parasol'e özel arama kutusu

12.11.09

kırmızı ışık sendromu, redlight district diil ama...

ezelden beri(bu 18 yaşıma tekabül eder), haksızlığa uğrama ihtimali çok yüksek olduğundan, bazı durumlarda nabzım 1500 atarken araba kullanmak zorunda kalıyorum. ters yoldan mı gidenler, ışıklarda beklerken yandan sıra yapıp önünüze mi geçenler, olmayacak yerlere park edip sizin için yolda milim yer mi bırakanlar, yaya iseniz üzerinize mi sürenler, yaya geçidi nedir bilmeyenler, ne ararsanız var. her türlü beyinsiz hareket bu koordinatlarda mevcut. tüm bu  beyinsizliklerin nabzımı 1500'e çıkarması yetmiyor gibi şimdilerde kırmızı ışık sendromu ile de karşı karşıyayım. bu sendrom, kırmızı ışıkta ilk sırada iseniz baş gösteriyor. derdim, arkadaki sabırsız dünyalılar beni selektörleri ile dürtmesin, ya da kornaları ile taciz etmesin die, ayağım gazda gözüm ışıkta yeşilin yandığı salise gaza yüklenip uzamak derdi. allah muahafaza 2.saliseye kaldınız mı arkadaki 5.araba dahi korna çalmaya başlayıverir, ne olduğunuzu şaşırır, gürültü sebebi ile ufak bir travma dahi geçirebilirsiniz. arkada sabırsızlanan organizmalar umrumda diil, tek umrumda olan şey onlarla selektör ile dahi herhangi bir iletişime geçmemek, nabzımı oynatmamak, çünkü dişarıdan bir müdahele geldi mi benim arabadan inip direk müdahile girişesim var...hatta annemle babam bu konuda çok endişeli: "kızım bu koordinatlarda organizmalarla neden didişiyosun, vurucakalr seni valla" diyip duruyorlar. bu sebeple ben  bastım mı gaza, jazzyi kim tutar.. otomobil uçar gider, gönlüm gibi coşar gider nitekim...

not: konunun bugün için, gerçek hayatta kimse ile bir ilgisi yok. hani arkama düşerseniz bilesiniz diye sööledim. yok yok şaka şaka, siz yapmazsınız ben biliyorum :)

No comments: