parasol'e özel arama kutusu

31.7.07

çırp


kötüğe giden işler olduğunda bazen, birdenbire bırakmak yerine biraz çaba harcanır. iyileştirmeye çalışılır... bu çoğu zaman otomatik bir refleks gibidir.. tıpkı insan vücudunun her koşulda iyileşmeye programlanmış olması gibi. düşüpte dizinizi yaraladığınızda hücreleri tam gaz derinizi eski haline getirmek için çalışır. işte bazı durumlarda da insanlar arasında da bu tür iyileştirme hamleleri yapılır. bi süre her şey çok iyi gider "eski guzel günler"deki gibi, ama aslında o kadar derin ve çoklu yaralarınız vardır ki, iyileştirmeye çalıştıkça başka bi yara iltihaplanmaya başlar. sonunda bir yerde bir zamanda her şey hissizce ve sessizce biter gider... sonra dersiniz ki biliyodum böyle olacağını, işte buraya da çizmiştim.. hiç bir şey sonsuza dek sürmez söyleminin arkasına en son sığınacak kişi benim aslında, o yüzden ne zaman ve hangi koşulda sonuçlanacak olursa olsun tüpteki çokokremi tüp düzlenene kadar hatta orasından burasında patlayana kadar sıkıp sonrada çatlakları yalayarak tüketmek gerekir die düşünmekteyim. bu tüpte çokokremler ne guzeldi, burdan anne memesine gönderme yapar mıyız?? hadi yapalım buyrun..

aha işte buraya çizdim.

9 comments:

Anonymous said...

Anne memesi falan ben bilmem ama şu masaya baktım da, kendini o masaya ait hissediyor musun yoksa hissetmek için çaba mı harcıyorsun? Aha ben de bu noktaya bi çiziktirik attım.

İmza: Münasebetsiz. Kıh Kıh

indis said...

tabii ki bu masaya ait diilim, profesyonelim ben ama 8 saatimi bu masada oturup iş yaparak geçiriyorum bu sebeple oturduğum yerin sevdiğim bi yer olmasını istiyorum. şu an itibari ile guzel bi masam ve ofisim var bence. sen beğenmedin mi??

Anonymous said...

Beğenmesine beğendim ama sanki bu masada gizli kapaklı bazı çelişkiler var. Örneğin Yönetmelikler dosyası ve Teddy Bear, Vichy lip stick ve Air Vivident ya da Damla sakızlı, Sütaş cam kavanoz ve Amerikan ekolü flag, çokcana post-it ve 1 tane kapı fotoğrafı, bölmeli açık bir ofis ortamı için ebatı büyük bir müzik seti ve çok basit donanımlı bir Siemens marka telefon, renkli bir balık ve kara bir kedi, vs vs. IKSV dostu tiyoları ve bilgisayar ekranında üzerinde çalışılan bir tablo. Bir araştırmaya göre ofisteki masasına kişisel eşya koyanların işlerini benimsedikleri ortaya konulmuş. Şimdi benim bu masada gördüğüm çok fazla kişisel eşya. Ya sen orada 8 saatten fazla çalışıyorsun ya da o masayı sevmek için fazla çabalıyorsun. Sanırım duygusal bir profesyonelsin o zaman da 100 de yüz profesyonel değilsin. Kusuruma bakma belki de fazla ileri gittim ne de olsa münasebetsiz biriyim, dayanamadım.

İmza: Münasebetsiz. Kıh Kıh

Anonymous said...

Yalnız o panoda bir kart var onu merak ettim. Bir cansız mankenin (crash test dummy) portesi mi yoksa tamamıyla başka birşey mi? Hem münasebetsiz hem de cahilim, Tanrı beni affetsin.

İmza: Münasebetsiz. Kıh Kıh

indis said...

birincisi çelişkili olmasının ne gibi bi önemi var, ben de çelişkili birisiyim zaten :)siemens telefon ve yönetmelikler dışında herşey bana aittir. hepsinin bi işlevi ya da anlamı var. örneğin sütaş kavanozu ile kahvaltı getiririm. müzik setim önceki ofis için alınmıştır mecburen buraya taşınınca buraya gelmiştir. okulum amerikan. balık hediye, post it ler tel noları filaaaaan falaaaaaaaaan. beni tanıyo musun bilmiyorum ama en azında iyi tanısaydın bu kaotik duruma şaşırmazdın. tam da senin masan derdin. kusura bakmam,bakıcak olsam burda işim ne?

indis said...

mısır dan bana atılmış bi karttır.. nefertiti ydi galiba hatırlamıyorum. tanrı merhametlidir.

Anonymous said...

Bazen bizi besleyen çelişkilerimiz olabilir, eğer öyleyse anlam kazanmazlar mı sence? Anlam önemi de beraberinde getirir belki de. Yönetmelikler dosyası o kadar sıkıcı ve soğuk ama buna karşı duran sevimli bir ayıcık, compact ama yine özellikleri fazla bir müzik setine karşın speakerphone'u bile olmayan bir ofis telefonu. Senin olmasalar da masanın bir parçası onlar ve onlara karşı duran tezatlar ile bir bütünler. Kaosun içersinde kurgulanmış bir düzen neden olmasın? Her sabah o meyveli çayını demleyip Sütaş kavanozunu açarken panodaki kapı kartpostalına bir kez olsun bak. Belki birgün o kapı uğruna şimdiki masanı bırakırsın ve Şili yollarına düşersin. Dedim ya münasebetsizim, seni tanımam etmem ama yazılanları az çok takip ediyorum işte. Ha bir de bu masada çokokrem tüpü yok.

İmza: Münasebetsiz. Kıh Kıh

indis said...

bi gün Şili ye gider miyim bilmem ama bi gün kendi ofisimdeki masamda oturmayı hayal ediyorum.. tüpte çokokremi çok severim ama yemiyorum bu aralar yani çoktandır. malum yaz, kilo ve ayrıca ofiste anne memesine ya da anne olmayanların memesine gönderme yapabilecek düşüncelere karşı tedbirli olmak lazım :)resmi ortam ne de olsa..

thelunatic said...

pırt