parasol'e özel arama kutusu

16.9.10

seni kaybetmeye dayanamıyorum

I guess this is our last goodbye
And you don't care, so I wont cry
But you'll be sorry when I'm dead
And all this guilt will be on your head
I guess you'd call it suicide
But I'm too full to swallow my pride

çaresizlik iyi şey değil sevgili dünyalılar. insan çaresiz kaldığında saçmalar, karşı tarafa tehditler savurur, gözyaşları döker, en olmayacak zayıflıklarını sergiler ama başa gelmiş başa gelmiştir. ister ağlayın ister zırlayın, ister bilekleriniz kesin terkedilmişseniz terkedilmişsinizdir. bilindiği ya da bilinmediği üzere bu aralar the police playlistlerimde sıkça dönmekte. "can't stand losing you" şarkısına da bolca gülünmekte. bu şarkı tam olarak terkedildiği için çaresizlikten ne yapacağını bilemeyen bir dünyalının trajikomik hikayesi. bu durumu çok iyi anlıyorum. hem benim başıma geldi hem de benim yüzümden başkalarının başına geldi. ben heyecanlı ve sapkın bir kişilik olduğum için aynı şarkıdaki gibi davrandım. "ben ölürsem görürsün" dedim, "ya hastalanırsam üzülmez misin?" dedim. "kendimi aşağı atıcam" dedim. dedim de dedim. tabii artık olay ile hiçbir duygusal bağı kalmayan karşı taraf öylece durdu, kılını bile kıpırdatmadı. bana da vakti zamanında bir aklı evvel "bana geri dönersen sana araba alıcam" demişti. ben de çok gülmüştüm. sanki ben de bir arabaya tav olacaktım.

velhasıl manital enfeksiyon durumlarında sağlam basabilmek çok önemli, en azından az yara alıp geçip gidebilirsiniz. eğer çaresiz bir şekilde saldırmaya başlarsanız ki buna patetik olmak deniyor, o zaman ayrıca antipatik olursunuz. işte ben bu iki durumun arasındaki farkın önemini kavramış ancak uygulamaya alamamış kendimin bilincinde bir canlıyım. daha ileriki safhalarda bir gün kademe atlayarak "canın cehenneme" safhasına geçmek arzusundayım. taa ki o gün gelene kadar umarım hep ben terkederim. ııııyyyyyyykk fenayım ayol!!

not: an itibari ile ne terkettim ne terkedildim, sadece bir şarkı dinledim. bilgilerinize!

No comments: