parasol'e özel arama kutusu

1.3.11

mart- teorik olarak baharın ilk günü

bugün 1 mart.. yupppiii... teorik olarak ilbaharın ilk günü. hava yaklaşık 3 derece, şehrimiz donmak üzere!! her şeye rağmen, mart'ın bahar mevsiminin ilk ayı olması sebebi ile belli bir anlam ve ehemniyeti vardır, ama aslında baktığınızda "mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır" şeklinde bir sözcük dizisi ile de lanetlenmiştir. yani bu ne demektir? mart bizi en çok hayal kırıklığına uğratan aydır!! hava açacak, güneş çıkacak, ince kıyafetlert giyilecek diye beklerken biz, mart'ın umrunda değildir ilkbaharın ilk ayı olmak, o kafasına göre yağar-eser-geçer- öfkelenir ve olan da bizim gibi zavallı "güzel hava bekleyicileri"ne olur!! 

havalar bir yana mart'ta ne var diye düşünsem aklıma gelen tek şey kardeşimin doğum günü olur. bir de fark ettiniz mi bilmiyorum ama neredeyse 5 hafta süren bir mart bizi bekiyor. maaşları ona göre kullanmak gerekir. anlayacağınız mart ayı her açıdan sorunlu bir aydır. mart ayında ajandada neler var diye soracak olursak- ki bu soruyu ben kendi kendime soruyor oldum- bir sürü şey olabilir ya da hiç bir şey olmayabilir;

1- gitmeyi istediğim filmler; the king's speech, true grit, winter's bones..
2- gitmeyi istediğim sergiler; hüseyin çağlayan, aslan sükan, erdağ aksel, 
3- gitmeyi istediğim konser; joan as policewoman
4- gitmeyi istediğim şehir; londra
herşey elimizden yavaaaaaaaaaaaş yavaaaaaaaaaaş gitmekteydi.
BLOGUMA DOKUNMAAAAAAA

22.2.11

bu şoför nereli??? güldüm ki ne güldüm!!



 

ayyyyyy back up'dan gelen mail'e bakın!! allahaşkına bu şoför nereli??? ingiliz?? isveç?? norveç??? irlanda?? finlandiya???? demek k, back up'dan şoför hizmeti alırsak böyle bir şoför geliyo!! ben çok güldüm back up'a, daha bize uyan bir şoför fotoğrafı yok muydu sevgili back up, şööle orta boylu, dik jöleli saçlı, yuvarlak hatlı, genç irisi, kumral, güleryüzlü bi tip???

bunları gördünüz mü??

bugün eczanede bu diş fırçalarını gördüm, hemencecik aldım. yoyoyoyyooy çok üstün teknolojili oldukları için değil tasarımları harika olduğu için. daha ne renkler var bir bilseniz!!! tavsiye ediyorum, herkes gidip alsın. dişlerini rengaaarenk fırçalasın!!

17.2.11

güneş ve ay

  bugün işe gelirken bir köşeyi dönüp de güneş lönk diye gözüme girince ve aslından bulut olmadığı zamanlarda aynı köşede hep bunu yaptığı için, düşündüm de güneşin ve ayın işleri çok zor.
hergün heryıl heronyıl heryüzyıl aynı işi yapıyorlar. 
halbuki dünya öyle mi?? depremler, yanardağlar, seller, mevsimler derken aslında bayağı hareketli bir hayat yaşıyor. 
düşünsenize mesela bir gün güneş doğması gereken zamanda doğmasa, biz sabah kalksak, baksak, güneş yok! sonra 1 saat geçse, 2 saat geçse, beklesek, herkes sokaklara dökülüp gökyüzünde güneşi arasa, sonra aramızda konuşsak, durumu değerlendirsek, bundan sonra neler olabileceğini tartışsak... distopya diyip geçmeyin, bir gün olur mu olur!! 
güneşe ve aya buradan öpücük yolluyorum. özellikle- sabahları gözüme girsen bile- eyy güneş seni çok seviyorum!!

16.2.11

alain de botton

bildiğiniz ya da bilmediğiniz üzere - benim tüm kitaplarını okumuş ve de son kitabı hariç beğenmiş olduğum- yazar alain de botton şehrimize geldi ve salon iksv'de bir söyleşi yaptı. tabii ki çok gitmek istedim ama açıkçası 80 tl (öğrenci) vermek de pek işime gelmedi. böylece kırdım bacağımı oturdum; sporuma gittim, kitabımı okudum, rutin işlerimi yaptım. sonra da bu sabah öğrendim ki sevgili yazarımız ntv'de banu güven'in programına katılmış. açtım ntv'yi internetten, bağlandım arşive, seyrettim programı. ohh iyi geldi vallahi. aslında diyeceğim o ki alain de botton ilk kitabını 23 yaşında aşk üzerine yazmış, şimdi ise 40'lı yaşlarında evlilik üzerine yazıyormuş. benim korkum 50'li yaşlarda da boşanma üzerine yazmayagörsün. zira 20'lerde tutkulu aşklar, 30-40'larda evlilikler- çoğunluğun da olduğu gibi-  alain de botton'un yaşadığı şeyler!!!

15.2.11

özel hayatın tarihini merak ediyor musunuz?

 özel hayatınız "özel hayatınız" olana kadar neler neler olmuş biliyor musunuz?? merak ediyor musunuz?? eğer cevabınız evet ise o zaman haydi çocuklar yapı kredi yayınlarına. bu hafta sonu klasik istiklal duraklarımı turlarken yapi kredi yayınlarında 5 kitaptan oluşan  "özel hayatın tarihi" adlı diziye denk geldim. tanesi 45 tl olduğu için her ay bir tane almaya karar verdim. bu ay 1.sini aldım. henüz detaylı incelemedim ama bu konsept çok hoşuma gitti. bakalım bu karmaşık, kararsız, tatminsiz ve huzursuz özel hayatım hangi badireleri, maceraları, klişeleri, bedbahtlikları yaşayarak bana gelmiş. tavsiye ederim, bence harika bir seriiiiiiiiii.














not: 3.kitapta ne var diye merak ettiyseniz o da "rönesans'dan aydınlanmaya"...

14 şubat so what??

ayy tanrıya şükürler olsun ki bugün 15 şubat, yani 14 şubat geçti. böylece illaki de bir şeyler satın almamızı salık veren e-postalar, tv reklamları, radyo reklamları, gazete reklamları da son buldu!! ben şahsen 14 şubat akşamını söylemesi ayıp annemlerde çipura yiyerek geçirdim. sonra da çayımı içip grammy ödüllerini seyrettim. laf arası lady gaga'nın şovuna ve kıyafetlere bayıldım. işte olaylar böyle gelişti. 14 şubat'ı kınıyor, anneler ve babalar gününün de iptal edilmesini diliyorum.

11.2.11

haz etmediğim bazı tipler...

eğer "sosyal ağ"lara takılıyorsanız fark etmişsinizdir, hani böyle tuhaf tipler var. herşeyi biliyorlar. müziği biliyorlar, modayı biliyorlar. yazmayı biliyorlar, çizmeyi biliyorlar, restoranları-barları-sinemaları-her yeri ama her yeri biliyorlar ve sanki bu olabilirmiş gibi -kendilerine duydukları sonsuz özgüven sayesinde- çatır çatır gözümüzün önünde ahkam kesip duruyorlar. hadi diyelim ki bu hobisel bir durum, mesela ben de var böyle bir şi, kendi kendine takılırsın. bunlar öyle de değil her yerde bilirkişi olarak kendilerini burnumuza sokuyorlar. 

eğer gerçekten herşeyi ahkam kesicek kadar biliyorlarsa ben de beyin cerrahıyım oki mi???

10.2.11

haberleri duydunuz mu??

allahım allahım bahar ve yaz geldikçe ortalık hareketlenmeye başlıyor. bugün aldığım ve twitter da  da paylaştığım bazı bilgilere göre avea müzik günleri türünden bir organizasyon çerçevesinde;

Avea Escape To Music
25 Şubat 2011 ARID Ghetto
26 Mart 2011 UNKLE Refresh the Venue 
30 Nisan 2011 ECHO & THE BUNNYMEN Ghetto 
20 Mayıs 2011 THE CHARLATANS Ghetto 
 
Avea Sıradışı Müzik Konserleri
23 Şubat 2011 Luz Casal Aya İrini 
12 Mart 2011 Ara Dinkjian Quartet Aya İrini 
20 Nisan 2011 Kayhan Kalhor & Erdal Erzincan Aya İrini 
13 Mayıs 2011 Ömer Faruk Tekbilek Aya İrini 
21 Mayıs 2011 Marianne Faithfull Aya İrini
 
böyle bir program var. bence harika özellikle "escape to music" grubu harika, sabırsızlıkla bekleyeceğim :() ancak ve ancak yani marianne faithfull sıradışı konserlere yanlışlıkla mı girdi ya da neden girdi?? marianne faithful the charlatans'dan daha mı sıradışı?? işte bu sorulara cevap bulamadım ama yine de harika demek istiyorum. ahh bir de havalar ısınsa, günler uzasa, insanlar buna inansa, hayat bayram olsaa!! 

9.2.11

bilgi küpü

sık sık yüksek sesle ya da içimden şunu tekrar ediyorum "iyi ki doğuş grubu var da bizim hayatlarımız da sıkıcı olmaktan kurtuluyor". doğuş grubu tabiiki türkiye'nin kapitalist sistemi içinde yer alan büyük bir güçtür ama burası beni ilgilendirmiyor. beni ilgilendiren tarafı kültür ve sanata kattıkları. hergün neredeyse 24 saat dinlediğim radyo kanalı radyo eksen, garanti caz yeşili projesi kapsamında verdiği konser sponsorlukları, ntv, cnbce, e2 ve ntv yayınları. hepsini de çok çok takip ediyorum, çok da seviyorum. bunların alternatif hayatlara renk katan mecralar olduğunu düşünüyorum. 

en son ntv yayınlarından bilgi küpü adı altında bir ansiklopedi çıktı. bildiğiniz çocukluğumuzun ansiklopedileri gibi, ama tasarımı daha güzel, konular 21.yy konuları.. bu aralar elimden düşürmüyorum- bilgi küpünü karıştırmayı çok seviyorum. kitapçılarda değeri 50 tl ama internetten daha da ucuza temin edilebiliyor. tavsiye ederim. edinin sevinin :)

8.2.11

haftasonu konser haberleri

uzun zamandır bir çok konsere gitmek isteyip gidemiyordum ama şeytanın bacağını geçtiğimiz hafta sonu kırdım. hem de ne kırma; cumartesi akşamı isobel campbell & mark lanegan konseri, pazar akşamı hindi zahra...

isobel campbell & mark lanegan konserinden başlayayım... öncelikle ben salon iksv'ye ilk kez gidiyorum ve bence çok güzel bir mekan. hem bina müthiş, hem içerideki iki oda adlı cafe harika (dekorasyonu), hem konser mekanı güzel... velhasıl şartlar güzel bir konser dinlemek için gayet uygun... konser salonuna girdiğimde şaşırdım aslında çünkü beklemediğim bir kalabalık vardı. hatta alt kat o kadar doluydu ki bizi balkona yönlendirdiler. sahneye gelince; zıtların tuhaf uyumu desek yeridir!! hem de her bakımdan... magazinsel olarak, isobel kırmızı siyah koca koca çiçekli mark's & spencer türü bir elbisesi giymiş, altına gri yün çorap, altına yeşilimsi öğretmen ayakkabıları!!! tam bir ingiliz banliyö stylaaa!! öte yandan mark lanegan kombat bir pantolon ve yeşil bir gömlek, hafif uzun saçları ile karizmasını bozacak yanlış hareket yapmamış. magazini geçersek de tamamen iki farklı ses bir araya gelmiş ve harika bir uyum yakalamış diyebiliriz. tüm konser boyunca bize tatlı tatlı şarkılarını söylediler, hiçbir aykırılık ya da sürpriz olmadı. seyirciyi de tebrik etmek lazım. akıllı uslu hemen hemen sessiz sedasız durdular ve karşısındakileri hipnotize eden bu ikiliyi dinlediler. çıkışta ben cd almaya karar verdim. londra hayranıyım ya union chapel konserlerinden bir cd aldım, o sırada cd satan kızın yanına pat diye mark lanegan oturmaz mı!! hemen fırsat bu fırsat biletlerimizi ve cd'mi imzalattım. yakından biraz daha çipildi ama yine de karizma karizmaydı doğrusu. sonrasında mutlu mesut konserden ayrılmış bulundum.

gelelim hindi zahra konserine. hindi zahra'yı dinlemeye başlayalı öyle çok uzun zaman olmadı ama kendisini kısa süre içinde bol bol dinledim çünkü çok güzel, çok yalın, çok huzurlu, çok hınzır, çok eklektik!! bence herkesin de dinleyebileceği bir müzik yapıyor. pazar akşamı konser vakti geldiğinde ki bu 8 30 du biz babylon'dan içeri girdik ama maalesef konser 40 dk rötar yaptı!! biraz kızdık tabii ama hindi sahneye çıkınca herşeyi unuttuk. akdenizlilik insanın kanında olunca herşey değişiyor gerçekten. hem sıcak, hem çok güzel, hem sesi müthiş, hem ingilizce söylüyor, hem morokkoca ?? söylüyor, hem arapça söylüyor, hem mütevazi, hem de göbek atıyor, hem çılgın, hem seksi, alkışlara çok seviniyor, bol bol teşekkür ediyor. ekibi de çok iyi döktürdükçe döktürüyorlar. diyeceğim o ki bir daha geldiğinde bir daha giderim. çok keyif aldım, çok kıskandım. insanın sesi bu kadar mı güzel olur???

işte böyle sevgili dünyalılar. önümüzde daha neler neler var. bir kere yaz var. yavaş yavaş geliyor. kendini bize belli ediyooooooooooooooor.

19.1.11

hastalık durumları ve beyrut

cuma günü günübirlik gideceğimiz kayak turu her iki tarafın da hasta olması sebebi ile iptal edildi. peki ya 18 şubat 21 şubat arasında aldığımız beyrut biletleri ne olacak?? yani şunu öğrenmek istiyorum; beyrut'ta bizim gidişimizden 1 ay önce hükümetin düşmesi iyi mi oldu??? mesela ya biz oradayken bir iç savaş çıkarsa, sokaklarda birdenbire arbede çıkarsa??? işin kötüsü ucuz ucuz bilet ve otel alıcaz diye ikisi de geri ödenemez türden.
hadi hayırlısı diyorum başka da bir şey demiyorum.

17.1.11



yuhlamak ayıp değil

yuhlamamak ayıp

14.1.11

3 ay sonra trip

insanın hayatına yeni birisi gelince eski alışkanlıklarından bazılarını bir süreliğine rafa kaldırmak durumunda kalabiliyor. bu yeni gelenin suyuna gitmek için değil sadece zaman olmadığı için oluyor. yani böyle olması tercih edilir tabii ki... bu akşam 3 ay sonra inşallah kendimizi trip'e atıcaz. kız kıza içip eğleneceğiz. bu akşam 14 şubat'a inat trip'te "eski sevgililer günü" gecesi var. hayırlısı olsun :)

13.1.11

GERİ DÖNMEK ÜZEREYİM

sevgili dünyalılar??? hala orda mısınız??? tabii ki değilsiniz... ama ben dönüyorum galiba... özledim parasolümü. biraz da değişiklik yaptım görünüşte filan... mesela artık her gün kendi çektiğim abuk subuk bir fotoğrafı koyacağım başlığıma. başka şeylerde değiştirebilirim, ama şu an tam karar vermedim. artık uzun yazılar da yazmıycam; kısa kısa şeyler, fotoğraflar, listeler filan. zor oluyormuş tekrar adapte olmak.. haydi hop.