parasol'e özel arama kutusu

21.7.10

"herşeyin bir ilki vardır" festival rehberi- müzik her derde deva- 2

yola çıkmama, aylar öncesinden bilet almama, arkadaşımı ayartmama ve onca derde tasaya katlanmama sebep olan şey festivalin line up'u idi. taaa ilkbaharda hangi festival hangi festival diye bakınırken latitude'nin line up'u  bana çok ideal gelmişti. öyle koca koca kocamaaan headliner'ler yoktu, çok doyurucu, mütevazi ve butik bir line up'tı. ayrıca sahne alan diğer gruplarda benim son zamanlarda çok severek dinlediğim gruplardı.  sonra tiyatro- dans- şiir ne bileyim herşey vardı. ayrıca çok da ingililz bir festivaldi. kendi içimde bu muhakemeleri yaptıktan sonra da işte festivale gidiverdim. 

festival alanına ilk girişimizde hemen bir program satın aldık, öyle program deyip geçememek lazım çünkü kitap-çık 200 sayfa idi. hergün bir sürü bir sürü bir sürü etkinlik ve konser vardı. ilk saatlerde içimi bir telaş kapladı, herşeyi nasıl görecektim??? sonra sakinleştim ve şuna karar verdim: "bu hayatta bir kez olsun deli gibi herşeye saldırmadan, sakince, en çok görmek istediğin şeylere giderek ortamın keyfini çıkart yavrum" dedim. benim böyle yoğun festivallere gidecek kişilere tavsiyem herşeye yetişmeye çalışmamaları çünkü tüm olup biteni görmek bence imkansız ve bunu yapmak da mutsuzluk yaratır. tanrılara teşekkürler ki benim görmek istediğim tüm müzik olayları 2 büyük ve birbirine yakın sahnede gerçekleşiyordu. böylelikle bazı konserleri yarımşardan izleyerek bir çok şey görme imkanım oldu. şimdi neler gördüğümü söylüyorum tabii ki benim içim önemli olanları! hemen söyliyeyim nazar etmeyin noolur, poponuzu kaldırın sizin de olur!!


cuma

spoon- diyeceğim özel bir şey yok

laura marling- vasat bir performans, büyük sahnedeydi ama bence küçük bir sahnede daha başarılı olabilir

the feeling- ben yeni tanıştım ve çok beğendim. brett anderson ile jarvis cocker karışımı solistleri Dan Gillespie Sells sahnede çok başarılı idi ayrıca şarkıları da gayet eğlenceli, dinlemenizi tavsiye ederim.

wild beasts- efes pilsen one love'da seyretmemiştim burada seyredeceğim diye.. çok başarılılar. kendileri mercury ödüllerine de aday seçildiler. sahne performanları da gayet tatminkardı :)

richard hawley- ingilizlerin erol evgin'i diyesim geliyor... richard hawley'nin onlar için özel bir yeri var. bence de özel birisi, romantik ve hüzünlü şarkılar üstadı

florence and the machine- florence kızımız ilk kez headliner olmuş latitude'da, tabii ki seyircisi çok kalabalıktı. sahne kıyafeti her zamanki gibi süperdi, sahnede peri kızı gibi hoplayıp zıplıyordu tanrının lütfettiği farklı ve güçlü sesi ile de ortalığı inletiyorsu ama ben hepsini seyredemezdim çünkü the national başlıyordu...

the national- ne diyebilirim ki- tek kelime ile müthiş. solist matt berninger ağır abi ya da arıza abi de diyebiliriz. seyirci ile iletişime geçmiyor ve şarkı aralarında genelde arkasını dönüp duruyor ama davudi sesi ile ortalığı indiriyor, bloodbuzz ohio'yu dinledim ya gözüm açık gitmez. bu arada yeni albümlerini de almayı ihmal etmedim.

cumartesi

james- ah james ahhhh, her zaman harika her zaman harika. istanbul konseri oldukça zayıf geçmişti, latitude'da öğleden sonra sahne almalarına rağmen o saatlerde büyük sahneye en çok seyirci çeken gruplardan biri idi. tabii ki tim booth her zamanki gibi seyircilerin arasına girip el tutuşma numarasını ve tuhaf ötesi dansını yapmayı ihmal etmedi. ayrıca sahne alış saatini ve süresini beğenmediğini de organizatörlere seyirci aracılığı ile iletti.

the maccabees- hayranı olduğum bir grup olmadığından performanslarını görmek için izledim. özel bir şey söyliyemiyeceğim.

crystal castles- süper performans, çok da eğlenceli.


the horrors- the maccabees ile aynı

belle and sebestian- en en en beğendiğim konserlerden biri . kimbilir bir daha denk gelir miyim gelmez miyim. solist ve kurucu Stuart Lee Murdoch aynı lastik bir top gibi sahnede bir oraya bir buraya zıp zıp zıpladı. headliner olmaktan ve yıllar sonra ilk kez konser veriyor olmaktan çok mutluydu. bu havası a tüm seyircilere yansıdı. harikasınız! 

pazar

rox- tesadüfen konserine girdim, eğlenceli hip hop reggae.

the antlers- hatırlamıyorum desem !!

charlotte gainsbourg - benim için hayal kırıklığı. heyecansız, iletişimsiz, soğuk geçen bir konser oldu. açıkçası
şarkıları da bana çok başarılı gelmedi. ister istemez anne ve babası olmasaydı burada olur muydu diye düşündüm. (oyunculuğunu hariç tutuyorum)

the coral- çok iyiydi ama solist karizmadan kaybediyor :( yine de favorilerim arasında

mumford&sons - merakla beklediğim konserlerden biri idi... yine öğleden sonra büyük sahnede çıkmalarına  rağmen en çok izleyici toplayan gruplardandı. marcus müthişti. seyirci onları çok çok seviyor ve onlarda bunu hak ediyor. sound'ları popüler müzikten çok çok uzak olmasına karşın bu kadar başarılı olmalarının sebebi nedir? eleştirmenlere göre kalplerinin derinliklerinden gelen samimiyet ve içtenlik. bayıldım bayıldım! çok iyiydiler.umarım mercury'de birinci olurlar.

midlake : en çok dinlemeyi istediğim midlake'ti gerçekten ve hiç ama hiç hayalkırıklığına uğramadım. bana çok farklı ve büyülü geldiler. gitar ağırlıklı müzikleri o kadar güçlü ki hayranlıkla dinlemekten kendinizi alamıyorsunuz. ayrıca grup elemanlarının o eski zamanlardan kopmuş gelmiş hallerini çok sevdim. müzik ziyafeti! 

vampire weekend: laylaylom... ohhh zıpla zıpla. bu yazın son konserini verdikleri için çok bir mutlu ve enerjiklerdi. seyirciyi en çok coşturan gruplardan biri idi. onlar da ilk kez headliner oluyormuş oh ne ala. benim vampire weekend tecrübem pek yoktur ama bundan sonra takip edicem!



grizzly bear: yahu bunlarda çok iyi!! hafif depresif. vampire weekend ile çakıştığı için bir ona girdim bir ona. hem dans ettim hem hüzünlendim. 

velhasıl sevgili dünyalılar ben müziğe doydum. ama tom jones, thom yorke, these new puritans, darwin deez, the projectors gibi görmek istediğim ama göremediğim de bir çok şey oldu. diyeceğim o ki eğer imkanınız varsa bu hayatta mutlaka böyle bir festivale gidin, hem yokluk neymiş görün hem de ruhunuzu müzik ile besleyin! 

the end

not: yine çok uzun oldu ama oldu bi kere.
tatil notu: geçen hafta o kadar yoruldum o kadar yoruldum ki biraz ayıp olucak ama ben 4 günlüğüne denize girmeye gidiyorum. yine yol yine yol.
not

2 comments:

Çetin Cem said...

yazı çok uzun oldu, keşke daha uzun olsaydı :) çok güzel geçmiş, senin adına sevindim.

festival mantığın çok doğru, bir aforizma haline getirmek gerekirse: "bir festivalde her şeyi izlemeye çalışmayın, hiçbir şeyi izleyemezsiniz" :)

indis said...

teşekkürler gerçekten çok güzel geçti. herşeyden önce çok iyi bir tecrübe. aforizma da çok uygun olmuş:)