parasol'e özel arama kutusu

2.2.10

scar tissue- i wish i saw

üzüntümün yarası  kabuk bağlıyor ama travması henuz geçmedi. ikidebir gözümün önüne geliyor. içim bir fena oluyor. istem dışı bir ürperme ve göz kapatması birbirini takip ediyor. saint joseph'den aşağıya inen yolun bitimine doğru olan hafif kıvrım.. yağmurdan ıslanmış yerler, kararmaya yüz tutmuş hava, çıkmak üzere olan fırtınanın habercisi rüzgar ve onun zoru ile serseme dönen ağaçlar. 3 kere dolaştığım bahariye bölgesi ve buna rağmen park edemediğim arabam. bir daha bakayım bir daha bakayım derken artık vaz geçip geri dönme kararım. radyo eksen tınıları... eşofmanım, örgülü saçım, yürüyüş sonrası yorulmuş dizlerim, günlerdir geçmeyen belim, arkamdan gelen mercedes'in yuvarlak farları. birden önümde sen. küçük adımlarla yürüyen siyah kuş. bir güvercin gibi uçacaksın sanmıştım. hani aslında eziliyomuş gibi yapıpda birden arabanın önünden kalkarlar ya, onlar gibi... çok geçti anladım... sen bir güvercin değildin. frene bastım. olmadı. sen altta kaldın ben üstte. dikiz aynasından çekinerek baktım. bir ümit aslında hiç yoksundur diye... ama oradaydın. ve o yuvarlak farlı mercedes etrafından dolaşıyordu. kısa süreli bir şoktu benim yaşadığım kızıltoprağa kadar...

pazar günü tahminimce büyük bir kuşun karga büyüklüğündeki yavrusunu ezdim sevgili dünyalılar, öyle şaşkın şaşkın yolun ortasından yürüyordu, hala gözümün önünden gitmiyor :( can candır, ama galiba kara fatmaların ki hariç... tanrılar beni affetsin ...

No comments: