daha öncede belirttiğim üzere şehrimizde bienal etkinlikleri tüm hızı ile "start" aldı. yarışmanın 1.gününde sosyetik ve kremdelakrem katılımcı grubu koç ailesinin verdiği davete katıldı. davet antrepoda gerçekleşti. hem master öğrencisi, hem maaşlı çalışan, hem indis, hem moda blogger ı, hem sanat hayranı, hem müzik böceği, hem aşk kelebeği bendeniz de oradaydım. nokta. tabii ki benim oradaki kitle ile uzaktan yakından bi alakam yoktu ama cumhuriyette sanat yazısı yazan sevgili arkadaşımın davetiyesine katık oldum.
katılımcılar müthişti yahu, mustafa koçgiller mi, tansa-derin mermercigiller mi, alınverin reklamlarındaki hem çingene güzeli hem ekonomist giller mi, vural gökçaylı- atıl kurtoğlugiller mi, güneri civagil mi, jet giller mi, kısacası kimi ararsanız orada. davet nitelik itibari ile öyle şaaaaşaaaalı bi şi diil. bi hangarda ayakta durup, açık büfeden yemek yiyosunuz. yemeklerde gayet mütavazi... ama mütevazi olmayan nedir? ayakkabılaaaaaaaaar!!!! tüm jetgillerin ayağında 1500 punto topuklar, genelde tabanının al kırmızısınndan anladığımız lou boutin ayakkabılar, markada marka şöleni!! benim kıyafetim ise topshop tan bir elbise ve tayt, ve derimoddan vintage görünümlü bi ayakkabı.. bu aşamada kendimi çok acındırmış olmama bakmayın, en tarz kişilik bendim!! (yani fena diildim)
neyse, gece bi şekilde geçti, biz biraz kokteylde takıldık sonra sergiyi gezdik filan falan ama bence en önemli çıkarım şu idi; "ayakkabınızın markası ne olursa olsun, 2 saat sonra kendinizi bir taşın üzerine bırakıp ayakkabılarınızdan kurtulmak için çeşitli yöntemlere başvurursunuz". gecenin sonuna doğru tüm kadınlar, biz de dahil, yamuk yumuk yürümeye, ayakkabılarımızı çıkarmaya, ya da ayak acısından yüzlerimizdeki buruşma etkisini yok etmeye çalışıyorduk!!! en son biz arkadaşımla o kadar acı içideydik ki, aramızdaki camper ayakkabılı the lunatic koşarak arabayı aldı bize getirdi. bizim ona gitmemiz sözkonusu bile değildi!!
bize yazık diil mi??
No comments:
Post a Comment