bu aralar the police'e takmış durumdayım. radyo dinlemediğim zamanlarda muhakkak the police'den şarkılar dinliyor oluyorum. kendi müzik alışkanlıklarımı düşündüğümde, eğer sadece tek bir grup ya da şarkıcıyı dinliyorsam bunun bir nedeni vardır. mütevazi müzik arşivimden birilerini çekip çıkarıyor isem, bu hiçbir zaman laf ola beri gele değildir. bu durumdan yola çıkarak bu aralar the police dinlememi; 1980'lerin sonundaki hayatıma özlem ( ergenlik, aşk, heyecan, üzüntü, aile baskısı ve bunun arkasındaki kabına sığamayan ben) + geçmişe yolculuk = nostalji olarak formüle edebilirim. sting'i dinlerken, the police zamanında ne güzel şarkılar yaptıklarını ve şimdi bildiğim kadarı ile böyle bir üretkenlik içinde olmadığını görüyorum. bu durum senelere dayalı bir geçmiş olan tüm gruplar için geçerli... hala isimleri var olsa da, aslında onlar hep gençliklerinde ürettikleri şarkılar ile varlıklarını sürdürüyorlar. 20'li yaşlarındaki heyecanları, isyanları, üzüntüleri, aşkları, ayrılıkları, protestoları şarkılarına yansımış ve çok güzel şeyler ortaya çıkmış. bu müzisyenler, kendi hayatlarını düzene soktuklarında, artık bazı şeyleri çözdüklerinde, isyan edecek bir şeyleri kalmadığında eskisi gibi kanları kaynatan şarkılar yapamıyorlar. bu durumu yadırgıyor muyum? tabii ki hayır. ama görüyorum ki, kitleleri peşinden sürükleyen insanlar ne yaparsa gençken yapıyor. bu minvalde ben onların içinde oldukları psikolojiyi merak ediyorum. bu durumu olduğu gibi kabul ediyor ve düzene girmiş hayatlarına devam mı ediyorlar, yoksa aslında 25 yaşında yaptıkları gibi bir şarkı yapabilmek için her sabah gitarlarını ellerine mi alıyorlar? bir zamanlar kocaman kitleleri peşlerinde sürükleyen müzik adamları zaman geçtikçe bunu yeni üretimler ile pekiştiremeyince neler hissediyorlar? düşünüyorum da eğer ben onların yerinde olsam kendimi oldukça kötü hissederdim. bunun sonucu şu sorunun cevabını merak ediyorum;
küçük hayatlar mı yoksa büyük hayatlar mı yaşamak ...??
not: bu bahsettiğim müzisyenlerin konserlerine gidenlerin beklentileri hep o eski gençlik yıllarında yazılmış bildik şarkıları duymak oluyor. halbuki müzik işinin bir duygu işi olduğunu düşünürseniz, onlar artık "o" şarkıları yazdıkları dönemleri, heyecanları, duyguları çoktaan geride bırakmış oluyorlar ve "o" şarkıları söylemek istemiyorlar ya da şarkıyı değiştiriyorlar. aslında bence kendilerine ve seyirciye karşı dürüst oluyorlar. ben bunu- ki ben kimim- anlayışla karşılıyor ve emeğe ve yaratıcılığa karşı her zaman saygı ile eğiliyorum. reverans.
Follow my blog with
Follow my blog with
No comments:
Post a Comment