parasol'e özel arama kutusu

9.12.09

"UÇAKTA"

"uçakta" ilginç bir durumdur. çoğunlukla uçaktaki durumuma dışarıdan bakmam ama, baktığımda bu çok komiğime gider. bir sürü bir sürü kişi küçücük bir alana, göreceli olarak da küçücük bir metal yığınının içine binip uçarlar. durum budur. tabii ki diğer tüm araçlar için de yaptığımız şey budur ama onlar yere sağlam basar, yerde gider, yerde çarpar, yerde düşer. ama uçak boşlukta gider. bir de şunu düşünün, kocaman bir gökyüzünde bir silindirin içinde gidiyorsunuz. o atmosferin içinde sadece bir zerresini! puff diye ortadan kaybolsanız yapacak bir şey yoktur. puff, ve işte yoksunuz..  neyse bu durum komik bence. ben çoğunlukla uçağa binince kötü şeyler düşünmem yani aklıma  gelmez. kaderciğimdir. uçağa binmeyi seviyorum. benim için harika bir okuma alanı. gazetemi, kitabımı, dergimi en ince ayrıntısına kadar okur, yazıp çizmem gereken şeyleri tamamlarım. özellikle uzak diyarlara yapılan seyahatlerin sonunda geçirdiğim uzun uçak yolculuklarında seyahat ile ilgili günlüğümü uçakta yazarım. eğer koltuğunuz istediğiniz yerde ise, hatta yanınızda kimse yoksa, ya da exit'i kapmışsanız işte o zaman yolculuk tadından yenmez. ama ağrıyan bir başınız ya da bozuk bir mideniz, yanınızda uçak korkusu olan bir teyze, fazla kilolu bir amca, önünüzde "yatan koltuk" manyağı bir görgüsüz oturuyor ise işte o zaman, işte o zaman... yapacak hiç bir şey yoktur, bir an önce tekerleklerin yere değmesini beklemekten başka!!

not: aslında "uçakta" tekerleklerin yere değmesini takip eden 15-20 saniye ne acayiptir, sanki duramayıp duramayıp alabora olacağımızı düşünürüm.

No comments: