artık bugün sonabahar kış 09-10 sezonuna adım atıyorum. bayram tatilini bir separatör olarak kullanıyorum. bu yeni sezonu" bayramda kaş nasıldı acaba" diye merak edenlere bir kitapçık yaparak taçlandırıyorum. bakın işte güzide tatil kasabamızdaki tatilim benim için şöyleydi;
bütün gecelerimiz deja vu da geçti. anıl ın çaldığı müthiş müzikler ile kah dans ettik, kah dans etmedik. biz her akşam istek şarkı istedik. o da sağ olsun olanları çaldı. ilk akşam bruce dan radio nowhere istediğimizden itibaren her akşam biz içeri girdiğimizde- bize cest olsun diye yaptığnı sandığım- bu şarkıyı çaldı. bol bol mojito içildi ama ben en çok kendimce süper bir keşif olarak adlandırdığım buzlu şendi içtim.
kaş gezilerinin vazgeçilmez yemek noktalarından biri olan bahçe restoranda güzel mezeler yedik ama en çok spaghettici - eski adı ile spaghetti house- de yediğimiz yemekler hoşumuza gitti. onun dışında her gün en az 2 kez noel babada mola verip çaylar- kahveler içtik, meydandan gelen geçenleri seyrettik. bademci ile selamlaştık, köpekleri sevdik, en önemlisi basket maçlarını buradaki büyük ekranlarda seyrettik taaaaaaaaaa ki yunanistan bizi eleyene kadar!
türkiye deki sahil mekanları içinde en güzel dükkanları olan yer kaş bence. işte uzun çarşısında biz de birazcık gümüş neyin aldık. bir de sumru nun dükkanından çok güzel kolyeler ve çantalar... kaygan taşların üzerinde ayağımız kaymasın diye çok çok dikkatli yürdük.
işte bayramda kaş ta olduğumun en büyük kanıtı; mavi nin önü!!! tüm bayram geceleri boyunca mavi nin önü işte böyleydi, ama biz bu kalabalığa hiç girmedik, zira bu kalabalık ilginç bir kalabalıktı. bence artık mavi 80'ler hard rock konseptini biraz güncellemeli, artık bu müziklere ben pek tahammül edemiyorum!
tabii ki her gün denizde çıp çıp yüzdük, bir kaç gün işte gökyüzü böyle gri bulutlar ile kaplıydı. hatta bir akşam üstü deniz dönüşü yağmur altında deja vu da biralarımızı içip, dans edip, sırılsıklam islandık ki bu da çok fantastiş oldu!!
ben hep ve her daim ve her zaman ve her yerde olduğu gibi burada da en büyük çantayı taşıyan kız ünvanını aldım, çantamda yok yokdu. fotoda görünen büyük çantamın içi havlu, kiyafet kitap, pareyo, deniz gözlüğü güneş yağı vs ile dolu iken büyük çantamın içindeki "küçük şeyler çantası"nda ise para, ilaç, sakız, ipod taç, foto maşin, cep tel, dudak parlatıcısı, toka, güneş gözlüğü neyin vardı. herkes "küçük şeyler çantası" ile çok dalga geçti :(
bi sürü bi sürü çeşit çeşit kolye, bilezik, küpe çart curt ıvır zıvır kombinasyonlarım sebebi ile buluşma yerlerine saatinde varamadım, hep geç kaldım, küpelerim x-ray de sebep olduğu metal yoğunluğu sebebi ile ilgi uyandırınca, çantamdan hepsini çıkartıp havaalanına da bir gösteri yapmış oldum :)
hemen hemen her gün limanağzında nuri nin yerine gidip göl kıvamındaki denizde bol bol yüzdüm. deniz kaplumbağalarınım kabuğuna tutunup balıklar ile oynadım, anne köftesi ve çiftlik çuprası yedim. hamakda bir oyana bir bu yana sallandım.
en önemlisi işte sadık dostum ipod taçım ile bol bol müzik dinledim, modem olduğu yerlerde maillarıma baktım, blogları takip ettim... bunun yanında her ne kadar bir fotosu olmasa da, yarısında olduğum aşk ile ilgili bir kitabımı, nick hornby nin shakepeare para için yazdı kitabını ve ian mcewan'ın siyah köpekler kitabını bitirdim. hepsi de bence güzeldi.
bunların dışında bu seferki kaş gezisinde eskinin ne kadar güzel olduğunu ve benim de ne kadar o zamanları özlediğimi fark ettim. ayrıca blogumu çok özledim, bu özlemin şerefine kendisine yeni bir template seçmeye karar verdim... işte böyle sevgili dünyalılar. umarım dalaman uçaklarındaki zengin züppecikler ile karşılaşmak zorunda kalmaz ve mutlu günler geçirirsiniz :) geçmiş bayram kutlu mutlu olsun.
yeni yayın döneminde kendime başarılar diliyorum!
No comments:
Post a Comment