parasol'e özel arama kutusu

4.11.09

HIRSLI BİR KADIN+ÇEKİMSER BİR ERKEK+BİR PARTİ+KİMYA+İÇGÜDÜ

evet şu an değineceğim konular- ki aslında ben nick cave'in sözcüsüyüm- biraz tehlikeli konular! biri erkek biri dişi, bunu yapan iki kişi cinsinden... bakın şöyle ki; bir erkek, bir kadın ve alkol sözkonusu olduğunda, genelde kadının istediği şey olur. daha doğrusu kadın bir av gibi dursa da ve erkek de avlandığını sansa da, aslında kadın düşüncelerini gerçekleştirmek için varlığını bir yem olarak kullanabilmektedir. bu durum havanın karardığı alkollü saatlerin kaçınılmaz bir eylemidir. tabii ki de yemi yemeyecek erkekler de olabilir ama bunlar istisnadır! bir kadın elinde içkisi ile bir erkeğin yanına gittiğinde, yavaş yavaş bir muhabbet geliştirdiğinde, belki de açılan konular itibari ile hararetli tartışmalara girdiğinde, erkek o sırada, kadının görünüşünü, gözünü, duruşunu süzüp, 3-5 saat sonra olabilecekleri hayal etmekte ve belki de kendini "bir kez olsun oltaya gelme, adam gibi evine dön, bunun sabahı da var, sonra ertesi günü ve ertesi günü de olabilir oğlum!" diye telkin etmeye çalışmaktadır. ama  nick cave'in de dediği gibi, genelde erkeğin son bulduğu yer, geri çevrilemez, dönülemez bir yoldur  (mezar benzetmesi süper) !! siz istediğiniz kadar bahane uydurun, yok teknem gitmiyo, yok küreğim kırıldı, yok kolum ağrıyo, nafile de nafile...  yani demek ki bu işler böyle sevgili dünyalılar, herkes bunu böyle bilsin. şimdi gündüz vakti, iş yaparken sen bunu mu düşündün derseniz, aslında sadece bu şarkıyı dinledim ve o da işte bunu anlatıyor. çok ince ince anlatıyor. ben de bu entrikalara ve omuzlarımızdaki küçük insanlara bayılmaktayım :)  kimyalar ve içgüdüler ve etten  kemikten bizler ve zaaflarımız ve cinsler çarpışması:!! hepimiz insanız neticede :)

not: bu şarkıya dair başka yorumu olan varsa açıklasın!

 You found me at some party
You thought I'd understand
You barreled over to me
With a drink in each hand
I respect your beliefs, girl,
And I consider you a friend,
But I've already been born once,
I don't wanna to be born again.
Your knowledge is impressive
And your argument is good
But I am the resurrection, babe,
And you're standing on my foot!

But my little boat is empty
It don't go
And my oar is broken
It don't row, row, row

Your tiny little face
Keeps yapping in the gloom
Seven steps behind me
With your dustpan and broom.
I couldn't help but imagine you
All postured and prone
But there's a little guy on my shoulder
Says I should go home alone.
You keep leaning in on me
And you're looking pretty pissed
That grave you've dug between your legs
Is hard to resist.

But my little boat is empty
It don't go
And my oar is broken
It don't row, row, row
But my little boat is empty
It don't go
And my oar is broken
It don't row, row, row

Give to God what belongs to God
And give the rest to me
Tell our gracious host to fuck himself
It's time for us to leave.


nick cave

2 comments:

barbaros said...

Mezar benzetmesi uyar. Ancak bu tek yönlü bir mezar değil. Bazen erkek çıkar bu mezardan bazen mezar erkeği dışarı atar. Erkeğe av gibi görünen kadın avlanan amazon ise, ki olmayanını görmedim, istediğini avlar istediğini bırakır. Avladığını da ister tutar ister bırakır. Erkek de oltaya gelmeye bayılır aslında kontrolün kendinde olduğunu sanarak. Uzun süreli beraberliğin monotonluğundan kaçıp her defasında tek seferlik yaşamak da sonunda monotonluğa giden yoldur. Ama içinde yaşarken pek anlaşılmaz. Hem erkek hem de kadın zaaflarının, içgüdülerinin ve o kimyanın( her ne sebepten insanda var edildiyse) yön verdiği entrikalarla kendi uzaylarında kendilerine biçilen zamanı tamamlar. Şarkıya yorum değil aklıma geleni yazdım işte öyle.

Anonymous said...

erkek tarihi ikiye ayrılıyor. v.ö&v.s. Şarkı sanırım v.ö çağının metaforik bir impotans korkusu anlatımı:)