, anthony sahneyi terk ettiğinde, josh seke seke flea'nin yanına çöktü ve chad'in önünde çala çala bize hoşçakalın dediler ya, işte o zaman gözlerim doldu, bu kadar kabiliyetli insanların en azından dünyadaki varlığına ve bizim de onları seyretme imkanımız olduğuna şükrettim. sonrası vız gelir tırıs gider sevgili dünyalılar!
teşekkür: RHCP ve diğerlerini dinlemek her şeye değiyor. ben pozitife kendi adıma teşekkür ediyorum. onlar olmasa biz burda mal mal oturup 3-5-8 oynuyor olacaktık.
No comments:
Post a Comment